ABİNİ OKUDUN MU ERSİN RAMOĞLU?
Hıncal Uluç, yıllarını gazeciliğe adamış özellikle spor yorumlarıyla dikkati çekmiş bir kişidir.. Hadi derler ya, “Gözünü budaktan esirgemez” tam da öyle.. Yani sonucu ne olursa olsun, inandığı doğruları yazar.. Nesli tükenmek üzere olan mesleğin son temsilcilerinden biridir Hıncal Uluç..
Tatil dönüşü, gazetelere bir göz atıyor, Sabah Gazetesi’nin tüm sayfalarını inceliyor, hayret ediyor, hayretini de şöyle dile getiriyor;
“Gazetemi yaydım masama..
Baş sayfa İmamoğlu..
Çeviriyorum.. Tüm ama tüm köşe yazarları söyleşmiş gibi İmamoğlu yazmış. Öyle bir görüntü var ki, İmamoğlu olmasa gazete boş kalacak..
Oysa daha dün, lider, Başkan Erdoğan, Mevlana’yı, bilmezseniz, Sezen’i bilirsiniz..
“Dünle beraber gitti cancağzım, Ne kadar söz varsa düne ait Şimdi yeni şeyler söylemek lazım..” Sanki 23 Haziran seçimi öncesi gibi dün baştan sona İmamoğlu yazmanın sebebi ne, peki?
İstanbul 100 yılda bir olacak bir yağmur afeti yaşamış.
Bazı semtleri sular basmış..
İmamoğlu da bayram tatilindeymiş..
Yani 100 yılda bir olacak Allahın Rahmeti’nin hesabı, 3 günlük başkandan mı sorulur, yoksa, ondan evvel bu kenti 17 yıl yöneten Kadir Topbaş’dan mı?.
El insaf?.
Yahu 17 yılda bu gazetede Kadir Topbaş hakkında çıkan haber ve yorumları toplayın..
Temmuz 1, Ağustos yarım, 1.5 aylık başkan İmamoğlu için yazılanların dörtte biri olmaz..
Arkadaşlar bu ne telaş?.
Bu yaptıklarınızla İmamoğlu’na sağladıklarınızı, tüm CHP, tüm Millet İttifakı gerçekleştiremez..
Seçimlerde 14 bin fark, niye tekrarda 800 bine çıktı?. Çünkü iktidar sözcüleri ve yandaşları öyle yanlış taktikle konuştular, yazdılar, adamı öyle mağdur duruma düşürdüler ki, hiç oy vermeyenler bile sandık başına koştu. İlk seçimde İmamoğlu’na vermeyenler bile ona oy attı.
Şimdi aynı hatayı fazlasıyla yapıyorsunuz..
İmamoğlu’nu bu kadar gündemde, hem de her gün, gündemin zirvesinde tutar, onu “Tek konu” yaparsanız, adını hiç duymayacak olanlar da duyar, duymakla kalmaz, ezberler..
Ezberlemekle de kalmaz, “Sen neymişsin ve İmamoğlu” demeye başlar!.
Sonra?.
Onu da siz düşünün!.”
… …. …
Abini okudun mu Ersin Ramoğlu?.. Tecrübe konuşuyor.. Yazılarına bir bak Ersin, Hıncan abinin tarifine sen uyuyor musun, uymuyor musun?
Sanma ki seni ciddiye alıyoruz Ersin.. Ciddiye aldığımız gazetecilik mesleğimizdir.. O nedenle hassasız, yoksa sen bizim için yok hükmündesin. Hiçbir zaman seninle aynı ortamda olmadık, olmamaya özen gösterdik..
Yani sen, hiçbir şekilde merhum, Alaeddin Kutlu, İskender Ayvalık, Kenan Gedikoğlu, Aydın Remzi Yüreğir, Çoban Yurtçu, Refik Şölen , Aytaç Pekkoçak, Hamit Deste olmadın, olamadın Ersin..
Sen hiçbir zaman Nihat Geven, Muzaffer Bal, Mehmet Mercan, Mehmet Ulakçı, Abdullah Bulca, Abdullah Yakar da olamadın Ersin..
Çünkü onlar gazetecilik, sadece gazetecilik ve temsilcilik yapıyorlardı.. Gerçekleri, sadece gerçekleri yazıyorlardı.. Mesleklerinin kendilerine verdiği sorumluluğu çok iyi biliyorlardı.. Tek amaçları okurlarına doğru haber vermekti..
Aramızdan ayrılanlar hep rahmetle , emekli olanlar şükran ve saygıyla anılıyor.. Keşke sen de öyle bir iz bırakabilseydin Ersin..
Ama Ersin, sen elinde hiçbir belge, olmadan, birilerinin kumpasına bilerek veya bilmeyerek gelerek “Fotoğrafını yayınlayacağım” dediğin genç bir kızın namus ve haysiyetiyle oynadığının sorumluluğunu bile yok sayabiliyorsun..
Bunun nasıl bir günah olduğunu biliyor musun Ersin.. O genç kızdan ve ailesinden hala özür dilemedin.. Özür dileyinceye kadar nefesimiz senin ensende olacak Ersin..