ALİ FAKILAR VE İKİ AN!..

Sosyal medyada dolaşırken, Ali Fakılar’ın iki torunu gördük, evde birlikte oynarlarken… Ne kadar tatlı çocuklar, Allah bağışlasın… Eski anılar gözlerimizin önünden geçti…
Ordu yönetime el koymuş… Adana Belediye Başkanı Selahattin Çolak tutuklanmış… Belediye Başkanlığı koltuğuna Kurmay Albay Nuri Korkmaz oturmuş… Belediye personelinin çoğu yanında pervane gibi…
Nuri Korkmaz… İri yarı bir adam… Ve tek adam… Sosyal demokrat olarak bilinen bazı çalışanların işine son veriyor… Konuyu haber yaptık… Haber yaptığım akşam, Milliyet matbaasında sayfa sekreterliğine ben bakıyorum… İstanbul’da Yazı İşleri’ne haberi sayfanın neresinde kullanacağımı söyledim.” Birinci sayfada iyi bir yerde nereye istersen kullan” denildi… Birinci sayfada ikinci manşet haber olarak kullandım.
Sabah büroya geldiğimde yer yerinden oynuyor… Haber bomba etkisi yaratmış… Milliyet’in telefonu çalıyor… Telefon paralel… Aynı anda Çetin Yiğenoğlu ve ben telefonu bakıyoruz… Telefonun ucundaki adam, Cezaevi Müdürü, daha sonra Selahattin Çolak tarafından Zabıta Müdürü yapılan Cengiz Aksu…
Cengiz Aksu, telefonun ucunda Çetin Yiğenoğlu ile konuşurken, bana ana-avrat dümdüz gidiyor, habere büyük tepki gösteriyor… Telefonu hafiften kapadım, doğru Belediye’ye Zabıta müdürlüğüne gittim… Cengiz Aksu, beni karşısında görünce şaşırdı, yanına yaklaştım, “Sen bana ana avrat küfür mü ettin” diye yumruğu yüzünün ortasına geçirdim… Bir anda ortalık karıştı… Ali Fakılar İmar Müdürüydü… İlk koşanlardandı, beni güçlükle teskin etti…
1980 döneminde o kadar çok kraldan çok kralcılar tanımıştık ki, Cengiz Aksu gibi çok sayıda insan vardı o dönemler..
Bitti mi?
Biliyorum ki, bu soruya gülüyorsunuz!..
… …. …….
FARKLI OLDUĞUMUN
FARKINDAYIM..
Geçen hafta sonu Atatürk caddesinde Belediye’nin karşısındaki büfeden sigara alıyorum. Daha önce birlikte çalıştığımız benden yaş olarak küçük meslektaşla karşılaştım… Ayak üstü sohbet sırasında bir “vatandaşla” neden görüşmediğimi sordu, sonra “İsterseniz sizi bir araya getireyim” dedi..
Güldüm… Anladı “Yanlış anlama abi” dedi..
Ben… Sabah telefonla arayan, hemen görüşmemiz gerek” diyen ve sıkıntıda olduğu anlaşılan, anında yanına gittiğimde “İki polis apartmanlardan beni soruyor” diye titreyerek konuşan adama yardımcı olacağım… Arka kapıdan gazeteye birlikte geleceğim… Sonra avukatını, doktor arkadaşlarını çağıracağım… Dönemin Emniyet Müdürü merhum Şükrü Yetimoğlu’nu arayıp, olayı anlatacağım, kendisi de “Biraz sonra yardımcım sizi arayıp bilgi verecek” denilecek… Yardımcısı bizi arayacak, “Önemli bir şey yok ifadesine başvurulacak” diyecek. Ben, avukatı ve doktorlar birlikte Emniyet Müdür Yardımcısının yanına gittiğimizde… “Bey şu andan itibaren gözaltında ve kendisiyle görüşülmesi yasak” diyecek, biz dışarıda kalacağız ne olduğunu bilmeyeceğiz… Görüşme yasağına rağmen tanıdık polisler aracılığıyla gece yarılarında kendisiyle görüşeceğiz… Onunla yetinmeyeceğiz, dönemin valisi Oğuz Kaan Köksal ile görüşüp, olayı anlatacağız, yardımcı olmasını rica edeceğiz. Onunla kalmayıp dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Semih Üreten konuyla ilgilenmemizden dolayı aba altından sopa gösterecek, onunla kalmayacak, yaptığımız bir haberden dolayı ihbar kabul edip dava açması gerekirken, hakkımızda dava açacak.. Turgay Canver “Abi çok önemli bir konu var… Petrole gelebilir misin?” diyecek ve gittiğimde içeride Asayiş Şube Müdürü Arif Öksüz ile karşılaşacağız ve bana aba altından sopa gösterilecek… Siyasi Şube’de görevli Ercüment adındaki polis (sonra intihar etti), bir arkadaşımın oğlu ile “Bu işe karışmasın, başına çok iş açar” yönünde tehdit mesajı gönderecek ve ben bildiğim yolda tüm tehdit ve baskılara rağmen arkadaşlık uğruna devam edeceğim..
Sonrası mı ?
“Beni Nevzat gözaltına aldırdı, işkence yaptıran da o” diyecek..
Kime mi söyledi?
Bir çok kişiye… Bunlardan biri de merhum Ercan Çetin…
Kendisine “Sen bu kadar aşağılık adam mısın?” diye sorduğumda inkar edecek, “Al telefonu benim yanımda konuş” diyeceğim, telefonu alacak sonra “Ben onu daha sonra ararım” diyecek kıvıracak ve ben; Hayatını yalanlar üzerine kurmuş, arkadaşlık, dostluk, vefa bilmeyen bir insanla hem de aracı vasıtasıyla konuşacağım öyle mi?
Beğendim sözlerden ikisini paylaşmak istiyorum, sizin de aklınızda bulunsun diye..
- Sen benim dostum olacağına adam gibi düşmanınım demesini bilemeyecek kadar yüreksizsizmişsin.
- Farklı olduğumun farkındayım... Arkamdan konuşurken bir bakmışsın karşındayım.