KUTLU DOĞUM ÇEKİLDİ BU SEFER COVID GELDİ

23 Nisan, daha savaş halindeyken kutladığımız ilk bayramdı. 1921Kasımında, Hakimiyet-i Milliye, yani Ulusal Egemenlik töreniyle, yönetimin halk iradesinde olduğu ilan edilmiş ve heyecan uyandırmıştı. Savaş kazanan Gazi Meclis, daha sonra, kutlamayı, açılış yıldönümü olan 23 Nisan’lara aldı. Himaye-i Etfal Cemiyeti, günümüzdeki adıyla Çocuk Esirgeme Kurumu,  1935’te, savaş yetimi çocuklara moral verme amacıyla esaslı hazırlılara girişmişti. Eğlencelerin baharda yapılması düşünülürken, 23 Nisan Hakimiyet-i Milliye ile birleştirilmesi uygun görüldü. İşte, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kısacık hikayesi böyle.

Bizim için Cumhuriyet Bayramı en büyük Ulusal Bayramdır. Ben iddia ediyorum, 23 Nisan biraz daha büyüktür. Çünkü, 29 Ekim’i, 23 Nisan doğurmuştur. 23 Nisan, yokluk-yoksulluk içindeyken yedi düvele kafa tutmuş ve vatanı kurtarmıştır. 23 Nisan, artık köhneleşmiş, hantallık sınırlarının ötesine geçmiş saltanata son vermiş, demokrasi temelini atmıştır. 23 Nisan, geleceğimizin güvencesi olan minik yavrulara vatan ve özgürlük bilincini yerleştiren güçtür…

GÖLGELER ALTINDA

23 Nisan’ımıza ilk darbe, kutlamanın stadyumlardan alınmasıyla vuruldu. Adana’da, nüfus bugünkünün onda biriyken stadyum LEBALEB dolardı. En az 20 bin kişinin üst üste oturduğu ifade edilirdi ki, bu da, bebeklerden tutun, kötürüm olmuş yaşlılara kadar her altı-yedi  kişiden birinin törene katılması demekti. Başka bir ifadeyle, bebek ve yaşlı olmayan her üç kişiden biri kutlama heycanına katılıyor stadyuma giremeyenler de dışarıda yığınlar oluşturuyordu.

Rengarenk giysileriye rontçu yavrular kırlarda açan birbirinden güzel çiçekler gibiydi. İzciler, Atatürk’ün askerlerine yakışan ciddiyet ve gururla geçerlerdi. O zaman köylü dediğimiz otantik kıyafetli çocuklaırmız da, Torosların havasını estirir, geleneklerimizin zarafetini yansıtırdı.

Stadyumdan sonra bütün bunlar soldu, yok oldu sayılır.

Yetmemiş gibi, bir de baktık tam da Ulusal Egemenlik haftalarında, her tarafta “Kutlu Doğum Haftası” afişleri. Duraklarda afişler, kavşaklarda bezler, televizyonlarda sarıklı, cübbeli uzmanların(!)  uhrevi dünyaya dair korku dolu tarifleri… Hep aklıma gelmiştir; içimden, “Ulan sarıklı, öteki dünyada cehennemden ve azaptan başka bir şey yok mu ki habire ürkütüyorsun ümmeti” diye bağırmışımdır.

Bir de, bilgime dayanarak çözemediğim tarafı vardı. Bence, Kutlu Doğum tabiri ancak Hazreti Peygamberimize yakışır. Kesin bilgidir, Hazreti Muhammet Rebi’ül evvel ayının 12’sinde, Pazartesi günü doğmuştur. Ay takvimine göre durum bu. Güneş Takvimi 11 gün daha uzun olduğu için de, Rebi’ül evvel her yıl 11 gün daha erken gelir ve 33 yıl içinde yılın her günüyle mutlaka örtüşür. Yani hep 23 Nisan Haftasına gelmesi, tamamen sırlarla dolu bir olaydı. Neden öyle yaptılar, bilmiyorum. Daha doğrusu, biliyor gibiyim de, kendimi kandırıyor, inanmak istemiyorum. İnandığım kadarını da yazmak istemiyorum. Siz anlamışsınızdır zaten.

Neyse ki, keser döndü, sap döndü, gün geldi hesap döndü ve o kutlu doğum haftası birden bire söndü. “Ohh!..” dedik, “Artık bayramımız kara gölgelerden kurtuldu”. Ne gezeeer,,, Bu kez de COVID belası gelip çöreklendi. İki yıldır sokağa çıkma yasağına uğruyor. Toplum genel sağlığı için iyi. Bu yıl da, geçtiğimiz yılda olduğu gibi balkonlardan kutlayacağız. COVID geçince, inşallah, normal kutlamalara, belki de stadyumlarda, coşku içinde döneriz.

Nice 23 Nisanlara!..

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor