“Madencileri yakmayın!”
ADANA (BÖLGE) – Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Üyesi, Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Müzeyyen Şevkin, Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde (KHK) değişiklik yapan kanun teklifinin sakıncaları da beraberinde getirdiğini vurguladı. Maden Kanunu Ve Bazı Kanun İle Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Öngören Tasarı görüşmelerinin gerçekleştiği TBMM Alt Komisyonu’nda CHP grubu adına sözcü olarak katılan Dr. Şevkin, CHP’nin tasarıya karşı çıkışını tüm detaylarıyla anlattı.
“VATANDAŞ AYAKTA!”
Maden Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ayhan Yüksel ve sektör temsilcilerinin de katıldığı komisyon toplantısında konuşan Dr. Şevkin, “Önümüze gelen Maden Kanunu Ve Bazı Kanun İle Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Öngören Tasarı” tam anlamıyla sektöre ve madencilik dünyasına hizmet etmiyor. Madencilik sektöründe faaliyet gösterenler “ yüksek harç ve cezalar ile siyasi nedenlerle ruhsatlarının ellerinden alınacağı kaygısıyla” ayakta, Küçük maden işletmeciliği, yani aile işletmeciliğini yok etmesi nedeniyle “ küçük aile işletmecileri” ayakta, Getirilen düzenlemeler ile bu sektörde çalışan binlerce işçi ve memurun işsiz kalmasına neden olacağı düşüncesi ile İşçi ve memur sendikaları ve çalışanlar” ayakta, Çok sayıda jeoloji ve maden mühendisinin işsiz kalmasına ve meslek örgütlerinin denetim yetkilerinin alınması nedeniyle “Meslek örgütleri” ayakta, Vatandaşlarımızın evine, bağına, bahçesine, tarlasına, zeytinliğe haberi olmadan tapularının üzerine şerh düşerek kullanılamaz hale gelmesine neden olması sebebiyle vatandaş ayakta, Petrol kanunun da yapılan düzenlemeler nedeni ile rafinericiler ayakta” diye konuştu.
HİÇ BİR KATKISI YOK!
Yüz binlerce insanı ilgilendiren, sektördeki tüm bileşenleri rahatsız eden bu düzenlemeler kim veya kimler için getirilmek isteniyor?” şeklinde soran Dr. Şevkin, “2002 yılından günümüze kadar geçen 16 yıllık iktidarınız sürecinde Maden Kanunu dört kez köklü olmak üzere 14 defa değişikliğe uğramıştır. Yani her yıl en az bir değişiklik yapılmış. Maden kanunu yapılan değişikliklerle amacı ve felsefesinden uzaklaştırılmış deyim yerinde ise yamalı bohçaya çevrilmiştir.
14’üncü kez getirilen bu değişiklikler; sektörde faaliyet gösteren madencilerin işlerini kolaylaştırmamıştır, çalışan işçi ve memurların sorunlarını çözmemiştir. Madenciliğin, GSMH içindeki payını arttırmamıştır. Meslek örgütlerinin sorununu çözmemiştir. Madencilik sektöründe yaşanan iş kazalarını veya iş cinayetlerini önleyen bir yanı yoktur. Ülkede üretilen hammaddenin uç ürüne dönüştürülerek ülke ekonomisine katkısı arttırılmamıştır. Çevrenin korunmasına hizmet etmemiştir. Ekonomileri madenciliğe bağlı illerimizin, ilçelerimizin gelişmesine katkısı olmamıştır. Ülkemizin insan varlığı veya teknik kapasitesinin geliştirilmesine katkısı olmamıştır” dedi.
Teklifin 5. Maddesinde ‘Oda Sicil Belgesi’ tanımının yürürlükten kaldırıldığını vurgulayan Dr. Şevkin, halbukimühendislik mesleği mensuplarının disiplinleri, iş ilişkilerindeki dürüstlükleri ve meslek ahlakın sağlanması ve takibi, görevi Anayasada kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve ona bağlı olan Maden Mühendisleri Odası’na verildiğini kaydetti.
İŞ DİSİPLİNİ VE MESLEK ETİĞİ HİÇE SAYILIYOR!
Dr. Şevkin, şunları söyledi:
“Meslek mensuplarının iş disiplinleri ve meslek etiklerinin sağlanması ve takibi Anayasa ve meslek kanunu uyarınca Maden Mühendisleri Odasına münhasır ve vazgeçilmez bir yetki olarak tanınmıştır. Bilindiği gibi madencilik işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından en riskli mesleklerden birisidir. Özellikle son yıllarda yaşanan maden iş kazaları toplumda çok derin yaralar açmış ve tüm Türkiye’nin yüreğini kanatmıştır. Bu bakımdan benzer nitelikte iş kazalarının tekrar yaşanmaması için Maden Mühendisliği meslek mensuplarının disiplinlerinin ve meslek etiğine uygun davranıp davranmadıklarının takibinin Anayasa ile tanınmış bir yetki olarak Maden Mühendisleri Odası tarafından yapılmasının yaşamsal önemi vardır. Aksi halde söz konusu kazalarda ihmalleri bulunan meslek mensuplarının takibi çok güç olacağı gibi, 3213 sayılı Maden kanununun 10. Maddesinde öngörülen hak mahrumiyeti ve benzeri mesleki kısıtlamalarının yerine getirip getirilmediği belirlenmesi mümkün olmayacaktır. Hatta maden kazalarını önlemek amacı ile düzenlenen 5995 sayılı kanunla 2010 yılında oda sicil belgesi konusu Maden Kanununa tanımlar ile 2.maddesine eklenmiştir. Maden kanununda 07.12.2018 tarihli değişiklik teklifi ile oda sicil belgesinin maden kanunu kapsamından çıkarılması anayasanın 135. Maddesine aykırı olacağı gibi maden iş kazalarının önlenmesinde yaşamsal önemi bulunan Maden Mühendisleri odasının üyeleri üzerindeki takip ve denetiminin işlevsiz bırakacaktır. Bu nedenle 3213 sayılı Maden Kanununu 2. Maddesindeki “oda sicil belgesi” tanımının aynen korunması ve teklifin 5.maddesindeki bu değişikliğin geri çekilmesi gerekiyor.”
“MADEN MÜHENDİSLERİ MESLEKTEN UZAKLAŞIR!”
Teklifin 10. Maddesinde yer alan daimi nezaretçi ve teknik elemana uygulanacak olan para cezalarının 5 bin liraya yükseltildiğine dikkat çeken Dr. Şevkin, “Zaten mevcut hükümde bir yıl hak mahrumiyeti verilerek görevini gereği gibi yerine getirmeyen daimi nezaretçi ve teknik elemana caydırıcı bir yaptırım bulunmaktadır. Teklifle öngörülen söz konusu idari para cezaları maden mühendislerinin daimi nezaretçilik görevini üstlenmelerinde caydırıcı bir rol oynayacaktır. Zaten madencilik mesleği kan kaybetmekte ve üniversitelerde birçok maden mühendisliği bölümü kapanmayla karşı karşıya kalmaktadır. Bu şekilde mesleğin başında idari para cezaları bulunan bu görevi çoğu maden mühendisi kabul etmeyecektir. Mevcut maden mühendisleri de madencilik sektörü dışında diğer iş kollarında çalışmayı tercih etmektedir. Bu durum ise madencilik sektörünü düzeltelim derken sektörün daha da küçülmesine ya da yapılamaz hale gelmesine neden olacaktır. Bu bakımdan Teklifte daimi nezaretçi ve teknik elemanlar için öngörülen idari para cezalarının çıkarılması çok önem arz etmektedir” dedi.
YETKİLENDİRİLMİŞ TÜZEL KİŞİLERİN SORUNU!
Teklifte yeni bir hüküm olarak “Yetkilendirilmiş tüzel kişilere Genel Müdürlüğe vermiş oldukları her türlü bilgi, belge ve beyanın doğru olmaması halinde 31.054 TL idari para cezası uygulanır. Bu fıkradaki ihlalin üç yıl içinde tekrarı halinde idari para cezası iki katı olarak uygulanır ve bu Kanun gereğince yapacakları beyanlar bir yıl süreyle geçersiz sayılır” hükmü getirildiğini, mevcut haliyle yetkilendirilmiş tüzel kişilerin, yetki ve sorumluluğunun yeterince düzenlenmeden sadece bir hükümle idari para cezası ve hak mahrumiyeti cezası öngörülmesinin uygun bir yaptırım olmadığını dile getiren Dr. Şevkin, “Zira yetkilendirilmiş tüzel kişilerin sunmuş oldukları bilgi, belge ve beyanların doğru olup olmadığını takip edebilmeleri için ruhsatlı sahalarda sürekli denetim yapması, ruhsat sahibinin sevk fişi, mali belgelerinin, hatta ticari belgelerini de denetleme yetkisine haiz olması gerekir. Ülkemiz gerçeğinde Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) yetkililerine bile söz konusu belgeleri ibraz etmediği için 3213 sayılı Kanunun 11. Maddesinde ruhsat sahibine idari para cezası verilmesi ve hatta yeni teklifte faaliyeti durdurma yaptırımı öngörülmüşken yasada bu şekilde bir yetkisi bulunmayan yetkilendirilmiş tüzel kişilerin söz konusu denetimi hukuken ve fiilen yapmaları mümkün değildir. Dolayısıyla Maden Kanununda bu konuda herhangi bir yetki ile donatılmayan yetkilendirilmiş tüzel kişilerin söz konusu bilgi ve belgelerin doğruluğunu tahkik ve tespit etmesi beklenemez. Bu nedenle kendisine yetki verilmeyen yetkilendirilmiş tüzel kişilere öngörülen idari para cezası ve hak mahrumiyeti tekliften çıkarılmalıdır” diye konuştu.
