YOLSUZLUK BATAKLIKTIR (2)

Yolsuzluk işleminin egemen olduğu ülkelerde fakir ve muhtaçların durumları dah ada zorlaşıyor, hakları ihlal ediliyor. Demokrasisi temelden sarsılıyor. Hukukun üstünlüğü ilkesi alt-üst ediliyor.
Eşitlik ve Adalet ilkelerini ve devlete olan güven sarsılıyor. Kısaca anatomi bozuluyor. Ekonomik rekabeti olumsuz etkiliyor. Suça teşvik ediyor. Suç oranları artıyor, dolayısıyla mafyalaşmaya yol açıyor.
Kısacası; “Yolsuzluk, yoksulluğu artırıyor, toplumu ahlaki çöküntüye sürüklüyor!..”
Toplumun ahlaki çöküntüye sürüklenmesi olayın en önemli meselesidir.
Ahlaki çöküntüylea beraber maddi değerlerden ziyarete manevi tüm değerlerin yok olmasıyla karşı karşıya kalıyoüruz.
Bir olma, birlikte olma koşullarımız kalmıyor. Bu da toplumu dağılma sürecine sürüklüyor demektir.
Koskoca Osmanlı İmparatorluğu’nun yok olma sürecini iyice irdeleyin bakalım nelerle karşılaşacaksınız, görürsünüz.
Ülkemizde 1940’larda başlayan şehirleşme hareketiyle birlikte, sanayileşme, sanayileşme ile birlikte de sosyo-ekonomik ve kültürel gelişmeyle birlikte gidememiş.
Bu da geleneksel aile yapılanmasında önemli değişimlere sebep olmuştur.
Bu çarpık gelişme, bir yandan siyasi, ideolojik, dini ve ekonomik menfaat gruplarının bireyleri ve kurunların istismarına müsait ortamlar hazırlamıştır.
Menfaat gruplarının beslenip, her geçim gün daha da güçleanmelerine ve eylemlerini sürdürmelerine olanak sağlayan yolsuzluk olgusunun başlı başına bir sektör, bire konomik faalieyt alanı haline gelmesine yol açmıştır.
Soygun ve talan düzeni de diyebileceğimiz, yolsuzluk ekonomisi; gelir dağılımının giderek daha fazla bozulmasına ve yoksulluğun daha fazla artmasına neden olmaktadır.
Nitekim; özellikle yolsuzluğun çok fazla yaşandığı son 18-19 yılda (Bu geçmiş yıllarda olmadığı anlamını çıkarmasın) yoksullaşma ülkeyi de gelir dağılımındaki dengelerin çok aşağılara düşmesiyle yoksul ülke konumuna getirmiştir.
Bunun için yapmamız gereken şeyler açık ve bellidir!..
-Doğru ve iyi işleyen bir devlet idaresini tekrardan inşaa etmeliyiz.
Bu herşeyden önce güvenlik ve adaleti eksiksiz sağlayacak bir devlet idaresi demektir.
-Eğitim politikası sil baştan yeniden ve üretim-milli dayanışma ve yurt sevgisine dayanan bir Milli Eğitim politikası ile yurtsever yurttaşlar yetiştirmeliyiz.
-Toplumu bölen, bizden olanlar, bizden olmayan anlayışını yerle bir eden Misak-ı Milli sınırlar içindeki tüm yurttaşların eşit vatandaşlık bağı ile bir ve bütün olduğumuzun işlendiği siyasi bir argumanı egemen kılmalıyız. Her yurttaş Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmanın kıvanc ıile güven içnide yaşayabileceğine inanabilmelidir.
-Çok acil ve beklemeksizin, en erken bir zaman diliminde daha da güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme dönülerek Cumhurbaşkanlığı-Başbakanlık olgusu tekrar siyasi arenada yerini almalıdır.
Partili Cumurbaşkanlığı gibi ne idüğü belil olmayan bu ucube sistem toplumu fay kırığı gibi parça parça etmektedir. Daha fazla tahribat yapmadan bu sistemin yaşamasına son verilmelidir.
Barışın-kardeşliğin egemen olduğu gayri meşruluğun esamesinin okunmadığı bir ülkeyi yaratmak dileğiyle…