Dr. Gökçe’nin önemli tesbiti: ‘Ezbere dayalı eğitim’, özgür bilimin düşmanı
ADANA’DA YETİŞEN ÜNLÜ BİLİM ADAMI
Türk Bilim adamlarının, uluslararası arenada imza attıığı başarılara bir yenisi daha eklendi.. Okyanus ötesinden ABD’den gelen bir haber göğsümüzü kabarttı. Adanalı ünlü bir ailenin ferdi olan, ilk orta ve lise tahsilini Adana’da yapan genç bilim adamı Dr. Sertan Kutal Gökçe, “Beyinde susuzluğu düzenleyen bölgeyi haritalayan” kişi olarak bilim dünyasında büyük bir başarıya imza attı.
TEMEL EĞİTİMDE SORGULAMA YETENEĞİ ŞART
Bilimsel çalışması, Dünya’nın önemli bilim yayınlarında yer bulan Dr. Gökçe, ilham veren yaşam hikayesini anlatırken, bilim insanı göçünün arkasındaki nedenleri ve eğitim sistemimizin sıkıntılarını dile getirdi ve, “ Ana okulundan itibaren çocuklarımıza sorgulama yeteneğinin kazandırılması gerek, Ezbere dayalı eğitim, özgür bilimin en büyük düşmanı” dedi.
ÖZEL HABER: Mehmet KOL
ADANA (BÖLGE) Türk Bilim adamlarının, uluslararası arenada imza attıığı başarılara bir yenisi daha eklendi.. Okyanus ötesinden ABD’den gelen bir haber göğsümüzü kabarttı. Adanalı ünlü bir ailenin ferdi olan, ilk orta ve lise tahsilini Adana’da yapan genç bilim adamı Dr. Sertan Kutal Gökçe, “Beyinde susuzluğu düzenleyen bölgeyi haritalayan” kişi olarak bilim dünyasında büyük bir başarıya imza attı.
TEMEL EĞİTİMDE SORGULAMA YETENEĞİ ŞART
Bilimsel çalışması, Dünya’nın önemli bilim yayınlarında yer bulan Dr. Gökçe, ilham veren yaşam hikayesini anlatırken, bilim insanı göçünün arkasındaki nedenleri ve eğitim sistemimizin sıkıntılarını dile getirdi ve, “ Ana okulundan itibaren çocuklarımıza sorgulama yeteneğinin kazandırılması gerek, Ezbere dayalı eğitim, özgür bilimin en büyük düşmanı” dedi.
Çalışmaları ile uluslararası alanda ünlenen Dr. Sertan Kutal Gökçe, en son ünlü Cristal dergisinde konuk edilen bilim adamları arasında yerini aldı. İlham veren yaşam hikayesini anlatan Dr. Gökçe’nin, Gizem Kırca tarafından yapılan röportajında kendisine iletilen ve cevap bulan sorular ve yanıtlar şöyle:
ADANALI BİR BİLİM ADAMININ HİKAYESİ
Dr. Sertan Kutal Gökçe, dünyanın en iyi üniversitelerinden UT Austin’daki doktora eğitimi sırasında katkıda bulunduğu, dünyanın manyetik alanını algılayan sinir hücresi ve iyon kanallarını bulduğu araştırmasıyla dikkatleri çekti önce. Kısa süre sonra da Caltech’de (Kaliforniya TeknolojiEnstitüsü) beyinde susuzluğu düzenleyen bölgeyi haritaladığı çalışma ile karşımıza çıktı.
Bu araştırmayla beyinde su içmemizi tetikleyen ya dadurduran kompleks sinirsel devre yapısı çözülmüş oldu. Bilim dünyasında çok ses getiren bu çalışma, dünyanın en önemli bilimsel dergilerinden Nature’da yayınlandı. Adana’da başlayan eğitim hayatını dünyanın en iyi üniversitelerinde devam ettiren ve başarılı çalışmaları ile bilim dünyasında kendine yer edinen Dr. Sertan Kutal Gökçe, Crystal’ın konuğu oldu.
Akademik yolculuğunu ve ses getiren çalışmalarını dinlediğimiz Gökçe, bilime ilgi duyan gençlere ilham verecek açıklamalarıyla karşımızda…
xxx
Bu sene, beyindeki susuzluk hissi ve su içmemizi kontrol eden yapıhakkındaki önemli araştırmanız ile gündeme geldiniz. Bu konuyu detaylı konuşmadan önce bize akademik yolculuğunuzu biraz anlatabilir misiniz?
