GAZETECİLİK VE GAZETECİLER..

Saygıdeğer okurlar..  Sabah Gazetesi’nin duayen spor yorumcusu ve yazarı, kıdemli bir gazeteci-yazar olan sayın Hıncal Uluç’un ders niteliği taşıyan yazısını üç günden buyana kendi sütunumda kullandım..

Zaman zaman görüşlerine katılmasam da, bazı açık oturumlardaki uslup ve tavırlarını yadırgasam da değerli bir insan olduğu yönündeki görüşüm hiç değişmemiştir..

50 yıllık meslek hayatımızda hep Abdi İpekçi, Hasan Pulur ve benzeri yazarları örnek almaya çalıştık.. Hep uyarıcı nitelikte, toplumu geren, siyasileri sürekli suçlayan, birilerine husumet besleyen düşüncelerden tamamen arınmış , kalemlerdi..

Onlara erişmek, onlar gibi olmak ya da görünmek hiçbir zaman aklımızın ucundan bile geçmemiştir.. Çünkü onlar bilgi birikimi, yansız tavırları, aldıkları sorumluluğu yerine getirmeleri, sadece örnek alınabilir, o ilkeler doğrultusunda gazetecilik yapılabilmeyi  başarı sayanlardan olduk..

Mesela, Milliyet’te  “Bir bayan müdürün, amiriyle Antalya’da sandal keyfi yaşadığını, elimizde fotoğraflarının bulunduğunu” yazsak, haber merkezine göndersek, anında “Önce fotoğrafları görelim” denir, haber servise konulmaz. Çünkü iddia ettiğini, okurlardan önce haber merkezine ispatlamak zorunda kalırdın.. İspatlayabiliyorsan, haber ve fotoğraf birlikte gazetedeki yerini alır, aksi takdirde haber servisten kaldırılır, çöp sepetine atılır.. Tabii onunla kalmaz bir de İHTAR verilir.

Biz mesleğimizi bu duyarlılıkla sürdürdük, sürdürmeye devam edeceğiz.. Bu yöndeki mücadelemizi de kararlılıkla yerine getireceğiz..

Haksızlık, birilerini linç etmeye  yönelik, ya da birilerini toplum nezdinde küçük düşürme amaçlı haber ya da yorum yapanları da bir gazetecilik görevi ve sorumluluğuyla eleştirmeye devam edeceğiz..

Yanlış olan, hakkınızda dava açan kişilerin yanlışlarına yönelik haber ya da yorum yapmama uyarısını almak, hem de yargı kararıyla almak demokrasilerde görülmüş şey değildir.. Çünkü, BASIN  HÜRDÜR VE SANSÜR EDİLEMEZ.

Bu konuyu burada noktalayalım.. Ancak, yasalar çerçevesinde ve  aynı yüreklilikle gazetecilik anlayışımızı sürdüreceğimizin bilinmesini isterim.

Saygıdeğer okurlar.. Önceki akşam, sosyal medyada benim de tanıdığım bir gazeteci arkadaşımızın feryadını okudum.. Son derece üzüldüm, 40 bin lirası olamadığı için 30 gündür Ankara’da  ameliyat olmayı bekliyor.. Gerçekten vahim bir durum.. Gerçi dün ameliyatı için vücudundan parça alınmış, ama bu daha yolun başı..

O nedenle bu arkadaşımızın feryadını, siz değerli okurların yanısıra, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı  sayın Zeydan Karalar, Çukurova Belediye Başkanı sayın Soner Çetiin, Seyhan Belediye Başkanı  sayın Akif Akay, Yüreğir Belediye Başkanı sayın Fatih Mehmet Kocaispir ile diğer sayın ilçe Belediye Başkanlarımızın da dikkatine sunmak istiyorum.. Sanıyorum  yazıyı sonuna kadar okuyunca  ne yapmaları gerektiği konusunda bir saniye düşünmeleri yeterli olacaktır..

  İşte Mustafa Ucum’un feryadı;

Ankara Şehir Hastanesi’ne yatışımın yarın 30.günü.

40 bin TL olsaydı 2 ay önce Adana’da ameliyat olacaktım, sağlığıma kavuşacaktım.

Burada bakanlık onayı, satın alma onayı derken 30.günü buldu.

Ölüncemi alıp takacaklar anlayamadım.

Kısacası; Bu dünyada parası olan yaşayacak, parası olmayan da kaderine boyun eğecek.

Atalarımız ne demiş: “Ak akçe kara gün içindir”, “Düşme! Düşenin dostu olmaz” sözü de düşünce daha iyi anlaşılıyor.

Sağlık dünyanın en büyük servetidir.

Allah kimseyi elden ayaktan düşürmesin.

Allah bizleri kimseye muhtaç etmesin.

Rabbimden acils ağlık şifa diliyor, tüm dostlara kavuşmayı nasip etmesini niyaz ederim.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor