ALLAH AZİZLERİN VE AZİZELERİN İNTİKAMINI DEPREMLE Mİ ALMIŞ?

Bölgemizi sarsan büyük depremlerin listesini sunmuştuk. Orada, üst üste gelen bir ağır depremler dönemi var; sayalım:

YIL 334 Aldığı can sayısı 40.000, Şiddeti 9, Merkezi Misis, YIL341 (E36.23 B36.1)  Merkezi Antakya, YIL 396 (E36.23 B36.1) Merkezi Antakya, TARİH14.09.458 (E36.25 B36.10),  Şiddeti 9, Merkezi  Antakya, YIL 500 (E36.12) B35.9) Merkezi Samandağ,  TARİH:10.09.506 (E36.25 B36.10), Şiddeti 9, Merkezi Samandağ, Antakya, YIL 524   (E37.20 B35.90), Şiddeti 8/9, Merkezi Anavarza, Ceyhan, YIL 525 (E36.23 B36.1) merkezi Antakya, TARİH 29.05.526 (E36.25 B36.10), Şiddeti 9, Merkezi Samandağ, Antakya,  TARİH 29.11.529 (E36.25 B36.10), Şiddeti 9, Merkezi Antakya.

Kuşkusuz, bu çok büyük dpremler dışında listeye girmeyen fakat o dönemlerde binalara zarar veren başka depremler de olmuştur. Yani, tespih tanesi dizer gibi zelzeleleri vermiş doğa.

Bölgemiz halkı üst üste gelen felaketlerin taş üstünde taş, bazı yerlerde de omuz üstünde baş bırakmadığını görünce oturup sebep aramışlar. Arayan ya belasını ya da Mevlasını bulurmuş ya, bunlar da, “Üst üste gelen  felaketleri Allah bizi cezalandırmak için veriyor” demişler. Bunun için de, “Çünkü…” diyerek şöyle açıklamışlar, “Atalarımız, din büyüklerimiz Aziz ve Azizelere inanılmaz işkenceler yapmışlardı. Şimdi bizim çektiğimiz, atalarımızın yaptıklarına karşılıktır. Bu güzel, bu verimli, bu ılıman topraklarda yaşamamıza izin yok.” Demekle kalmamışlar, yükte hafif, pahada ağır eşyalarını toplayıp terk etmişler bölgemizi…

AZİZLER VE AZİZELERE YAPILMIŞ  İŞKENCELER

Hazreti İsa’ya inananların, putlara tapan Romalılar arasında hızla yayılmasından idareciler hiç hoşlanmamış. Bir süre “Yapmayın, etmeyin, görmediğiniz güce ianılır mı? Bizim taş gibi tanrılarımız var. Bunları gücendirmeyelim. İsa dediğiniz bir yalancı. Zaten cezasını çarmıha gerilerek buldu…” gibi karşı propaganda yapmışlar. Ne var ki, halk giderek daha çok benimsemiş Hristiyanlığı. Sonuçta, taştan-puttan tanrılarına sığınarak başlamışlar işkenceye. Öyle işkenceler ki, din önderleri sonuna kadar inançlarını sarsmaksızın ölüme gittikleri için de aziz ve azize olmuşlar. Katolik Kilisesinde, “Kilikyalı Aziz ve Azizelerin” önemli yeri var.

Birkaç örnek verelim:

AZİZ JÜLYEN: Defalarca uyarılmasına karşın inancını yaymayı sürdürdüğü için sonunda ölüme mahkum edilmiş. Ama önce bütün Kilikya kentlerinde bir yıl boyunca teşhir edilmiş.  Nihayet, yarısına kadar zehirli yılan ve akrep dolu büyük bir çuvala konulup denize fırlatılmış. Güya ki, Jülyen’in cesedi yıllar sonra Samandağ’da kıyıya vurduğunda zerrece bozulmamış. O yörenin rahibi tanımış ve dokunaklı uzun vaazdan sonra defnedip üstüne de türbe oturtmuş.

AZİZE ZENNUBE: Yumurtalık’ta halkı yeni dine çağırırken kardeşi ile birlikte yakalanmış ve Anavarza’daki Roma Valisi’nin karşısına çıkarılmış. Vali, “İkinizi affetmemin tek yolu var. İnandığınız Tanrıyı unutup bizim taş tanrılarımıza tapacaksınız. Aksi takdirde öldürüleceksiniz.” demiş.

Bu açık tehdit karşısında Zennube, “İsa’sız br yaşam, yaşam değildir. Ölümden korkmuyorum ve putlarınıza tapmayı şiddetle reddediyorum” deyince vali cinlenmiş. “Gerin şu kadının kardeşini çarmıha!..” diye kükremiş. Öyle yapmışlar. Fakat gelin görün ki, vebali katoliklerin boynuna, çarmıhtaki kardeş sanki bulutlara basıyormuş gibi zerrece etkilenmemiş. Öyle olunca vali adamakıllı dellenmez mi, tabii ki dellenir. “Atın bunları kazana, kaynatın!..” diyesiymiş. Koymuşlar kazana, vermişler ateşi. Saatler geçmiş, bakmışlar ki bunlarda hala en ufak bir rahatsızlık yok. Bu sefer de, demir levhalara yatırıp altını saatlerce yakmışlar. Yine bir şey olmayınca da, her ikisinin kafasını keserek sonuçlandırmışlar.

AZİZ PİŞMAN TEOFİLUS: Romalılar 300’lü yılların ilk çeyreğinde, İmparator Büyük Konstantin hristiyanlığı resmi din olarak kabul edince rahatlamışlar. O heyecanla kiliseler, şapeller peşpeşe boy vermiş. Teofilus da, Adana’daki bir kilisede zangoçluk yapıyormuş. İftira sonucu, kilise papazı Teofilus’u kovmuş. Buna içerleyen zangoç intikam ateşiyle yanıp tutuşurken karşısına şeytan gelmiş ve “Sana istediğin fırsatı veririm. Fakat bir anlaşma ile ruhunu bana teslim edeceksin” demiş. İçinde katran kazanları kaynayan Teofilus bu teklifi kabul edip basmış imzayı. Eee, şeytan bu, her tülü “mel’anet” onda, zavallıyı mıngır mıngır oynatmaya başlamış. Teofilus yaptığına bin pişman olup  kurtarılması için habire dualar etmeye başlamış.  Günlerden bir gün, Adana’dan geçmekte olan Hazreti Meryem çıkmış karşısına, Olan biteni öğrendikten sonra şeytanı çağırıp adamakıllı azarlamış ve anlaşmayı yırtıp atmış. Teofilus da azizler ordusuna katılmış.

Doğrusunu isterseniz, dosyamda daha pek çok Kilikyalı aziz ve azize menkıbeleri var. Neden fazla, şunun için fazla; Hristiyanlığın yayılmaya başladığı ilk alanlar içindedir Hatay ve Çukurova.

Ne demiştik? Kilikya halkı atalarının bu işkenceci ve zalimane kafirliklerine karşılık Allah tarafından cezalandırıldıklarına yürekten inanarak güzelim toprakları, pırıl pırıl suları, lezzet deposu binbir çeşit  meyve veren ağaçları, ılıman havaları terk edip gitmişler. 

Ortalık boşalmış. İn-cin kalmayınca, ovanın hakimiyeti rahatça üreyip çoğalan aslanların eline geçmiş. Ne zamana kadar? Taaa İslam güçleri buralara gelinceye kadar…

YARIN: ASLANLARA KARŞI MANDALAR

FOTOALTLARI

AZİZ JÜLYEN: Yöremizde hristiyanlığı yaymak üzere halkı hazreti İsa’nın yoluna çağırdığı için defalarca uyarıldıktan sonra ölüme mahkum edilmiş. İbret-i alem için bütün Kilikya şehirlerinde bir yıl dolaştırıldıktan sonra yarısına kadar zehirli yılan ve akrep dolu kocaman çuvala konulup denize fırlatılmış. Yöremizde yaşayıp benzer sona yakalanmış başka aziz ve azizeler de Katolik Kilisesinde kayıtlıdır.

DEPREM KÖPRÜYÜ YARDI: 1998 Depreminden üç gün sonra bu fotoğrafı çektim. Ortadan yarıldığı için trafiğe kapatılan köprünün iki başında, geçmeye çalışırken durdurulan araçlar vardı.1945 DEPREMİ HATIRASI: Önemli zararlar veren 1945 Depremi, 25 Mart 1945 tarihli ULUS Gazetesinde bu fotoğrafla verilmişti. Bina, Ceyhan Ortaokuludur.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor