ELİNE TORNAVİDA GEÇİREN ‘USTAYIM’ DİYOR KARDEŞİM

1960’lı yıllara gideceğiz… Tarsus-Namrun yolunun aşağı yukarı ortalarındaki Kadıncık Baraj ve Hidroelektrik Şantiyelerinde çalışıyorum. Şirketim, Belçikalı, yatırımların müşaviri. Aralarındaki tek Türk benim. Tercümanlıktan rehberliğe, teknik resimden hidrolojik çalışmaya; yetmedi, eğitmenlikten alışverişe kadar yüklü fakat zevkli işim var.

Günlerden bir gün çift karbüratörlü steyşin Volkswagen arabamız arızalandı. Güç bela Adana’ya kadar gelip Erkek Lisesi dolaylarında rastladığımız tamir atölyesine başvurduk.  İlk başta geldiğimizin farkında değilmiş gibi ilgisiz kalan usta, mavi ZZ plaka ile araçtan yabancı birinin de indiğini görünce üzerinde çalıştığı otomobili bıraktı. Çamurluktaki bezi alıp ellerini temizlemeye çalıştı. Bana kalırsa elini temizlemedi, aksine bezi kirletti. Hafif tebessümle Belçikalıya yanaşıp bütün gücüyle ve başını hızla sallayarak ve heceleyerek  “Hoş gel-di-niz!” diye bağırdı. Belçikalı biraz şaşkın biraz ürkek bana bakınca, tercüme ettim. Usta beni selamlarken bağırmadı.  Arızayı sordu. Anlattık. Arabanın önüne geçip sağ tarafa bakarak kaputu açtı. “Kontağı çevir!” komutu üzerine aracı çalıştırdım. Usta hala yan tarafa bakıyor. Saniyeler sonra önüne bakıp motor olmadığını görünce afalladı. Açtığı bagajdı. Kamplumbağa Volkswagenlerde olduğu gibi, steyşinin de motoru arkada, bagaj boşluğunun altındaydı. Gösterdim. Mahcubiyetini kapatmak için işaret parmağını alnının sağ tarafıma getirip döndürürken gülümseyerek “Dalgınlık işte, fozfos deel mi, tabi ya motor arkada” dedi. Geçti, arka kapağı açtı ama motoru göremeyince adeta çenesine yumruk yemiş gibi sendelediğini hissettim. Böyle bir araçla ilk kez karşılaştığını anlamıştım. Hemen bagaj bölmesinin tabanındaki levhayı söküp aldım. Çift karbüratörlü motor otaya çıktı.

Usta, motoru bir süre inceleyip karbüratörleri sallarcasına yokladıktan sonra “Marşa bas!” dedi ve Belçikalıya dönüp kükrercesine ve yine başını sallayıp heceleyerek  “Şim-di a-rı-za-yı bu-lu-ruz” dedi. Bu tür davranışlara alışıktım. Bizimkiler, yabancıyla konuşurken Allah ne verdiyse bütün güçleriyle bağırırlardı. Böylece, karşıdakinin Türkçeyi anlayacağını sanıyorlardı zahir, bilemiyorum… Araya girdim. Marşa basılınca, usta iki karbüratöre uzanarak morotu birkaç kez bağırttıktan sonra “Tamam, bırak!” dedi. Ustaya baktık, ne diyecek diye. Gözleri motora dikili uzun bir heykel duruşundan sonra  gözlerini kıstı, ağzını büktü ve başını yan tarafa, duvara çevirip bir süre de öyle durdu. Kaşları da çatılmıştı galiba. Hareketsiz sessizlik Belçikalıyı da şaşırtmıştı. Bana “Ne oluyor?” anlamında baktı. Dayanamadım, “Eee, Usta, neyi var?” diye sordum. Başını çevirdi ama gözleri hala kısıktı. Bir süre de öyle dondu ve nihayet, azarlar gibi  “Kim baktı buna?” diye sordu ve cevabı beklemeden ve adeta biz kızarcasına ekledi: “Eline tornavidayı geçiren ustayım diyor kardeşim.” Yüzündeki yarı kızgın, yarı üzgün ifadeyi bozmadan başını bir o yana, bir bu yana salladıktan sonra döndü, “Göryon deel mi?” sorusunu yapıştırdı. Ne gördüğümü bilmiyordum ama, ustadır, başımla onayladım.  Belçikalı yine şaşkınlıkla bakıp tercüme etmemi istedi. Çevirdim. Usta illa Belçikalıya anlatacak ya, dönüp kilometrelerce uzaktakine seslenir gibi “Çok fe-na!..  Ma-fet-miş-ler!” diye bağırdı. Bunu da çevirdim. Ne yapacağımızı sorduk. Tekrar motorun başına gidip uzun uzun baktıktan sonra “Laaannn!” diye seslendi. Anında ufak tefek, eli-yüzü, üstü-başı yağlı çırak beliriverdi. Usta bana dönerek “Yanından üç yüz Lira ver, çocuk parça alıp gelsin” dedi. Belçikalı merakla sordu “Ne diyor?” Yanından para istiyor diyeceğim, anlamayacak. Anlasa da olmaz çünkü yanında değil, arkasındaki cepte.

Lan isimli çırak dolmuşla gidip gelmesine karşın çabuk döndü. Usta, anahtar ve tornavida kullanırken vidaya, somuna değil, uzaklara bakıyordu. Bunu başka ustalarda da görmüştüm. “Bakın ben bakmadan işimi yapacak kadar becerikli ustayım” demek istiyorlardı galiba.

İki saat sonra arabamız hazırdı. Beklerken Belçikalıya izlenimlerimi anlattım. Katıla katıla güldü ve şantiyede kaldığı sürece tamirci dostumuzu sık sık anımsayıp gülerek anlatırdı.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor