Necmi Akyol ile 51 yıl
Röportaj: Mehmet KOL
ADANA (BÖLGE)-Yaşı ortalama 40’ın üzerinde olan Adanalılar, Kuruköprü civarında 51 yıldır berberlik yapan Necmi Akyol’u yakından tanır. Onu sadece tıraş ederken görmezsiniz. Bir davette veya bir konserde Musiki müziği söylerken de karşınıza çıkabilir. ‘Siyasetçilerin Berberi’, güçlü ses Necmi Akyol, mesleki ve sanat yaşamı hakkında sayfamıza konuk oldu.
***
Bir saz, bir makas… Hayatı bu iki alet arasında geçen ‘Siyasetçilerin Berberi’ Necmi Akyol, musiki müziği ve mesleği hakkında gençlere yol gösteren söylemlerde bulundu…
Başarının yolu sevmekten geçer
Adana’da, ‘Siyasetçilerin Berberi’ olarak bilinen Necmi Akyol, mesleğinde 51 yılı geride bıraktı. Onun koltuğuna sadece daha yakışıklı görünmek için değil, makas altından sohbet etmek isteyenler de oturuyor. Tatlı diline bir kere alıştınız mı, paraya değil, insana itibar edildiğini anlıyor, yeni trend lüks salonların ucube olduğunu fark ediyorsunuz. Otantik bir ortamda hizmet verip, yozlaşmamış kültürümüzün ender kalan temsilcilerinden olarak tanımlayacağımız Akyol, bu özelliğini biraz da Musiki Müziği’nden alıyor. Hobi olarak müzikle ilgilenen ve konserler veren Necmi Akyol, imkanları dahilinde Musiki’yi gençlere sevdirmeye çabalıyor. Onu bu amacında, kendisine tıraş olmaya gelen belediye başkanları ve milletvekilleri de destekliyor. Berberlik sanatı ve Musiki hakkında sohbet ettiğimiz Akyol, her ikisinin de çağa yenik düşmek üzere olduğunu vurguladı. İşte Necmi Akyol ile olan röportajımız…
***
Necmi Bey öncelikle biraz kendinizden bahseder misiniz?
1967 yılında, ilkokulu bitirdikten sonra berberlik mesleğine başladım, meslek hayatı bana birçok tecrübe kazandırdı. Biz üniversite okuyamadık ama hayat okulunu okuduk. Bu mesleği o kadar çok benimsedim ki yeniden doğacak olsam yine bu mesleği yaparım. Bu mesleği yaptığın için çevren güzel insanlarla doluyor. Makam sahibi insanlar yanına geliyor, seninle diyalog kuruyorlar bu güzel bir şey. Ben de mesleğimi güzel yaptığım için sevildim, sayıldım. Bu meslekten kazandığım ile 4 çocuk büyüttüm. Çocuklarımın üniversite okumasını istedim hep ve hepsi de okudu. Çocuklarımdan biri müzik öğretmeni, biri tiyatrocu, biri İngilizce öğretmeni biri de turizmci oldu. Hepsiyle gurur duyuyorum.
***
51 yıldır bu mesleği yapıyorsun, bu süreçte meslekte neler değişti?
Meslekte artık istediğin gibi icraat yapamıyorsun. Eskiden otururduk, yarım saat ense işlerdik. Şimdi öyle değil, makine ile 5 dakikada tıraş bitiyor. Eski dostlarım geliyor benden eskisi gibi tıraş yapmamı istiyorlar. Bu zamana kadar 80 kadar genç yetiştirdim. Bununla da gurur duyuyorum. Eskiden, usturayı çarklardık jileti hemen değiştiriyorsun, hastalık varsa bulaşmasın diye. Şimdi Amerikan tıraşı diye şeyler çıktı ama ben kendi tıraşımı yapmaya devam ediyorum. Natural balıksırtı ense yapıyorum, özel müşterilerimi yapıyorum bunu ve yaparken zevk alıyorum.
***
Müzik ile tanışmanız nasıl oldu?
1969 yılında müzik ile tanıştım. Abdurrahman Yağdıran Hocam, Salbaş köyünde postacı olarak görev yaparken, benim yanıma tıraş olmaya gelenler benden bahsetmişler ve hocam ile bu şekilde tanıştık. Hocam da sağ olsun peşimi bırakmadı, müzikle sürekli iç içe kaldım. Şimdi ise Kayışlı Kültür Eğitim Merkezi ile müzik çalışmalarına devam ediyoruz.
***
Sanat insana neler katıyor?
Sen türkü okuyorsun, karşındakiler hep duayen insanlar ilk başlarda heyecanlanıyorsun ama sonrasında alışıyorsun, güven kazanıyorsun. Kendini iyi hissediyorsun, sanat insanı iyileştiriyor. Sanatın haricinde her insan, mutlak suretle enstrüman çalması gerekiyor. Enstrüman çalıyorsan, bir adım öndesindir. Çok güzel bir hissiyat, insanın güveni artıyor. Ben sokakta, sırtında bir enstrüman taşıyan bir çocuk görünce mutlu oluyorum. Umut var diyorum.
***
Gençlerimizin sanata ilgisini nasıl buluyorsunuz?
Şimdiki gençlerimizde hissiyat var, duygu var ve imkân var. Çocuklarımız, saz çalmayı öğreniyorlar. Kültürlerinden kopmuyorlar, bu sebeple çocuklarımızdan umudumu asla kesmiyorum.
***
Eklemek istediğiniz bir başka konu var mı?
Çocuklarımız, kahvehane köşelerinde oturacaklarına bir müzik aleti çalsınlar. Kendilerini geliştirsinler. İçimi acıtan başka bir konu ise artık çırak yetiştiremiyoruz. Meslek bizden sonra ölüp gidecek, bu beni üzüyor.