Ortaokul ve lise eğitimimi sırasıyla Adana Anadolu Lisesi ve Adana Fen Lisesi’nde aldım. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği bölümündeki lisans eğitimimi Koç Üniversitesi Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği bölümündeki yüksek lisans eğitimim takip etti.
Yüksek lisans araştırma çalışmalarımı Prof. Dr. Hakan Ürey’in laboratuvarında (OMLOptik Mikrosistemler Laboratuvarı) yaptım.
Hakan Ürey’in laboratuvarında yüksek frekansta çalışan optik MEMS tarayıcılar üzerine çalışmalar gerçekleştirdim. Yüksek lisansımı tamamladıktan sonra, doktora çalışmalarım için burslu olarak UT Austin (Teksas Üniversitesi Austin) Elektrik ve Elektronik mühendisliği bölümüne devam ettim.
Doktoramda çok heyecanlı ve disiplinler arası çalışmalarda yer aldım. Yürüttüğüm projelerden bir tanesi, küçük çiplerin içinde tamamen otomatize edilmiş şekilde çok kısa sürede (yaklaşık ameliyat başına 17 saniyede) lazer ile küçük solucanların tek bir sinir hücresini kesip bir hastalık modeli oluşturmaktı.
Bu yarattığımız hasta modelleri ile de sinir hücre yıkımına neden olan bazı hastalıkların genetik alt yapısını anlamaya çalışıyorduk.
Doktoramda katkıda bulunduğum bir diğer projede ise ilk defa bir hayvanda manyetik alanını algılayan sinir hücresini ve onunla ilgili iyon kanalını keşfetmiştik.
Doktoradan sonra araştırmalarımı Caltech’de (Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü) Prof. Yuki Oka’nın laboratuvarında sinir bilimi üzerine gerçekleştirdim. Susuzluk üzerine olan çalışma burada gerçekleşti.
xxx
ARAŞTIRMANIN İLGİ ÇEKEN SONUÇLARI
Bilim dünyasında ses getiren bu çalışmadan bahsedelim şimdi de. Beynimiz suya ihtiyacımız olduğunu nasıl algılıyor ve bizi su içmeye teşvik eden aşamalar özetle nasıl gerçekleşiyor?
Fare beyninde, su alımını kontrol eden ve düzenleyen üç kısım var: Subfornical Organ (SFO), the Organum Vasculosum Laminae Terminalis (OVLT), ve the Median Preoptic Nucleus (MnPO). Bu üç yapı, ön beyinde küçük ince bir tabaka gibi bir form oluşturur ve buna Lamina Terminalis (LT) denir. Beynimizdeki çoğu bölge, nerdeyse kandan beyne geçişe hiçbir şekilde izin vermeyen kanbeyin bariyerine sahiptir. LT yapılarından iki tanesi olan (SFO) ve (OVLT) ise kan-beyin bariyerine sahip değildir.
Bu sayede kan dolaşımındaki su ve sodyum seviyesini direkt algılayabilirler. Yani başka bir deyişle, beyni bir ağız gibi varsayarsak bu yapıyı da sanki bir dil gibi düşünebiliriz. İçerisinde yer aldığım araştırma grubum, geçmiş çalışmalarında SFO’daki belirli uyarıcı (eksite) nöronları optogenetik yöntemiyle uyararak su içmenin tetiklediğini tetkik etmişti.
Bu çalışmada ise MnPO’nun Lamina Terminalis’teki su içmemizi kontrol eden ana merkez olduğunu gösterdik.
Genetik manipülasyon teknikleri ile MnPO uyarıcı sinirlerini (Nnos nöronları) devre dışı bıraktığımızda ne SFO ne de OVLT nöronlarının uyarılmasıyla su içmeyi tetikleyebildik.
Böylece, lamina terminaliste su içmemizi sağlayan hiyerarşik bir yapının bulunduğunu ve bu yapının en üstünde MNPO olduğunu gösterdik.
xxx
Benzer fiziksel özelliklerdeki kişilerden bazıları çok su içme ihtiyacı duyarken bazıları önerilenden çok daha az su içerek yaşamını sürdürebiliyor. Suya duyulan ihtiyacı hangi faktörler belirliyor?
Bu çok zor bir soru çünkü en basit ihtiyaçlarımızı (yemek yemek, su içmek vb.) kontrol eden çok fazla dinamik faktör var. Biyolojik yaş, böbrek fonksiyonları, ortam ısısı, kişinin endokrin sistemini durumu ve tansiyon değerleri gibi birçok faktör bu ihtiyacı etkileyebilir.
xxx
Sağlıklı beslenme programlarında ve diyetlerde günde 2-3 litre su içilmesi öneriliyor. Su ihtiyacı herkes için bu şekilde genellemek mümkün mü? Hangi kriterler bu ihtiyacı belirlemede rol sahibi?
Bu konu benim uzmanlık sahamın dışında ama kendimce bir cevap vermem gerekiyorsa, ben hayatta genellemelerin bizleri sadece tembelliğe ittiğine inanan bir insanım.
xxx
Peki, susuzluk ve iştah arasında nasıl bir bağlantı var?
Bilimsel çalışmalar beyindeki su dengesini kontrol eden devrelerle, açlığımızı kontrol eden devrelerin yakın ilişki içerisinde olduğunu ve birbirilerinin çalışmasını etkilediğini gösteriyor. Artan su isteği ile birlikte açlık hissi azalır ve biliyoruz ki dehidre olmak vücutta anoreksik bir etki yaratır. Tam tersi olarak da aç iken su içmeyi/almayı keseriz.
Etkin araştırma konularından bir tanesi yemek yemeyle tetiklenen su hissi (Prandial Thirst). Bütün bu gözlemler bize yemek ve su alımını kontrol eden beyin merkezlerinin birbirleriyle dinamik bir şekilde etkileşim halinde olduğunu gösteriyor.
xxx
Kişilerin doğru miktarda su tüketmesi, belirli hastalıklara yakalanma riskini düşürür mü? Araştırmanızın sonuçları hastalıkları önleme ya da iyileştirme süreçlerini etkileyecek bilgiler veriyor mu? Ya da tetikleyebileceği yeni araştırma konuları neler olacak?
Benim bulunduğum çalışma, beynin su ihtiyacının kontrolündeki rolüne mekaniktik açıdan bakıyor. Tedavi boyutuna geçilebilmesi için çok daha uzun süre gerekiyor. Lakin belirli hastalıklarla ilişkili aşırı su alımı problemi vardır. Mesela şizofreni ve diyabet. Su ihtiyacı hissiyatının yaşlandıkça azaldığını gösteren çalışmalar da mevcut.
xxx
Araştırmalarınız hangi bilimsel yayınlarda yayınlandı?
Susuzlukla ilgili son araştırmam Nature’da yayınlandı. Şu ana kadar Nature Communications, Elife, Scientific Reports, Plos One gibi birçok dergide makalelere katkıda bulundum.
xxx
“EZBERE DAYALI EĞİTİM, ÖZGÜR BİLİMİN EN BÜYÜK DÜŞMANI”
Son dönemde pek çok başarılı bilim insanımız başarılarıyla gündeme
geliyor. Ülkemiz, bu ölçekte çalışmalar yapma konusunda bilim insanlarına yeterli koşulları oluşturamıyor. Bu konuda sizin tespitleriniz neler?
Ben bu konuya daha farklı bir açıdan bakmak istiyorum. Evet, öncelikle bu kadar üst düzey araştırma için iyi bir maddi olanak gerekiyor. Sadece maddi kaynaklar da yetmez, bilim geleneği olan üniversitelerde etrafınızda çok parlak insanlar olacaktır ve böyle insanların olması sizi daha çok çalışmaya ve karşılıklı bilgi alışverişine yöneltecektir.
Bu 10-15 senede yaşanabilecek bir değişim değil maalesef. İyi üniversitelerin parlak araştırmacılar için ilgi çekici duruma gelmesi, uzun bir zaman ve emek gerektiriyor.
Bunlar sağlandıktan ve iyi insan kaynağı yaratıldıktan sonra, o insanlara özgür araştırma imkânı ile beraber bütçe verildiğinde ortaya çıkan sonuçlar ortada.
Kısacası bu konuyu bir doğrusal denklem gibi değil, bir kartopu gibi düşünmek lazım. Zamanla artan birikim, tecrübe ve bunla birleşen gerekli destek ile iyi şeyler ortaya çıkar ancak.
xxx
Ülkemizde daha çok bilim insanı yetişmesi için ne gibi sorunların çözülmesi gerektiğini söyleyebilirsiniz?
Öncelikle, anaokulundan itibaren bir insana sorgulama yeteneğinin kazandırılması lazım. ‘Neden’ ve ‘nasıl’ sorularını sorabilme yeteneği bence çok önemli.
Ezbere dayalı eğitim, özgür bilimin en büyük düşmanı.
Ülkemizde iyi düzeyde kalifiye insanlar yetişiyor ama bu insanların neden bilimden uzaklaştığını veya ülkede kalmayı tercih etmediğini düşünmek lazım ..