“DİLBERLER SEKİSİ”NİN ADI ERMENİ DİLBERLERDEN

Günümüz Adana’sında görmelere seza seza Dilberler Sekisi’nin adı, Ermeni dilberlerinin yadigarıdır. Geliniz şimdi “ol hikayat üzre” iki laf edelim. Edelim de, söylediklerimizin daha iyi sindirilebilmesi için, İğtişaş öncesi Adana’nın nüfus yapısına göz atalım:

1908 yılında, 62 bin 250 Müslümana karşılık Adana’da 30 bin Ermeni, 5 bin Rum, 8 bin Keldani, Bin 250 Süryani, 500 Hristiyan Arap ve 200 de Avrupalı olduğunu anlıyoruz. Yani toplam nüfus 117 binin biraz üstünde. Kabaca baktığımızda Müslüman nüfus toplamın yarısı kadar. Gayrimüslimler içinde de büyük çoğunluk, yüzde 55 ile Ermeni hemşerilerimize ait.

Elimiz değmişken 200 Avrupalıdan da bir nebzecik bahsedelim… Yıllardan 1861, Aylardan Eylül… Eylülün daha ilk günü Güneyli ve Kuzeyli Amerikalılar arasında başlayan iç savaş 5 yıl sürdü. Başta İngiliz ve Fransız olmak üzere yurtdışı gelirlerinin çok önemli bir kısmını Amerikan pamuğunu işleyerek sağlayan Avrupalılar Saraya koşup Adana ve Mısır Pamuğu için başvurmuşlar. O yıllarda Adana’nın üretimi Mısır toplam üretiminden fazla. Avrupa Milleti, daha çok pamuk alabilmek için Adana’ya uzman görevliler göndermiş. İşte o 200 kişinin pek çoğu, bu temsilcilerden oluşuyor. Faka İngilizin, Fransızın, Macar-Avusturyalının, Almanın konsolosluklarını da yazmakta yarar var.

ERMENİ ZENGİN, ERMENİ

OKUMUŞ VE DE HUZURLU

Gerek merkezdekiler ve gerekse ilçelerde yaşayan Ermenilerin neredeyse tamamı varsıl. Tavada pişirip havada yiyebiliyorlar, en pahalı kumaştan elbise giyebiliyorlar, tavuklarına kış denmediği için de her zaman gülebiliyorlar…

Bir de, bazı Ermeni kodamanların bugün Dilberler Sekisi dediğimiz yerde bağ evleri var. Bahar ortasından güz ortasına kadar ailelerini buraya taşıyorlar. Mübarek Seyhan Irmağı, rüzgar yönü ne olysa olsun, kıyısına hafif nemli tatlı bir serinlik verir. Eh, söylemeye gerek yok, toprağın da maşallahı var. Duttan zerdaliye, Armuttan şeftaliye, aklınıza ne meyve gelirse hepsi yetişiyor.

Bağ sakini Ermeni kızları ve kadınları da varsıllığın büyüsüyle olabileceğinden daha şen, daha alımlı. Komşu kızlar toplanıp aralarında eğlenirken saz sesleriyle renklenmiş coşkuları asumandan yansıyor. Eh!.. Böyle kızlar olacak da, evinde anasından, bacısından başka kadın görmemiş delikanlılarımız kayıtsız kalacak, öyle mi? Kalmaz elbet… Onlar da, gizliden gizliden sekiye yanaşıp iç geçirerek bağ sakinlerini izler, kahkahalarını dinlermiş. Gel zaman, git zaman, işte o Ermeni Dilberlerin varlığı, bu güzide semtin adı olup bize yadigar kalmış.

BİZDE SABİLER HOCAYA

ERMENİ  KIZLARI OKULA

Bundan 111 sene öncesine değil de sadece 70 sene öncesine döndüğümde bizde pek çok aile kızlarını zorunlu beşinci sınıftan sonra okula göndermezken, azımsanmayacak kadarı da mahalledeki hocaya Kur’an dili öğrenmesi için gönderirdi. Cumhuriyet öncesi okur yazar kadın oranımızın yüzde yarım bile olmadığını öğrenmişiz.

Gelelim Ermenilere…

Kız olsun, erkek olsun, çocukları okuyabildiği kadar okutuluyor. İlçelerin hepsinde birden fazla Ermeni okulu var. Hrant Dink Vakfı tarafından yaptırılan ayrıntılı çalışmalar, Adana Merkezde en az 12 okul olduğunu gösteriyor. Beşinin adı saptanamamış; yedisi şöyle sıralanıyor: Surp Asdavadzadzin, Surp Stepanos, Tepebağ Amerikan Kız Koleji, Aramyan, Ashenyan, Kilikyan Varjaran ve Apkaryan.

Bu çocukar en az bir yabancı dile hakim olabiliyorlar. İthalat işinde oldukça ileriye gitmişler. Esasen, Yöremiz Ermeniler taa Birinci Haçlı Seferinden bu yana Avrupalıların sempatisini ve himayesini alıp korunmuş. Misyoneler zamanında da Amerika ile sağlam ilişkiler kurmaya başlamışlar.

MUSKAYA, HAMAYLIYA

KARŞIN REÇETELİ İLAÇ

Sağlık yönünden baktığımızda da durumları bizikilerle kyaslanmayacak kadar ileride. Bizimkiler hocaya okutup muska yazdırarak, hamaylı taşıyarak bilumum mikrop, bakteri ve virüse karşı koyabileceğine inanmışken, Ermenilerin doktorları, hastaneleri var. Yine Hrant Dink Vakfı’ın kapsamlı Adana araştırma sonucuna göre o yıllarda varlığı bilinen üç hastane var; birinin adı öğrenilememiş. Diğerleri ise Garmir Haç Ermeni Hastanesi ve Amerikan Ermeni Hastanesi…

Sağlıkta, eğitimde, ticarette, üretimde oldukça üst düzeyleri yakalamış Ermenilerin zoru neydi de, bütün bu olanakları tepip İğtişaş denilen büyük felaketin yolunu açanları desteklediler…

PAZARTESİ: DİNDEN-İMANDAN MI GELDI İĞTİŞAŞ?


NURİ HAS PASAJI DEĞİLKEN: Zamana göre muheşem denilebilecek bu çarşı 1906 yılında görkemli tören ve binlerce Adanalının katılımıyla açıldığında çekilen fotoğraf. Ermeni Apkaryan Okulu bu komplekste yer almıştı. Bina İğtişaş’ta yanmış, yeniden yapılmıştı. En sonunda Nuri Has tarafından satın alındığında bugünkü ismiyle anılmaya başlandı.
DEĞER MİYDİ BU FELAKETLE YÜZLEŞMEYE: Rahatlığın, varsıllığın doruklarına erişmiş Ermenler 600 yıllık kardeşlik havasından sonra emperyalist ve vahşi bazı milletlerin kuklası Muşeg’e uyup kendileriyle birlikte tüm Adana ve Adanalıya kap-kara günleri yaşattılar. Yazıyı okuyunca siz de içinizden “Değer miydi?” diye geçireceksiniz.

DİLBERLER SEKİSİ:Günümüz Adanasının prestijli semtlerinden biri olan Dilberler Sekisi’nde, eskiden Ermeni Kızların şen-şakrak kahkahaları, şarkıları yankılanırdı. Delikanlılarımız onları izlerken, bölgeye de Dilberler Sekisi adını verip çıkmışlar.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor