Ah eskiler
Ayşe TOPAK
Taşköprü’den elimizi uzatsak Seyhan Nehri’ni tutardık, şişe içindeki mektuplar
kıyılara vururdu.
10 kuruşa şarkılar satarlardı saman kağıdının üzerine yazılmış sözleriyle. Otobüs
duraklarında herkes birbirine yer verme yarışında! Şimdiki gençler otobüslerde
uyuyor numarası yapacak da yaşlı insanları görmemek için cep telefonlarını
kurcalayacak ha! O güzelim çocuklar yaşlanmamıştı daha!
***
Sonbaharda yakılan sobalar bacaları tüttürürdü. Yaşlı insanlar cigarasını
tüttürürdü kapı önlerinde.
Kömür kokardı hava kan kokmazdı ya! Komşunun tavuğu komşuya kaz görünecek,
kocaman adamlar komşularının nafakasına göz dikecek ha! Namussuzluğun
palazlanmasına başlanmamıştı daha!
***
İnsanlar ağzından öperdi sokak çeşmelerindeki muslukları. Akşamları arkadaş
ıslıkları yankılanırdı mahallelerde. Aşklar camdan cama ama ömürlük. Verilen
sözler tutulur yeminler yutulmazdı.
Radyolarda bir şiire ağlardı genç kızlar, parayla saadet olmazdı şarkılarda
bile. Yontma taş devrini aratan cilalı aşk devri moda olacak ha! İhanet
kalplere işlenmemişti daha!
***
Ölüm önde erkeklik ardında, duruşlar dimdik. Her meslek erbabı namusluydu. Gökyüzünden
yıldız toplamak içindi merdivenler, namussuzluk yaparak yükselmek için değil. İnsanlar güzel uyurdu evlerinde, televizyon
denen meret girmemiş odalara. Tadına doyum olmazdı kuru yemişli aile içindeki
sohbetlerin. Dedeler duvarlara onurlu resimleri miras bırakırdı siyah beyaz. İnsanlar
birbirlerine kin kusmak için fırsat kollayacak ha! Sosyal medya mezbahalarında
klavyeler nefret ve sövgülerle tuşlanmamıştı daha!
***
Hepimiz arkadaş gibiydik hayatla sonra aramızı bozdular. Ve yeni bir kader
yazdılar teknoloji denen acımasız silahla. İçine yalan kattılar, kötülüklerin
üstüne yattılar çocuklarımız enkazın altında kaldı!
Hey gidi yıllar hey! İnsanlık ölecek de para ahlaksızlıkla kardeş olacak ha! Cebini
doldurmanın bir sürahiye su doldurmaktan daha değerli olacağı düşlenmemişti
daha!.