Sürdürülebilir barış, İsrail ve Filistin’de işlenen suçlarla ilgili uluslararası adalet sağlanırsa mümkün

Uluslararası Af Örgütü, soykırımı gerçekleştiren İsrail yetkililerinin hâlâ iktidarda olduğunu hatırlatarak, sürdürülebilir barış için uluslararası adalet sağlanmasının şart olduğunu belirtti. Acilen somut adımlar atılması gerektiğini vurgulayan Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard ise, “İsrail’in soykırımına, apartheid sistemine ve Filistin toprağını hukuksuz işgaline son vermeyi ve Hamas ile diğer Filistinli silahlı gruplarca işlenen uluslararası hukuk suçlarını ele almayı amaçlayan bir yol haritası” oluşturulması çağrısında bulundu.

 

 

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) 2-7 Aralık’ta Lahey’de gerçekleştirdiği Taraf Devletler Toplantısı’nda vardığı sonuç üzerine bir açıklama yayımlayan Uluslararası Af Örgütü, devletlerin İşgal Altındaki Filistin Toprağı’nda ve İsrail’deki savaş suçlarına, insanlığa karşı işlenen suçlara ve soykırıma maruz bırakılan herkes için gerçek anlamda hesap verebilirliği sağlamak adına uluslararası adalete bağlılıklarını göstermeleri gerektiğini belirtti. Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard, “Dünya liderleri geçen ay, Gazze’yle ilgili bir plan ortaya koyan BM Güvenlik Konseyi kararını sürdürülebilir barış için bir model olarak selamladı. Ancak onlarca yıllık uluslararası suçlar, hesap verebilirliği gözardı eden ve adaletsizliği köklü hale getiren anlaşmalarla örtbas edilemez. Hakikat, adalet ve onarım, kalıcı barışın temel taşlarıdır” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

İsrail’de ve İşgal Altındaki Filistin Toprağı’nda katliam suçlarına maruz kalanlar gerçek adaleti hak ediyor. Bu yalnızca faillerin yargılanmasını ve mahkûm edilmesini değil, yeterli ve etkili tazminat sağlamayı ve tekrarlamama garantileri vermeyi de içeriyor. Bunların kalıcı barış ve güvenlik için çok önemli adımlar olduğu gerçeği yadsınamaz. Uluslararası Af Örgütü İsrail’de ve İşgal Altındaki Filistin Toprağı’ndaki herkesi, ayrıca BM Güvenlik Konseyi kararındaki bariz hatalardan kaygı duyan uluslararası toplumu, adalet ve onarım için bir yol haritası oluşturmaya ve buna bağlı kalmaya çağırıyor. Bu yol haritası İsrail’in soykırımına, apartheid sistemine ve Filistin toprağını hukuksuz işgaline son vermeyi ve Hamas ile diğer Filistinli silahlı gruplar tarafından işlenen uluslararası hukuk suçlarını ele almayı amaçlamalı.”

Soykırımı gerçekleştiren İsrail yetkilileri hâlâ iktidarda

Ateşkes açıklandığından bu yana iki ay geçmesine ve hayattaki tüm İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasına rağmen, İsrail yetkilileri işgal altındaki Gazze Şeridi’nde niyetlerinin değiştiğine dair hiçbir işaret vermeksizin Filistinlilerin fiziksel varlığını ortadan kaldırmak için hesaplanmış yaşam koşullarını kasten oluşturmaya devam ederek, hâlâ tam bir cezasızlıkla soykırım işliyor.

Uluslararası Af Örgütü yakın zamanda, Gazze’de Filistinlilerin içinde bulunduğu vahim koşullara dikkat çeken bölge sakinleri, sağlık personeli ve insani yardım çalışanlarının tanıklıklarıyla, soykırımın devam ettiğini gösteren hukuki bir analiz yayımladı. Bazı sınırlı iyileşmelere rağmen, Gazze’de Filistinlilerin maruz bırakıldığı koşullarda hiçbir somut değişiklik olmadığı tespit edildi.

9 Ekim’de ateşkesin ilan edilmesinden bu yana 140’ı çocuk en az 370 kişi İsrail saldırılarında öldürüldü.

Mevcut koşulların Gazze’de Filistinlilerin imhasına yol açabileceği yönündeki nesnel olasılık devam ediyor. Buna karşın İsrail yetkilileri niyetlerinde bir değişiklik işareti vermiyor: UCM’nin aldığı üç dizi bağlayıcı kararı gözardı etmekte, soykırım eylemlerinde suç şüphesi taşıyanları soruşturmakta ve yargılamakta veya soykırım yanlısı açıklamalarda bulunan yetkililerden hesap sormakta başarısız olmaktalar. Soykırımı planlamaktan ve fiilen gerçekleştirmekten sorumlu İsrail yetkilileri hâlâ iktidarda ve bu da onlara katliam suçları işlemeye devam etmeleri konusunda tam bir serbestlik sağlıyor.

Şu anki koşullar, İsrail’in apartheid sistemini ve işgali daha da köklü hale getiriyor

İsrail’in Gazze’de Filistinlilere yönelik soykırımı, insanlığa karşı işlenen apartheid suçuna ilişkin yaygın cezasızlığın yanı sıra Filistin toprağındaki onlarca yıllık hukuksuz işgali bağlamında gerçekleşiyor. Callamard, “İsrail bu apartheid ve hukuksuz işgal bağlamında toplu halde aç bırakma, benzersiz can kayıpları, kıyameti anımsatan boyutlarda yıkım ve geniş çapta zorla yerinden etme politikaları izledi ve insani yardımları kasıtlı olarak engelledi. Tüm bunlar, devam eden soykırımın göstergeleridir” dedi.

İsrail’in Doğu Kudüs dahil Batı Şeria’daki acımasız apartheid sistemi ve hukuksuz işgali, Filistinlilere ağır bir bedel ödetiyor. İsrail ordusunun hava saldırılarını da içeren askeri operasyonlarında en az 219’u çocuk en az 995 Filistinli öldürüldü. On binlerce kişi yerinden edildi ve temel önemdeki sivil altyapı, evler ve tarım arazileri büyük bir tahribata uğradı. Son iki yıla, Filistinlilerin öldürülmesine, yaralanmasına ve yerinden edilmesine yol açan devlet destekli yerleşimci şiddetinin tırmanması damga vurdu. BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA), Ocak 2025’ten bu yana ölüm ve yaralanma vakalarına ve/veya mülklerde hasara sebebiyet veren 1.600’ün üzerinde yerleşimci saldırısını belgeledi. C Bölgesi’nde hayvancılıkla uğraşan topluluklar, bu devlet destekli şiddet dalgasından bilhassa etkilendi. Yerleşimci şiddeti İsrail hükümetinin desteği ve neredeyse tam cezasızlık nedeniyle artıyor. Trump’ın barış planı, uluslararası hukuku devre dışı bırakan “çözümler” önermeye çalışarak İsrail’i, Filistinlileri maruz bıraktığı devamlı suçların temelinde yatan hukuksuz işgal, yasadışı yerleşimler ve apartheid sisteminden ötürü zımnen ödüllendiren, ölümcül derecede hatalı bir dizi girişimin sonuncusu. Ateşkesin devam ettiği mevcut durumda yaratılan koşullar, İsrail’in apartheid sistemini ve hukuksuz işgalini daha da köklü hale getiriyor ve adaletsizliği derinleştiriyor. İsrail’in Gazze’de bir “güvenlik şeridi” (tampon bölge) kurması, İsrail’in hukuksuz işgalini kalıcılaştırma riski oluşturuyor ve Filistinlileri en verimli arazilerinden yoksun bırakıyor. Bu, Filistinlilerin işgal altındaki toprağın geri kalanına seyahat etme özgürlüğünü engelleyerek, İsrail’in apartheid sisteminin altında yatan bölgesel parçalamayı da kalıcı hale getiriyor.

Filistinli tutukluları keyfi olarak alıkoymaktan, zorla kaybetmekten ve sistematik işkenceye maruz bırakmaktan sorumlu İsrail güçleri cezasızlıktan yararlanıyor. Callamard, “Uluslararası toplumun İsrail’i uluslararası hukuk suçlarından sorumlu tutma konusundaki kasıtlı eylemsizliği ve BM mekanizmaları ile uluslararası insan hakları örgütlerinin tavsiyelerine uyması için baskı yapmakta yetersiz kalması, İsrail’in hukuksuz işgalini ve apartheid sistemini köklü hale getirdi ve bugün İsrail’in Gazze’de Filistinlilere yönelik soykırımını doğrudan doğruya kolaylaştırdı” tespitinde bulundu.

Hamas ve diğer silahlı gruplar tarafından insanlığa karşı işlenen suçlar

Ayrıca Uluslararası Af Örgütü bugün, Hamas’ın silahlı kanadı Kassam Tugayları’nın ve diğer Filistinli silahlı grupların İsrail’in güneyine düzenledikleri saldırı sırasında ve ardından Gazze’de tutulan rehinelere karşı nasıl savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlediklerinin ayrıntılarına yer veren bir rapor da yayımladı. 7 Ekim 2023 saldırılarından sağ kurtulan 17 kişi, öldürülenlerin aile üyeleri, adli tıp uzmanları, sağlık uzmanları, avukatlar, gazeteciler ve diğer araştırmacıların da aralarında bulunduğu 70 kişiyle görüşüldü. Araştırmacılar, bazı saldırı konumlarına gitti ve saldırıların gerçekleştirildiği yerleri ve Gazze’de rehin tutulan kişileri gösteren 350’den fazla video ve fotoğrafı inceledi. Araştırma, Hamas ve diğer Filistinli silahlı grupların insanlığa karşı işlenen “cinayet”, “imha”, “uluslararası hukukun temel ilkelerine aykırı olarak hapsetme veya kişiyi fiziksel özgürlüğünden ağır bir biçimde yoksun bırakma”, “zorla kaybetme”, “işkence”, “tecavüz veya benzer ağırlıkta diğer cinsel şiddet türleri” suçlarını işlediğini ve “diğer insanlık dışı eylemler” gerçekleştirdiğini belirledi.

Yaşlılar ve küçük çocuklar da dahil çoğu sivillerden oluşan 251 kişi 7 Ekim 2023’te rehin alınarak Gazze’ye götürüldü. Haftalar, aylar ve bazı vakalarda iki yıldan fazla rehin tutuldular. Canlı olarak iade edilen bazı rehineler, Uluslararası Af Örgütü’ne verdikleri tanıklıklarda veya kamuya açık programlarda, bu sürenin bir kısmı veya tamamında yeraltı tünellerinde zincirlendiklerini ve yoğun şiddet, yoksunluk ve infaz tehdidi de dahil psikolojik şiddete maruz bırakıldıklarını ifade etti. Bazı rehineler, cinsel saldırı da dahil cinsel şiddete, zorla evlendirme tehditlerine ve zorla çıplaklığa maruz bırakıldı. En az altı rehine, onları rehin tutan kişiler tarafından öldürüldü.

Filistin Devleti yetkilileri, Filistinli silahlı gruplar tarafından işlenen ciddi uluslararası hukuk ihlallerini kamuya açık olarak kabul etmeli ve kınamalı. İhlal ve suç şüphesi taşıyan kişileri tespit etmek üzere bağımsız, tarafsız ve etkili soruşturmalar yürütmeli ve uluslararası soruşturma mekanizmalarıyla kanıtların paylaşılması da dahil eksiksiz işbirliği yapmalı.

Devletler, UCM’nin yakalama kararını uygulamalı

“Filistin’deki duruma” ilişkin devam eden UCM soruşturması ve mahkemenin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlar nedeniyle çıkardığı tutuklama emirleri, gerçek hesap verebilirliği sağlama ihtimali açısından hâlâ çok önemli. Üst düzey İsrailli yetkililerden uluslararası hukuk kapsamındaki suçlarından ötürü hesap sorulması, İsrail’in Gazze’deki soykırımına son vermek, uluslararası hukuka olan inancı tamir etmek ve savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlardan etkilenen herkesin hakikat, adalet ve onarıma erişimini sağlamak yolunda olmazsa olmaz bir adım. Devletler, UCM’nin yakalama kararlarını uygulamalı ve Filistinli insan hakları örgütlerine getirilen yaptırımların ve kısıtlamaların kaldırılması için gerekli tüm adımları atmalı. UCM’nin İsrailli ve Filistinli suçlarına ilişkin soruşturmaları, her türlü engellemeden uzak, müfettişlere ve diğer adalet aktörlerine erişilerek yürütülmeli ve İsrail’in soykırımı ve insanlığa karşı işlenen apartheid suçunun yanı sıra Filistinli silahlı gruplar tarafından 7 Ekim 2023 saldırılarından önce, saldırılar sırasında ve o tarihten bu yana işlenen suçları dikkate almalı. Hâlâ hayatta iseler en ağır sorumlular da dahil tüm kişilerin adalet önüne çıkarılmasını sağlamayı hedeflemeli. “Hesap verebilirlik müzakere edilemez. Uluslararası suçların failleri adaletle yüzleşmeli ve temsil ettikleri kurumlar, gelecekte ihlallerin tekrarlanmasını engelleyecek yasaların kabul edilmesi de dahil insan haklarına ve uluslararası hukuka dayalı yeni bir yol taahhüt etmeli” diyen Callamard, sözlerini şöyle sonlandırdı:

Tüm taraflar sorumluluklarını kabul etmeli, BM Soruşturma Komisyonu ve UCM gibi soruşturma kuruluşları ve uluslararası adalet mekanizmalarının tavsiyelerini uygulayarak ve hesap verebilirlik için kanıt toplamalarına, tutmalarına ve incelemelerine izin vererek, bu kuruluşlarla ve mekanizmalarla işbirliği yapmalı. Hakikati ve adaleti tesis etmek için somut adımlar atılmadıkça kalıcı barış olamaz.” (BÜLTEN)

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor