29 EKİM 1933 GÜNLÜ TÜRKSÖZÜ ADANA’NIN 10 YILINI ANLATIYOR

29 EKİM 1933 GÜNLÜ TÜRKSÖZÜ ADANA’NIN 10 YILINI ANLATIYOR
ON İKİNCİ BÖLÜM
Mucizeler demetiyle ancak niteleyebileceğimiz Cumhuriyet’in Onuncu Yıl coşkusu ülkenin tamamını sarmıştı. Kuşkusuz, basınımız da bu coşku selinde üstüne düşeni yapmış,temel kazanımların altını çizmişti. O yılları sindire sindire yaşayanları yıllaaar, yıllar öncesinden dinlemiştik. Bu gün de, o gün, yani Muhteşem On Yıl’ın son gününde yazılmış olanları okuyalım. Kaynağımız, normalde her gün 4 sayfa çıkarken 29 Ekim 1929 günü 12 sayfa olarak basılan Türksözü Gazetesi. İlk bölümü ülke genelindeki özet gelişmelri anlatan yazının yöremizle ilgili bölümünü aynen alırken, günümüzde pek kullanılmayan bazı terimlerin karşılığını parantez içinde verdim:
“Bundan on sene evvel Türkün en basit ihtiyaçlarını bile karşılamayacak derecede geri kalmış olan Türk Sanayii bugün, bu verimli rejimin gölgesinde, Cumhuriyet Hükümetinden gördüğü bin bir çeşit yardım ve himaye (korumacılık) sayesinde, hiç olmazsa kısmen olsun, basit ihtiyaçlarımızdan en lükslerine kadar karşılayabilecek duruma gelmiş ve memleketi Avrupa ve Amerika sanayicilerinin müstemlekesi olmaktan kurtarmıştır. Hele ipekli mensucat (dokuma), çimento, örmecilik, mobilyecilik gibi bazı şubeler artık tamamiyle Türkiye’nin ihtiyacını temin etmektedirler.
Cumhuriyetin verimli idaresinin memleketimizin her tarafında doğurduğu sanat yuvalarını birer birer saymağa ne zaman, ne zemin ve ne de bu gazetenin hacmi müsait değildir. Bunun içindir ki, bu yazımda yalnız Çukurova Mıntıkasındaki sınai terakkiyattan (Endüstriyel gelişmelerden) bir parça bahsedeceğim. Bugün memleketimizin en ilerilemiş sanat mıntıkalarından (çevrelerinden) birisi olan bu bereketli yurtta, daha bundan on sene evveline kadar Umumi Harpten (Birinci Dünya Savaşı) pek köhne olarak (yıkık-dökük, perişan) çıkmış ve makine mezarlığı adı verilmeye layık bir iki mensucat fabrikasından başka bir şey yoktu ve bunlar da hemen tamamile Türk olmayan ellerde bulunmakta idiler. Şimdi bu fabrikalar tamamile Türk ellerine geçmekle kalmamışlar ve tamamile yeni ve modern makinelerle techiz edilmiş (cihazlandırılmış) ve istihsal (üretim) kabiliyetleri de heman dört isli artmış bulunmaktadır.
1923’te Çukurova Mıntıkasındaki mensucat sanayinin durumu şu idi: Adana’da hali faaliyette (çalışan) 8,000 iğ ve 80 dokuma tezgahı, Tarsus’ta hali faaliyette 3,000 iğ vardı.
On sene sonra, bugünkü vaziyet şudur: Adana’da hali faaliyette 17,000 iğ ve 270 dokuma tezgahı, Tarsus’ta hali faaliyette 21,000 iğ ve 250 dokuma tezgahı; Mersin’de 3,000 iğ ki, ceman (toplam olarak) 41,000 iğ ve 520 dokma tezgahı. Bunlara, birkaç ay içinde yeniden kurulacak olan 11,000 iğ ve 100 tezgah da ilave edecek olursak, 1934 senesi zarfında Çukurova Mıntıkasında sanayi nesciyyenin (dokuma endüstrisinin) veziyeti şu olacaktır. 52,000 iğ ve 620 dokuma tezgahı.
Bu fabrikaların istihsalatının (üretimlerinin) 1923, 1933 senelerindeki vaziyeti şöyle telhis olunabilir )özetlenebilir):
SENE İPLİK KAPUT BEZİ
(kilo) (yarda)
1923 1.215,000 1.900,000
1933 4.530,000 10.500,000
1934’te vaziyet şu olacaktır: 5.700,000 kilo iplik ve 14.200,000 yarda kaput bezi. Çukurova Mensucat Sanayii on sene gibi kısa bir müddet zarfında dört misli terakki etmiş bulunmaktadır. Daha bundan üç sene evveline kadar bütün Türkiye dahilindeki faal iğ miktarı ancak 71,000’den ibaretti.
Mensucat fabrikalarımız yalnız kemiyet (miktar) itibariyle değil, keyfiyet (nitelik) itibariyle de hayli ilerilemişlerdir. Bir sene evvel Tarsus’ta küşat resmi açılış töreni) yapılan ve Sadık Paşa ve Kara Mehmet Zadeler tarafından kurulan fabrika, mübalağasız (abartısız) olarak iddia olunabilir ki, Şarki Avrupa’nın (Doğu Avrupa’nın) en modern fabrikasıdır ve imalatı da bundan bir sene evvelisine kadar memleketimizi istila eden Japon kaput bezlerine ve drillerine (saten) her hususta faiktir (üstündür). Yakın bir gelecekte böyle bir fabrika da, Adana’da Milli Mensucat Fabrikası sahipleri tarafından kurulmak üzeredir.
Çukurovadaki terakkiyat (gelişmeler) yalnız mensucat sanayine münhasır (sınırlı) kalmamıştır. Memlektimizin en mühim ve en mübrem bir ihtiyacını karşılayan nebati (bitkisel) yağlar ve sabunculuk sanayidir. Bundan on sene nevvel daha ismi bile yok iken bugün mıntaka sanayi arasında pek mühim bir yer işgal etmektedir. Adana ve Mersin’de kurulan üç büyük fabrika senevi takriben (yıllık yaklaşık) 40,000 ton çiğit işleyerek, pamuk yağı, vejetalin (margarin) ve sabun imal etmekle ve külli (yüksek) miktarda yağ, vejetalin için ithalatçı iken ihracatçı yapmış ve hemen mühim bir yekün teşkil eden çiğit mahsulümüzün (ürünümüzün)
Kıymetini arttırmıştır.
Çukurova Mıntakasında evvelden beri mühim bir yer işgal eden Çırçır fabrikaları da son seneler zarfında hayli terakki etmişler ve makine vasıtalarını asrileştirerek (çağdaşlaştırarak) istihsal kabiliyetlerini arttırmışlardır.
Doğamacılık, mobilyecilik, demircilik gibi sanatlar da son senelerde çok terakki etmişlerdir. Artık memlekete hariçten hiçbir möble gelemiyor, sanayin muhtaç olduğu aksam da memleket dahilinde imal ediliyor”
YARIN: ADANA’DAKİ GELİŞMELERE DEVAM
EN GÖSTERİŞLİ TAK: Muhteşem On Yıl’ın coşkusu bir çok oluşum ve davranışlarda yankılanırken Adana’daki kutlamalar elliyi aşkın taklarla taçlandırılmıştı. Takların en gösterişlisini CHF (Cumhuriyet Halk Fırkası; sonradan Fırka yerine Parti kullanıldı) yaptırmıştı.



