PROF. DR HASIRCI BÖLGE GAZETESİ’NE ÖZEL AÇIKLAMALARDA BULUNDU
Röportaj: Ramazan ŞANIVAR
Almanya’da yaşayan, Adanalı Prof. Dr. Seyhan Hasırcı, devletin ciddi bir spor politikasının bulunmadığını, bunun kulüplere de olumsuz yansıdığını söyledi.
Hasırcı, Adana Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği “Gücünü kullan, doping kullanma. Aklını kullan, uyuşturucu kullanma” başlıklı panele konuşmacı olarak bulunduğu Adana’da Bölge Gazetesi’ni özel açıklamalarda bulundu. Eski cimnastikci olan Hasırcı, sorularımızı şöyle yanıtladı:
Sayın Hasırcı, kendinizden söz eder misiniz ? Eğitiminiz, yaptığınız sporlar nedir?
Adana’da 1953 yılında doğdum. İlk, orta ve lise yıllarımı aynı kentte tamamladım. Dar gelirli ancak eğitime büyük önem veren bir aileye sahiptim. Okul dönemlerinde çeşitli spor dallarıyla yakından ilgilendim. 1964 yılında Adana’da az sayıda sporcuyla başladığımız cimnastikte 7 yıl kadar bölge birinciliğinin yanı sıra Türkiye genelinde önemli dereceler elde ettim. 1976 yılından itibaren Cimnastik Milli Takım Antrenörlüğ’ü, hakemlik, federasyonun çeşitli kurullarında önemli görevlerde bulundum. Sporun bu yönden büyük yararını gördüm ve Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi ve Spor Bölümü’nden mezun oldum.
Sayın hocam, akademik kariyerinizden söz eder misiniz? Hangi üniversitelerde görev yaptınız ?
Öncelikle kendi sporum olan cimnastikte 1980-81 yıllarında Almanya’nın ünlü Köln Spor yüksek Okulu’nda cimnastik uzmanlık eğitimi aldım. Daha sonra Ege, Dokuz Eylül ve Manisa Celal Bayar Üniversiteleri’nde yüksek lisansımı tamamlayarak 1990 yılında doktoramı bitirdim. Denizli Pamukkale Üniversitesi’ne profesör olarak atandım. Birçok bilimsel yayınların yanı sıra sportif alanda da ödüller kazandım ve binlerce spor insanı yetiştirdim. Bu sıralarda futbol kulüplerinde Karşıyaka, Muğlaspor, Marmarisspor, İzmirspor ve Denizlispor’da ’Spor Psikoloğu’ görevlerinde bulundum. Pamukkale Üniversitesi’nden emekli oldum.
Sayın Hasırcı, emeklilik pek size göre değil. Deneyimlerinizi nerelerde değerlendirdiniz ? Neler yaptınız ?
Bizler, çalışmayı, üretmeyi seven heyecanlı insanlarız. Elbette emekliler gibi, farklı bölgeler görmek, seyahatler etmek ve balık tutmaya gitmedim. Sürekli üreterek önce ülkeme sonra da dünyaya yararlı çalışmalar yapmaya gayret ettim. Almanya’nın Koblenz-Landau Üniversitesi Spor Bilimleri Enstitü’sünde Öğretim üyesi olarak görevimi sürdürdüm. Bu arada, Alman Spor Birliği Türk-Alman Değişim Projeleri’nin basında Türk Danışman olarak görev yaptım. 2003 yılından itibaren ‘Sporda Şiddet ve Irkçılık’ konusunda Almanya’da çalışmalar yaptım. Sporda Ulusal Güvenlik (KOS) ile birlikte projeler ürettim. 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda UEFA ve Türkiye Futbol Federasyonu tarafından ‘Taraftar Koordinasyon Merkezi’nin başında bulunarak ülkemizi başarı ile temsil ettim. Futbol Support Euro’pa (Avrupa Futbol Taraftarlar Birliği) üyesiyim.
Sayın hocam, deneyimli bir spor insanı olarak Almanya ile Türkiye’nin spor politikalarını değerlendirir misiniz ?
Almanya, bu konuda fersah fersah bizden iyi konumda. Orada, siyasetçi ve politikacılar spora pek müdahale etmezler. Ve liyakata büyük önem verirler. Ahbap-çavuş ilişkileri bizim kadar yaygın değildir. Kulüplerin altyapılarında en iyi antrenörler görev yapar. Her yıl yüzlerce yetenekli sporcu kazanılır. Senelerdir Türkiye’nin sporda ciddi bir politikası yok. Bu kulüplere de olumsuz etkiliyor. Ülkemizde maalesef politikacılar ellerini spordan çekemiyor. Liyakata asla önem vermiyorlar. Partili ilgisiz insanlara bilmedikleri görevi yüklüyorlar. Bu her dönemde böyle olmuştur. Sahip olduğumuz genç nüfusu değerlendiremiyoruz. Başarıyı kendi çocuklarında değil, yabancı devşirme sporcularda arıyorlar. Çarpıcı bir örnek vermek isterim. Bundan 10-15 yıl kadar önce bir spor genel müdürü bana Almanya’dan Avrupa, dünya ve olimpiyat şampiyonu olacak sporcu getirmemi istedi. Genel müdürü ikna ettim. ‘Antrenörü de sporcuyu de siz yetiştireceksiniz. Yabancı sporcu ve antrenöre verdiğiniz önemi ve parayı Türkler’e de yapmalısınız’ dedim… Döndü benim doğru düşündüğümü, ancak bazı konuları aşamadığını itiraf etti.
