Delirten hayat
Ali AKILLI
Hayal kırıklıklarım için Seyhan Devlet Hastanesi’ne gittim, ortopedi bölümü
“ben bakmam” dedi.
“O zaman ayaklarımı kır” dedim. “Sen bir kalp doktoruna
görün” dedi. “Deli doktorlarını tercih ederim” dedim. “Kalp
kırıklıklarını en iyi onlar anlıyor!”
***
Eskiden akıl hastanesinden pijamayla kaçan deliler vardı. Onlar hayatı derin
yaşadıkları için kendi kuyularında kaybolmayı göze aldılar. Onlar parada değil
düşüncede zengin oldular ve hayatın kötülüğü karşısında hesapları birbirine
karıştı, o yüzden hepsinin aklı karıştı. Bugün sokaklarda dolaşan ve aklını
kullandıklarını söyleyenlerin topluma verdikleri zararı kim hesaplayabilir?
“Deli olmak işten değil” deyişim o günlere dayanır.
***
Her delinin bir akıl defteri vardır da her akıllının deli defteri yoktur. O
yüzden deliler her zaman 1-0 öndedir. Gittiğim deli doktoru, “ruhları
yenilgiye uğratan bencilliktir” dedi. Aklını kullananlar hayatı sadece
kendilerini için kullanıyordu. Cebinde metelik olmayan deliler dimdik yürüyordu
da, akıllı geçinenler italik duruyorlardı paranın karşısında. Doktordan çıktım,
kendi çamur karasını yalanla temizleyenlere acıyarak baktım.
***
Hayat bilgelerin tarafını değil, tabiatı bile hor kullananların tarafını
tutuyordu. Sahte bal satarak
zengin olan bir firma sahibinin karşısına dikildim. “Parayı böyle
kazanmaktan utanmıyor musun?” diye sordum. Bana “sen avucunu
yala” derken yeni müşterilerini oyalıyordu. “Senin kazancında gözü
olanın gözü çıksın” dedim, baktım ki kendisi bal tutan parmağını
yalıyordu! Masasındaki sahte balla doldurulmuş kasenin içine “insanlığın
paradan çok şerefe ihtiyacı var” notunu bıraktım.
***
Evet deliyim, aklımı kullanmayı yıllar önce bıraktım. Hala klasikleri okuyorum
hala Yeşilçam filmleri izliyorum. Benim pencereme güneş sadece iyi insanlar
için doğuyor. Ve o pencereden bakınca onları görebiliyorum. Ne ellerinden ne
yüreklerinden tutulan ama acımadan harcanan iyi, güzel insanları. Onların
vebalini de mahşere bıraktım.