Sık sık enfeksiyon geçiriyorsanız dikkat!
ADANA (BÖLGE)-Türkiye Ulusal Alerji ve İmmünoloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof.Dr. Uğur Muşabak, tekrarlayan ve zor iyileşen enfeksiyonlarla karşı karşıya olanlar için önemli bir uyarıda bulundu: Sebebi genetik bağışkılk yetmezliği olabilir.
Tekrarlayan ve zor iyileşen enfeksiyon geçiren kişilerin “genetik bağışıklık yetmezliği” ile karşı karşıya olabilecekleri uyarısı yapıldı.
Prof. Dr. Muşabak, yaptığı açıklamada, vücudu mikroplara karşı savunan bağışıklık sisteminin görevini yerine getirememesi sonucunda, bağışıklık yetmezliği olarak adlandırılan hastalıkların ortaya çıkabileceğini belirtti. Bu hastalıkların genetik ya da altta yatan başka bir hastalığa bağlı olarak gelişebileceğini dile getiren Muşabak, hastalığın ortaya çıkmasında güneş ışınları, radyasyon, gereksiz yere yapılan radyolojik tetkikler, uzun süre kimyasallara maruz kalma, sigara gibi çevresel faktörlerin de etkili olabileceğini söyledi.
Prof. Dr. Muşabak, akraba evliliklerinin yaygın olduğu toplumlarda genetik geçişli bağışıklık yetmezliklerinin daha fazla görüldüğüne işaret ederek Türkiye’nin de bu bakımdan riskli bir coğrafyada bulunduğunu belirtti.
Bağışıklık yetmezliklerinin bir kısmının çocukluk çağında belirti vermediğini ifade eden Muşabak, “Antikor eksikliklerinin hakim olduğu bağışıklık yetmezlikleri, ağırlıklı olarak 20-40 yaş aralığında tanı alır. Tekrarlayan ve zor iyileşen enfeksiyonlar en karakteristik özelliktir.” dedi.
Prof. Dr. Muşabak, geçirilen enfeksiyonların özelliklerinin tanı için önemli olduğunu dile getirerek şu bilgileri aktardı:
“Enfeksiyonların sık tekrarlaması, ağır seyretmesi, antibiyotik tedavisine dirençli olması, enjeksiyon ile (damar yolu, kas içi) uygulanan antibiyotiklere ihtiyaç duyulması, hastanede yatış gerektirir. Bunların dışında ailede bağışıklık yetmezliği olan başka bireylerin bulunması, tedaviye rağmen düzelmeyen ishal, kilo azlığı veya anormal kilo kaybı, lenf bezleri, karaciğer veya dalakta açıklanamayan büyümeler, tam kan değerlerinde tesadüfen bulunmuş anormalliklerin de eşlik etmesi tanıda önemlidir.”
Yeni doğan tarama programlarının genetik geçişli bağışıklık yetmezliklerinin erken tanısı için önemli olduğunu anlatan Muşabak, bağışıklık yetmezlikleri konusunda deneyimli, uzman ve yeterli donanıma sahip sayılı merkezlerde tanı konulabileceğini söyledi.
BAĞIŞIKLIK YETMEZLİĞİNİN NEDEN OLDUĞU ENFEKSİYONLAR
Prof. Dr. Muşabak, bağışıklık yetmezliğinin neden olabileceği enfeksiyonlara ilişkin de şunları söyledi:
“Otit, sinüzit, konjonktivit, rinit, bronşit, zatürre, ishal, menenjit gibi enfeksiyonların belirtilerini bağışıklık yetmezliği olan hastalarda daha abartılı olarak görürüz. Geç tanı konulan veya tedaviye geç başlanan hastalarda ise tekrarlayan enfeksiyonlar, etkiledikleri organlarda kalıcı veya geri dönüşümü zor olan değişikliklere de yol açabilir. Bunlar kronik otit ve kulak zarında delinme, kronik sinüzit, bronşlarda genişleme, KOAH, iltihaplı bağırsak hastalığı (Crohn, ülseratif kolit, çölyak benzeri) olabilir.”
Bağışıklık yetmezliğinin gelişme riski yüksek olan hastalıklara ilişkin de bilgi veren Muşabak, bağışıklık hücrelerinin kendi doku ve organlarına saldırması neticesinde ortaya çıkan hastalıkların başında anemi (kansızlık), trombositopeni (kan pulcuklarında azalma), iltihaplı bağırsak hastalığı, romatizmal hastalıklar, bağışıklık hücrelerinin doku ve organlarda (akciğer, karaciğer, dalak, lenf bezleri, deri) küme yaparak birikmesi neticesinde ortaya çıkan hastalıklar ile mide ve lenf kanserleri başta olmak üzere çeşitli kanser türlerinin geldiğine işaret etti.
ANNE SÜTÜ BEBEKLERİ KORUYOR
Prof. Dr. Muşabak, anne sütünün gerek besin maddeleri ve mikroplara karşı koruyucu görevi olan antikorlar bakımından zengin bir içeriğe sahip olduğuna dikkati çekerek şunları kaydetti:
“Bebeklerin bağışıklık sistemi yeni doğduklarında henüz dış dünyaya karşı yeterli bir koruma sağlayamaz. Bu eksikliği anne sütü tamamlar ve 6 aya kadar bebeği korur. O nedenle doğum sonrası özellikle ilk 6 aylık dönemde bebeğin emzirilmesi çok önemlidir. Ayrıca yapılan araştırmalarda anne sütü ile beslenen bebeklerde alerjik ve romatizmal hastalıkların daha az geliştiği görülmüştür.”