YENİ TİP LİDERLER DOĞDU

Dünya ve insanlık yok olma tehdidiyle karşı karşıya; herkes panik içinde bir yerlere kaçışırken kahraman kurtarıcımız imdada yetişiyor ve insanüstü yetenekleriyle saldırganları yenip insanlığı yok olmaktan kurtarıyor.
Hollywood filmlerinde izlemeye alışık olduğumuz bir sahne bu. İnsanlık, yok olma tehdidini hissettiği dönemlerde hep bir kurtarıcıya ihtiyaç duymuş.
Şimdi de böyle bir dönemdeyiz galiba. Giderek büyüyen küresel sorunlar ve keskinleşen çelişkiler kaygılarımızı artırıyor. ABD Başkanı George W.H.Bush’un 1990 yılında vaad ettiği YENİ DÜNYA DÜZENİ’nin bir türlü kurulamadığı, tam tersine büyük bir DÜZENSİZLİĞİN HÜKÜM SÜRDÜĞÜ, herkesin başına buyruk davranma cesaretini bulduğu, kontrolden çıkmış bir dünyada yaşıyoruz.
Çarpıcı çelişkilerle karşılaştığımız bu dünyada duygular, düşünceler, umutlar, coşkular, hırslar, kaygılar, korkular birbirine karışıyor.
Bir yandan insanlığa yeni ufuklar açan bilimsel buluşları, teknolojideki atılımları hayranlıkla izliyoruz, ama bu atılımların gündeme getirdiği bazı gelişmeler karşısında kaygı da duyuyoruz.
Akıllı robotların pek çok alanda insanların yerini alacağı bir dünyanın hayali bile ürkütüyor bizi. Öte yandan insan kisvesindeki robotların gerçekleştirdiği intihar saldırılarıyla, insanın kanını donduran kafa kesme şovlarıyla, toplu tecavüzlerle ve göçe zorlanan milyonlarca insanın yaşamakta olduğu dramlarla sarsılıyoruz.
Güven duygusunun kaybolduğu ortamda “GELECEK” sözcüğü umutdan çok endişe yaratıyor. Pek çok ülkede şu anda işbaşında bulunan liderler ve hükümetler kimseye fazla umut veremiyor, dünyanın bir çıkmaza doğru sürüklendiğini düşünenlerin ve Hollywood filmlerindeki gibi bir kurtarıcı arayanların sayısı artıyor.
Büyük değişim ve dönüşümlerin yaşandığı dönemlerde insanların böyle bir arayışa girmesi çok şaşırtıcı değil aslında. Ancak farklı ülkelerde, farklı ortamlarda yaşayan ve bu değişimden farklı biçimde etkilenen insanların dünyanın bugünkü durumunu farklı algılaması da şaşırtıcı değil.
Son 25 yılda, doğup büyüdüğü köyden kente gelerek küresel arz zincirine eklemlenen, bambaşka bir yaşam tarzına kavuşan ve gelirini defalarca katlama olanağı bulan ÇİNLİLERİN olan biteni algılama tarzı ile yaşam koşullarının giderek kötüleştiğini gören ve gelecek güvencesini kaybeden Amerikalıların ya da Avrupalıların algısının çok farklı olması doğal.
Ülkelerinin ve kendi durumlarının iyiye gitmediğini düşünen ve dünyanın gidişatını kaygıyla izleyen insanların çoğaldığı ülkelerde siyasi sisteme ve iktidardakilere karşı tepkiler büyüyor. Bu gidişatı değiştireceği düşünülen liderlere, kurtarıcılara duyulan özlem artıyor.
Oyunumuzun bu bölümünde başrol oyuncusu olarak ele alacağımız Recep Tayyip Erdoğan böyle bir özlemin doğduğu ortamda ortaya çıkan ve fırsatları iyi değerlendirerek ülkelerinin tek hakimi haline gelmeyi başaran lider.
Kişisel damgalarını taşıyan TEK ADAM rejimiyle yönetiyor ülkemizi. Halkın önemli bir bölümünü etkileyen popülist söylemleriyle ve cüretkar çıkışlarıyla iktidarını sürdürebiliyor.
Erdoğan bugün dünyaya yayılan bir liderlik anlayışının öncülüğünü yaptığını ve dünyanın yakından izlediği bir fenomen haline geldiğini söyleyebiliriz.
Küreselleşmenin ve teknolojideki atılımın dünyayı farklı bir yer haline getirdiği, Batı’nın küresel hegomanyasının sarsıldığı ve ulus devletlerin eski gücünü kaybettiği bir ortamda yükselen popülizm dalgasının bazı Avrupa ülkelerinde de farklı lider arayışlarını gündeme getirdiği, milliyetçi partilerin ve popülist liderlerin yükselişine ortam hazırladığı görülüyor.
Macaristan’da güçlü bir seçmen kitlesine ve desteğine sahip olan VİCTOR ORBAN bu yeni lider tipinin en çarpıcı örneğidir.
Dünyanın gündemine heyecan katan, söylemleriyle ve eylemleriyle oyunumuza damga vuran R.T.Erdoğan’ın uyguladığı TEK ADAM rejimlerinin özelliklerini anlatmadan önce ERDOĞAN’a bu yolu açan, gelişmeleri bir sonraki yazımda anlatayım.