Korona, ruh sağlığımızı da tehdit ediyor
RÖPORTAJ: Yener EKİNCİ
ADANA (BÖLGE) – Dünyayı saran Covid-19 belasının ölüm tehdidi, içten içe psikolojimizi de alt üst ediyor; ancak şimdilik farkına varamıyoruz. Yaşamımızdan çıkması zaman alacak bu illetten bir gün kurtulduğumuzda, ruh sağlığımıza bıraktığı etkileri neler olacak? Bu soruyu, Özel İstiklal Tıp Merkezi’nde görevli, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doktor Özden Polatöz’e sorduk. Palatöz’e göre, koronadan sonra obsesif kompulsif bozukluk, depresyon ve uyum bozukluğu gibi psikiyatrik tabloların fazla görülmesi bekleniyor.
Gözlemlerinize göre pandemi süreci ruh sağlığımıza nasıl yansıyor?
Pandemiden dolayı ruh sağlığımıza gereken önemi gösteremiyoruz. Hastaneler ve yoğun bakım ünitelerinde yaşanan yoğunluk, insanları hastalanma ve tedavi olamama endişesine sürüklerken, ruh sağlığı hastalıklarına önem gösterilmesine, açıkçası sıra gelmiyor. Ertelenen muayene ve tedaviler nedeniyle, pandemi süreci son erdikten sonra, ruhsal anlamda ki patolojiler daha da ön plana çıkacaktır. Özellikle, obsesif kompulsif bozukluk, depresyon ve uyum bozukluğu gibi psikiyatrik tabloların fazla görünmesini bekliyoruz. İnsanlar şu an yaşadıklarını anlamlandıramıyor. Anlamlandırmaya başladıkları anda; duygularında, düşüncelerinde değişiklikler olabilir ve psikiyatrik tablo ağırlaşabilir.
Türk insanı ruhsal sıkıntılarını kendiliğinden geçer sanıp önemediğinden, psikiyatrist ve psikoloğa genelde mesafelidir. Destek almaları gerektiğinin farkına nasıl varabilirler?
Kişi, ailesi ile iletişimde olsun, ilişkilerde olsun yavaş yavaş sorunlar yaşamaya başladıysa yolunda gitmeyen bir şeyler var demektir. İçe kapanmayla devam eden süreç, sosyal hayatı da içine dahil eder. Arkadaşlarıyla daha az görüşür, görüştüğünde tatmin olamaz. Sinirli ve agresif tavırları olabilir. Bir süre sonra sahip olduğu mesleğini icra edemeyecek pozisyona gelir. Konsantre olamaz çünkü. Bunlar varsa, artık profesyonel yardım almanın zamanı gelmiştir.
Adana halkı biraz agresif ve çok çabuk öfkelenen bir kimliğe sahip. Bunun nedeni ruhsal bozukluktan kaynaklanıyor olabilir mi?
Bir davranış, kültürel bir koda uyuyorsa onu bir hastalık olarak değerlendiremeyiz. Adana’nın insanı sıcakkanlıdır ve çabuk tepki verirler. Her kızgınlığını ve her iyiliğini nerdeyse anında gösterir. Bu tavırlar, yöresel kültürün dışına çıkarsa, o zaman hastalık diyebiliriz.
Alanınızda, MR ve ya tomografi kullanarak teşhis edebilme şansı bulunmadığı için, mecburi olarak insanların ruhuna inebilmeniz gerekiyor. Bu da zaman alan bir durum. Tabii zaman aldıkça bunun maddi külfeti de artıyor. Muayene ve tedavi olmak, gerçekten sanıldığı kadar pahalı mı?
Terapi dediğimiz hasta grubu isteyerek ve seçerek geldiği için bunu bir maliyet olarak düşünmez. Amacı şifa bulmaktır. Bizler hekim olarak, gelen hastanın maddi ve sosyal durumunu göz önüne alarak bir formül bulmak zorundayız. Hani filmlerde ki gibi, ‘şu kadar dakika anlat, şu kadar dolar öde’ gibi bir durum söz konusu değildir. Hastaya en iyi ve en hızlı nasıl faydalı oluruz ilkesiyle hareket ederiz. Maddiyat, bizim için en son planda kalır. Aslında, bu işin maddi açıdan önemli bir gider olduğu algısı, hekimler tarafından değil, sertifika alarak ‘yaşam koçluğu’ adı altında profesyonelmiş gibi seans yapanlar nedeniyle oluştu. Bu tür insanların yaptığı şey ticarettir ve Sağlık Bakanlığı tarafından sıkı bir şekilde takip edilmeleri gerekir. Yasal boşluktan faydalanan bu kişilere meydan bırakmamak lazım.
Danışanlarınız genelde hangi şikayetle size başvuruyorlar?
Özellikle kadınlarımız üzerlerine binen yükten muzdaripler. Özellikle orta yaştakiler çok büyük sıkıntı içindeler. Eşlerinden gördükleri kötü muamele ve ekonomik sorunlar başı çekiyor. Ardından, 17-18 yaşlarında ki gençlerimiz davranış bozuklukları yaşıyor. Açıkçası eğitimin çok kaliteli olduğunu düşünmüyorum. Bunu da öfkeyle söylüyorum. Ne yazık ki gençlerimiz analitik düşünceye sahip değiller. Tabii burada ebeveynlere de önemli görevler düşüyor. Aile içi iletişim gerçekten bitme noktasına gelmiş durumda. Herkesin elinde cep telefonu ve tablet var. Bir evde herkes birbirine yabancı. Sorunları iletişim kurarak anlamak ve beraber çözmeye çalışmak bir psikiyatriste gitmekten daha faydalıdır. Aile içi iletişim kurulursa, psikiyatrist veya psikologdan daha az yardım alınacağına inanıyorum.