“SEKTÖR, AYAĞA KALKAMAZ!”
Maden Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair yasa tasarısının sektör temsilcilerince de sakıncalı bulunduğuna işaret eden Dr. Şevkin, şöyle konuştu:
“Sektör temsilcileri, özel şirketlerin tasarının meclise sunulmasından sadece iki gün önce haberleri olmuştur. Söz konusu tasarı maalesef daha önceki gibi sektör ile istişare edilmeden ve görüşleri alınmadan hazırlanmıştır. Maden Kanunu’nda çok sık yapılan değişiklikler Türkiye’ de madencilik sektörünü öngörülemez hale getirmiştir.
16 Haziran 2012 tarihinde yürürlüğe giren Başbakanlık Genelgesi ile belirsiz süreçler sektörün küçülmesine neden olmuştur. Dünya ülkelerinin ekonomilerinde yaşanan çalkantılar, ticaret savaşları, bölgesel savaşlar ve son dönemlerde ülkemizde yaşanan derin ekonomik kriz sektörü olumsuz etkilemiştir. 2018 yılı ihracat rakamları da maalesef geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi düşmeye devam etmektedir. Ülkemiz inşaat sektöründeki yavaşlama da yurtiçi satışlarını büyük oranda düşürmüştür. Bu ortamda moral ve desteğe ihtiyaç duyan sektör, sanki ceza kanununa dönüştürülmüş bir kanun teklifi ile karşı karşıya kalmıştır.
900 BİN KİŞİ OLUMSUZ ETKİLENECEK!
Kanun Teklifi bu haliyle kabul edilirse sektör küçülmeye devam edecek ve ayağa kalkamayacak hale gelecektir. Yanı sıra, sektörün yüzde 98’ ini oluşturan işyerleri Küçük ve Orta Boy İşletme (KOBİ) niteliğinde olup, 150 bin çalışanı doğrudan olmak üzere yaklaşık 900 bin kişiyi olumsuz yönde etkileyecek, işsizlik oranlarında artışa sebep olacaktır. Bu durum aynı zamanda sektörün hammadde sağladığı diğer sanayi kollarını, fabrika ve tesisleri, maden makine üreticilerini, nakliye ve lojistik sektörü başta olmak üzere yerelde birçok işletmeciyi olumsuz etkileyecektir. Sektörün ayağa kalkması ve yatırımların büyüyerek devam etmesi için sektörün şeffaf uygulamalarla öngörülebilir hale getirilmesi, ruhsat güvencesinin arttırılması ve sektörün önünün açılması Milli Enerji ve Maden Politikası kapsamında beklenmektedir. Bu bağlamda Kanun Teklifinin geri çekilerek sektör ile birlikte istişare edilmesi birçok sıkıntının önüne geçeceği gibi sektörü de büyütecektir.”
MİLLİ MENFAATLER İLE AMAÇLANAN NEDİR?
Tasarının ana gerekçesinde; toplumsal yarar, ülke ihtiyacı, planlama, kaynak koruma, işçi sağlığı, çevre koruma vb. gibi hayati konuların göz ardı edildiğine vurgu yapan Dr. Şevkin, “Kanun tasarısının 4. Maddesindeki düzenlemede, ‘4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanununun 1’inci maddesine ‘madenlerin’ ibaresinden sonra gelmek üzere “milli menfaatlere uygun olarak” ibaresi eklenmiştir’ denilmektedir. ‘Milli menfaatlere uygun olarak’ ibaresiyle amaçlanan nedir? Bu kanun tasarısı gösteriyor ki; kamunun elindeki kömür ruhsat sahaları “böl, parçala, sat” anlayışı hakim kılınmış ve ülkenin dışa bağımlı enerji ihtiyacını daha da arttıracak düzenlemeler “milli menfaatler” kavramı altında topluma sunulmaya çalışılmıştır” diye konuştu.