Sporda başarı için neler yapılmalı ? Bunun reçetesi var mı? Futbol Federasyonu ve Spor Federasyonları işlevlerini yerine getiriyor mu?
Elbette bunun reçetesi var. Yerelden başlayalım. Öncelikle Belediyelerin bünyelerinde spor kulübü bulundurmalarını doğru bulmuyorum. Bunun yerine mevcut kulüplere ekonomik yardım, tesis, malzeme yardımı, hatta antrenör bile bulmalıdır. Vatandaşlara sağlık için spor yaptırmalıdır. Futbol Federasyonu özerk deniliyor ancak, orada da politikacılar etkili oluyor. Seçimle gelen spor federasyonları da pek farklı değil. Üst düzey tüm branşlarda milli takımlarda forma giyen sporculardan antrenör olarak yararlanmak lazım. Ayrıca, üniversitelerde bilim insanlarıyla koordineli çalışmak gerekir.
Sayın Hasırcı 4-5 kez olimpiyatlara aday olduk. Ancak, biraz politik nedenle, biraz da eksiklerimiz olduğu için olimpiyat alamadık. Bunu neye bağlıyor sunuz ?
Olimpiyat oyunları ne yazık ki çeşitli nedenlerle hiçbir zaman Müslüman bir ülkede yapılmadı. Bu durum elbette beni de üzüyor ve rahatsız ediyor. Bazı eksiklerimizi tamamlarsak neden olimpiyat yapmayalım ? Çağdaş tesislere kavuştuk. Ancak, başta atletizm ve cimnastik olmak üzere yüzme ile takım sporlarına daha çok önem vermeliyiz. Son yıllarda voleybol ve basketbolda bayan ile erkeklerde hayli iyi konumda olmamız büyük avantaj. Olimpiyat barajını geçecek sporcular yetiştirmeliyiz. Olimpiyat almanın önemli kriterleri var. Güvenlik, terör, havaalanı, yatak sayısı, trafik, hava koşulları bunları yerine getirmek gerekir. Ayrıca, uluslararası spor federasyonlarında en az 2-3 dil bilen Türk yöneticiler bulunmalı.
Türkiye’de her üniversitede Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu açıldı. Siz bunu doğru buluyor musunuz ? Ayrıca, BESYO’dan mezun olanlar ne yazık ki istihdam edilemiyorlar ve başka işlerde çalışıyorlar. Bununla ilgili öneriniz var mı ?
Ülkemizde 100’e yakın Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu (BESYO) oldu. Bu kadar fazla sayıda BESYO bana çok doğru gelmiyor. Daha az, ancak altyapısıyla, spor tesisleriyle, öğretim üyeleriyle kaliteyi artırmakta yarar var. Ayrıca, buradan mezun olanlarda gerçekten yeteri kadar görev alamıyorlar. Halbu ki, başta Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlükler’inde, kamu ve özel spor salonlarında, 5 yıldızlı otellerde, gençlik merkezlerinde, fizik tedavi merkezlerinde, güvenlik şirketlerinde, yerel yönetimlerde, amatör ve profesyonel spor kulüplerinde, hatta huzurevlerinde bile BESYO mezunları görev yapmalıdır.
Sayın hocam, Türkiye’de maalesef futbol sporlar içinde ilk sırada. Profesyonel futbolu, özellikle Adanaspor ile Demirspor’un performanslarını nasıl buluyor sunuz ?
Tüm branşlarda yabancı sporcuya karşıyım. Kendi çocuklarımıza önem vermeliyiz. 3 büyükler çok büyük pahalı transferlerle yabancı futbolcu alıyorlar ve yedek kulübesinde oturtuyorlar. Bu büyük çelişki. Futbol federasyonu yabancı sayısını kesinlikle azaltmalı. Lider Sivasspor’un bütçesinin 10 katını harcayan 3 büyükler ne halde. Adanalı olmamdan dolayı, Almanya’da veya dünyanın neresinde olursam hafta sonları Adanaspor ile Demirspor’un maç sonuçlarını takip ediyorum. İyi bir grafik çizmeyen ve yıllardır süper lige çıkamayan her 2 takımın durumuna üzülüyorum. Çok para harcamaktan ziyade iyi yönetmek çok daha akılcı. 2 kulübün de iyi yönetilmediğini gözlemliyorum. Taraftarlarımız çok sabırsız. Her sene şampiyonluk bekliyorlar. Bunun yerine 3, 5 ve 10 yıllık program yapılmalı. Altyapıya önem verilmeli ve en ciddi bilgili, donanımlı antrenörler alt yapıda görev yaparak yeni yetenekler kazanılmalıdır. İşte o zaman Adana Real Madrid, Barcelona gibi futbolcu fabrikası olur