Akça: Çocuk hak ihlalleri durdurulmalı
Adana Çocuk ve Kadın Hakları Derneği Başkanı Çiğdem Akça ve yönetin kurulu üyeleri Gazeteciler Cemiyetinde bir araya gelerek 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle basın açıklamasında bulundular. Çiğdem Akça, “2019 yılının ilk anlarından itibaren, yine çocuklar istismar edildi, çocuk işçiler çalışırken yaşamını yitirdi, çocukların sağlık hakkı ihlal edildi, erken yaşta evlilik ders kitaplarına dahi girdi, çocuk tutuklular mağdur edildi. Fakat bu yıl en çok göze batan çocuk hakkı ihlali yine cinsel istismardı.”
HABER: Güleser KELEŞ
ADANA (BÖLGE)-Adana Çocuk ve Kadın Hakları Derneği Başkanı Çiğdem Akça ve yönetin kurulu üyeleri Gazeteciler Cemiyetinde bir araya gelerek 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle basın açıklamasında bulundular. Açıklamada Çiğdem Akça şu konulara değindi.
” 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü , 1989 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ile birlikte yasalarca tanınmasının kutlandığı bir gündür.
Bugün 20 Kasım 2019 tarihi ise, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 30. yıl dönümüdür. Geçen 30 yılda ülkemizde ve ilimizde çocukların ve ebeveynlerin, yasa koyucu ve uygulayıcıların çocuk haklarını bilmediğini yada uygulamak istemediğini üzülerek görüyoruz. Çocuklar kendi haklarını savunamazlar. Bu sebeple, biz yetişkinler bu güzel varlıkları korur, kollar, yetiştiririz. Fakat tüm temel hak ve hürriyetlerde olduğu gibi çocuk hak ihlallerinin vaziyeti de bir ülkede demokrasinin ne durumda olduğunun en belirgin göstergelerinden biridir.
2019 yılının ilk anlarından itibaren, yine çocuklar istismar edildi, çocuk işçiler çalışırken yaşamını yitirdi, çocukların sağlık hakkı ihlal edildi, erken yaşta evlilik ders kitaplarına dahi girdi, çocuk tutuklular mağdur edildi. Fakat bu yıl en çok göze batan çocuk hakkı ihlali yine cinsel istismardı.
Çocuk cinsel istismarı, çocuk haklarının ağır bir ihlalidir ve dünyanın bütün ülkelerinde görülen küresel bir gerçekliktir. Bütün sosyal, ekonomik ve yaş gruplarında; evde, okulda, sokakta, tarlada, camide, hastanede ve diğer kurumlarda; her yerde olabilmektedir. İstismarcıların çoğu sıklıkla yabancılar değil, çocuğun tanıdığı ve güvendiği erişkin ve genellikle erkek yakınlarıdır. Çocuklar suçluluk ve korku nedeniyle tekrar tekrar istismara maruz kalabilir.
Çocukluk çağı travmaları içinde çocuk istismarı, yinelenebilir ve genellikle en yakınları tarafından uygulanıyor olması nedeniyle tanımlanması ve tedavi edilmesi en zor olan travma şeklidir. Cinsel saldırının hastalık değil, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen bir suç olduğu unutulmamalıdır. Cinsel saldırı suçlarının, toplumun erkek egemen kavrayış ve uygulamalarından soyutlanarak sadece cinselliğe indirgenip tıbbileştirilmesi, suçlunun masumlaştırılması riskini taşımaktadır. Her çocuk istismarcısı, düşünüldüğü gibi pedofil değildir. Kız ve erkek çocuklarına karşı cinsel şiddetin gerçek boyutları, ancak buzdağının görünen yüzü kadar bilinmektedir. Adalet Bakanlığı’nın 2015 verilerine göre ise yılda ortalama 17 bin dava açılmakta, bu davalar %55 oranında mahkumiyetle sonuçlanmakta; sonuçta yılda ortalama 8 bin çocuğun cinsel olarak istismar edildiği belirtilmektedir. Türkiye’de çocuk cinsel istismarı ve ihmali konusunda bilimsel yayın oldukça azdır. Çocuğa yönelik cinsel sömürü (fuhuş, pornografi, cinsel amaçlı çocuk ticareti) konuları ise neredeyse hiç araştırılmamaktadır. Çocuk ve Kadın Danışma Merkezimize başvuran tüm çocuk istismar davalarında müdahil olma talebimizi iletiyoruz. Çok önemli bir ensest davasında talebimiz kabul edildi. Ama en önemli sıkıntılardan birisi CMK davalarında atanan avukatların çocuk hakları komisyonundan olmamasıdır.
