DOLARI BEN YÜKSELTTİM

Kimsenin günahını almayın lütfen!.. Doları yükselten benim. Hastaneye yatarken 9 Lira bilmem kaç kuruştu. Dikişlerim alındığında 11 buçuğa doğru koşuyordu. Yedi buçuk yıl önce göğsümün soluna yerleştirilen pil ömrünü tamamlamış. Onu çıkarıp yenisini yerleştirdiler. Bir saat yirmi dakika süren ameliyat iyi geçti. Sırtüstü yatmak ve sol tarafı gece gündüz korumak gibi bana zor gelen davranışlar da olmasa, her şey güllük gülistanlık. Çocukluğumdan beri sol yanıma yatma alışkanlığımı yenmek için de koltukta ve kanepede uyumak çare oldu.
Önceki gün dikişler de alınınca sağlık itibariyle normale çok yaklaştım. Hatta televizyon haberlerini izlemeye bile başladım. İşte, ne olduysa o haberler sırasında oldu. Vicdanım sızladı… Ne sızlaması; kanadı, kanadı.Beynim haşlanır gibi oldu. Kalbim adeta ters çalışıyor da, damarlarımdaki kan da ters yönde akıyor gibiydi. Acaba yanlış mı duydum zannıyla alt yazıyı da okudum. Yetmedi, bir başka kanala geçtim. Aman Allah’ım!.. Doğruydu. Ameliyatımdan hemen önce dokuz küsür olan dolar on 11 buçuk Liraya yaklaşmıştı.
DEMEK Kİ DOLAR BANA BAĞLIYMIŞ
Tıp aleminde ICD (Implantable Cardioverter Defibrillator) olarak isimlendirilen ve bizim kalp pili dediğimiz cihaz elektrikle çalışıyor. Eskisinde voltaj adeta yerlerde sürünürken Dolar denilen zıkkımın kökü daha usluydu. Yeni pille içimdeki voltaj yükselince demek ki, bana bağlı olan Dolar da hızını alamamış, paralel biçimde yükselmiş. Yoksa, durup dururken ne diye yükselsin!.. Üstelik bu kadar kısa zamanda bu kadar çok yükselmesi sadece Latin Amerikanın bazı ülkeleri ile , İkinci Dünya Savaşı sonuna doğru Almanya’da görülmüşken…
Doların bana bağlı olduğunu kavradığım andan itibaren yalnız fikren ve zikren değil, batılen ve zahiren de perişan oldum. 83 milyon vatandaşımız ve konuk ettiğimiz en az beş milyon mültecinin hayatını zehir etmiş olmamın verdiği ıstırabı anlatabilmem olanak dışı. Ben bile biliyorum ki, Doların ateşi yükselince, aklınıza gelen-gelmeyen her ürünün, her hizmetin fiyatı kaynar. İlk örneğini de ben yaşadım zaten; eczanelerde bazı ilaçlar yok olmuş. Gördünüz mü? Atalar boşuna dememiş: Kim ne eylerse, kendine eyler.
AMELİYATI SORUP SUAL EYLERSENİZ
Yıllar yılı kalbimi takip eden Profesör Gökhan Cin Mersin Üniversitesi hocalarından. Ameliyatı da orada gerçekleştirdi. Tekerlekli sedye ile taşınırken ameliyat masasına yatmayı özlediğimi fark ettim. Daha önceden kasık fıtığı, by-pass, 3 anjiyo, 1 tur, 1 ICD implantasyonu , 3 sistoskopi nedeniyle 10 kez uzanmıştım böyle masalara. Bununla 11’inciyi tamamladım ya, alışkanlık yapmış. Dikkat ederseniz, Dolar da tıpkı benim gibi 10 Lirayı aşıp 11 Liranın üstünde dolaşıyor. Bu da, dövizin bana ne kadar sıkı sıkıya bağlı olduğunun kanıtı sayılmaz da ne sayılır, öyle değil mi?
Neyse, efendim, yürüyen sedyeden ameliyat masasına uzanır uzanmaz üstümüzü kat kat steril örtülerle kapattılar. Ameliyat alanını açıkta bırakan örtüler yerleştirildikten hemen sonra, hoca o bölgeyi uyuşturdu. Acı duymasam da etimi kestiğini hissediyordum. Eski pili yavaş yavaş ama zorlayarak çıkarırken de, yenisini yerleştirip yarayı dikerken de yapılan tüm işlemleri kulağımla takip edebildim. Şimdi sıra, iki gün sonra pile verilecek ince ayarda. Umuyorum, bu ince ayardan Dolar da nasiplenir de, vatandaşlarımız bastıran yoksulluğu daha da fena yaşamaz.
NOT: Tüm öğretmenlerimizin Gününü kutlarım. Ne çetin zorluklar içinde görev yaptıklarını biliyor, sabır ve dayanma gücü diliyorum.