DEMİREL ABD’NİN 21 ÜSSÜNÜ KAPATTI (2)
Amerika bir süredir Sovyetler Birliği semalarından aşağıyı kontrol ediyor, füze ve radar istasyonlarının yerini fotoğraflıyordu. Zamanla, rus radar sistemlerinin gelişmekte olduğunu fark etti ve Lockheed Firmasıyla işbirliği yaparak U2 casus uçağını üretti. Yeni ürün, 21 bin metre yüksekten uçabiliyor ve çok yüksek çözünürlükte film ve fotoğraflar çekebiliyordu. Uçuş menzili de 5 bin kilometreydi. Havadayken motorları durdurabiliyor, süzülerek 5 yüz kilometre sessiz sadasız yol alabiliyordu. Bir de, 7,5 saat havada kalabiliyordu.
Kaç U2 uçağı yapıldı, bilinmiyor. Bildiğimiz, bunların Türkiye (Adana) ile İngiltere, Almanya ve Japonya’da konuşlandırılmış olmaları. Amerika, U2’ler sayesinde Japonya’dan Norveç’e kadar Sovyetler Birliği üstündeki askeri üsleri, hava alanlarını, füze rampalarını ve daha bir çok tesisi zaman içindeki değişiklikleriyle sürekli gözetebiliyordu,
Takvimler 1 Mayıs 1960 tarihini yeni göstermişti ki, pilot Francis Gary Powers 1956’dan bu yana İncirlik’te üslenmiş ve kimbilir kaç kez görev yapmış uçağına atladı. Özel eğitimden geçmiş değerli pilotlardan biriydi. Orada gün daha erken başladığı için çok sürmeyen gece uçuşuyla Pakistan’a, Peşaver’e indi. Burada da Amerika’nın bir askeri üssü bulunmaktaydı. Görevliler hazırlıklıydı. Powers’i dinlenmeye aldılar ve uçağın gerekli son kontrollerini yaptılar, her türlü ikmalini tamamladılar.
Powers birkaç saat sonra yeniden Sovyet semalarındaydı. Verilen rotada, atmosferin büyüleyici güzelliklerini izleyerek film ve fotoğraf kaydı yapan mekanizmaların kontrol-takip ışıklarına da göz atıyordu. Sibirya üzerindeydi. Sakindi ve her zamanki gibi güvende olduğunu düşünüyordu. Ne var ki, aşağıda olup bitenler çok farklıydı. Ruslar, radar ve füze teknolojilerini Amerika’nın düşünebildiğinden çok daha ileri düzeye eriştirmişti. Uçağı fark ettiler. Bir anda bütün füze sistemleri Powers yönetimindeki gemiye kilitlendi. Deneyimli pilot beklenmedik füze saldırısını algılayıcılardan fark edince manevralara başladı. Birkaç füzeden kurtuldu ama sonunda vuruldu. Paraşütle atladı. O yükseklikte bile donmayacak özel kıyafetiyle yere indi. İnin, cinin top oynadığı bir alandaydı. Yanında onu birkaç gün idare edebileceği beslenme ürünleri vardı. Su zaten sorun değildi. Sibirya’da kardan, buzdan çok ne bulunabilirdi ki. İlk aklına gelen, gözlerden tamamen uzaklaşabileceği bir yer bulmak oldu. Gel gelelim paraşütü süzülürken yakınlardaki köy halkı fark etmiş ve peşine düşmüştü. Yakalayıp devlete teslim ettiler. Sovyet TASS Haber Ajansı olaydan bütün dünyayı haberdar etti. Aynı anda, Amerika’ya verilen çok sert notada, “Bir daha tekrar edilirse, Güney Müttefikiniz Türkiye’nin ancak cenaze merasimine yetişirsiniz” denilmişti. Bu, bizim için büyük tehdit ve tehlikeydi.
Sovyetlerin gözünden adamakıllı düşmüştük. Ameri’nın Başkanı Eisenhower ve Rus Kruşçev son anda sağduyulu davranıp Üçüncü Dünya Savaşını önlemiş oldular. U2 uçuşları da durduruldu. Lakin Sovyetler Birliği’nin bizimle olan gerginliği Demirel’in sıcak işbirliği yaklaşımlarına dek sürdü. Seydişehir Alüminyum tesisleri ile İskenderun Demir Çelik Fabrikalarının Ruslara verilmiş olması Amerika’ya karşı bir uyarı olduğu kadar Sovyetlerle olan gerginliği yumuşatmaya da yönelikti. Ecevit’in sert Amerikan uyarılarına karşı Afyon Ekim Sahalarında daraltmaya gitmemesi de, müttefikimizi sinirlendirmişti.
Anlayacağınız, U2’den sonra Amerika ile olan dostluğumuz soğumaya başladı. Soğukluğu gidermeye çalışan Başkan Kennedy öldürüldükten sonra birbirimizden uzaklaşma ivme kazanmıştı. Kıbrıs’taki olaylardan sonra bağlar iyice zayıflamaya başladı.
CUMA’YA: AMBARGOYU YEDİK VE ÜSLERİ KAPATTIK