Türkiye’de Adli Psikiyatri alt yapısı henüz hazır olmaması ve cinsel saldırı/istismar ile ilgili yasadaki eksiklikler ve çelişkiler “ruh sağlığının bozulması” konusundaki adli tıbbi değerlendirmeleri olumsuz etkilemektedir. Ayrıca bu değerlendirmeler hem adaletin gecikmesine hem de tarafların daha çok travmatize olmasına yol açmaktadır.
Tüm bu olumsuzlukların giderilmesi için; adli psikiyatri eğitimi yapılandırılıncaya kadar yasanın (103. maddenin) “ruh sağlığında bozulma” hükmü askıya alınmalı ve yeniden gözden geçirilmelidir.
Adana yoğun göç alan bir büyük şehir olmakla birlikte, son yıllarda Suriyeli mültecilerinde varlıklarıyla özellikle çocuk işçiliğinde patlama yaşanmıştır. Kenar mahalle olarak adlandırılan yerlerde ikamet eden bu insanların çocukları, neredeyse aile bütçesine katkı koymaları amacıyla dünyaya getirilmektedir. Bu çocuklar eğitimden uzak, tarım, sanayi ve sokakta aileleri için çalıştırılmaktadır. Aynı şey vatandaşımız olan tarım işçilerinin çocukları içinde geçerlidir. Her türlü tehlikeye açık insan haklarından yoksun ortamlarda, adeta köleleştirilerek sömürülmektedirler. Hem aileleri hemde işverenleri tarafından. Bölgemizde 200 yıldır var olan tarım işçileri ve çocuklarının yaşam kalitelerini arttırmak için hiçbir şey yapılmadığına, aksine onlar yokmuş gibi davranıldığına pek çoğumuz şahidiz. Bu sanki kader haline gelmiştir. Bu insanlarımızın kötü ve sağlıksız, insan haklardan yoksun yaşam şekline dur demek kamu kurumları, yerel yönetimler ve stk ların ortak çabasıyla mümkündür.
Seçilen belediye başkanlarımız genel anlamda çocukları korumak, eğitime kazandırmak , okul dışında zamanlarını verimli geçirebilecekleri , ders çalışacak veya kültürel kazanımlarla donanacakları, müzik, satranç, el sanatları öğrenebilecekleri yerleri, ücretsiz ve her mahallede olacak şekilde açmalıdır. Her belediyenin kendi hizmet alanı içinde, ÇOCUK KÜLTÜREVLERİ, ÇOCUK ETÜD ALANLARI oluşturulmalı, fakir çocuklar özellikle bu imkanlardan yararlanmalıdır. Her çocuk parkı kamera sistemiyle korunmalıdır. Sıkı bir denetim ve inançla çalışan çocukların esaretine de son verilmelidir. Sadece ders odaklı yetişen çocuklar sağlıklı bir nesli oluşturamazlar. Sürekli çalıştırılıp çocukluğunu yaşayamayan çocuklarda topluma kinli bir suç makinesi haline gelirler. Bu nedenle çocuklar kentimizin en önemli unsurlarıdır. Geleceğimiz olan çocuklarımıza gereken önem verilmelidir. Türkiye’de polis, karakol ve mahkeme süreci ile tanışan çocuk sayısı 309 bin 261. Mahkeme sonucu denetimli serbestlik uygulamasına rağmen hapishaneyle tanışan çocuk sayısı 11 bin civarı. Cezaevinden çıkan çocukların yüzde 65’i geri dönüyor. Neler yapılmalı?
Çocuk cezaevleri kapatılmalı: Suçlu çocuklar için rehabilitasyon merkezleri oluşturulmalıdır. Amaç bu çocukların topluma tekrar kazandırılması olmalıdır.
- Türkiye’de hala önleyici odaklı bir çocuk koruma sistemi bulunmuyor.
- Çocukların yaşadıkları ihlalleri ve bu ihlallerin cezasız kaldığını görünür kılmak, failleri ifşa etmek, çocuklara karşı cezasızlık pratiğinin nasıl işlediğini, hangi özel örüntülere sahip olduğunu anlamak ve bunun üzerinden stratejiler geliştirmek.
- Hakimler reddetse bile çocukların insan hakları ihlalleriyle ilgili hukuki süreçlere müdahil olma talebini bıkmadan usanmadan yinelemek…
- Ama en önemlisi unutmamak… Çocukları, uğradıkları ihlalleri ve bunların faillerini unutmamak, unutturmamak.”