İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz!
HABER: POLEN ÖZBOZDOĞANLI
ADANA (BÖLGE)-Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Adana İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Kadın Çalışma Grubu, 25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü kapsamında yaptığı açıklamada kadın cinayetlerinin politik olduğu vurgusunu yaptı.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Gününün, 1981 yılından Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayında ilan edildiğinin belirtildiği açıklamada; dünyanın pek çok ülkesinde ve ülkemizde nice mücadeleler sürmesine, kadınların isyanını Şili’de dans ederek, Afganistan’da Taliban militanlarına rağmen sokaklarda protesto ederek, İran’da başörtüsü çıkarma eylemleriyle ve birçok farklı şekilde protesto etmesine rağmen kadına yönelik şiddet ve baskının son bulmadığı ifade edildi.
Açıklamada, ülkemizde kadın cinayetlerinin arttığı vurgulanarak giderek derinleşen ekonomik krizin ve uzun süredir devam eden pandeminin kadınlar üzerindeki baskıyı daha da artırdığı belirtildi. İktidarın, pandemiyi de bahane ederek, kadının kontrol altında tutulması, toplumsal yaşamdan uzaklaştırılması, itaat ve hiyerarşik bir ilişki düzeni içinde sınırlandırılması yönündeki hamlelerine her geçen gün bir yenisini eklemeye devam ettiği de belirtildi.
Kadınların zorlu mücadelelerle elde ettiği pek çok kazanımın, iktidarın müdahaleleriyle ellerinden alınmaya çalışıldığı belirtilerek açıklamaya şöyle devam edildi:
“Sosyal ve ekonomik statümüz aleyhine yapılan Kadın Bakanlığı’nın kaldırılması, yeni bütçede kadınlara yer verilmemesi, kadını sadece aile kelimesi ve kavramına sıkıştırmak gibi her bir düzenleme bin bir çabayla kazandığımız haklarımız açısından ciddi kayıpları da beraberinde getiriyor” sözlerine yer verildi.
ŞİDDET OLAĞANLAŞTIRILMAKTADIR
Ülkemizde eğitimde ders kitaplarında kullanılan dil ve tanımlanan rollerden, toplumsal yapılanmaya kadar her alanda bariz bir cinsiyet ayrımcılığı söz konusu. Ayrıca medyada kullanılan cinsiyetçi dil ve kavramlar bu ayrımcılık uçurumunu derinleştiren bir role sahiptir. Kadınlara yönelik cinsel suçlar medyada pornografik reyting-tiraj malzemesine dönüştürülmekte, suçun işlenişine dair her tür detaya yer verilerek şiddet magazin haberine dönüştürülmekte ve olağanlaştırılmaktadır. Bireyleri dışlayıp, aileyi ve ataerkil yapıyı ön plana çıkaran bu sistematik uygulamalar, giderek kronikleşen krizin yarattığı çaresizlik duygusu ile birleşince toplumun en güçsüz kesimleri olan, kadınlara, çocuklara, LGBTİ+ bireylere ve hayvanlara yönelik her türlü baskı, dayak, taciz, tecavüz, cinayete zemin hazırlamaktadır.
KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR
Kadınlar yoksullaştıkça, sosyal güvenceden yoksun kaldıkça, erkeklere daha bağımlı hale geldikçe, evliliğin dışına çıkamadıkça daha çok şiddet görüyor. Bu nedenle ısrarla altını çiziyoruz ki; kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri münferit değil, sistematiktir. Yani ‘Kadın Cinayetleri POLİTİKTİR.’
Yargılama süreçlerinde ise, kadınların yaşam biçimleri gerekçe sayılarak, şiddet meşrulaştırılmaktadır. Kadın katillerine bile “haksız tahrik” ceza indirimi adı altında erkeklik indirimi yapılmaktadır. Çilem Doğan gibi yaşama tutunmak için canını kurtarmaya çalışan kadınlar yaşamayı seçtiği için katmerli cezaya çarptırılmaktadır.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, ancak kadına pozitif ayrımcılık uygulayan, şiddeti engelleyici, cinsiyete duyarlı, yenilikçi yöntemleri öneren toplumsal eğitim kampanyaları ve bilinç yaratıcı politikaların her alanda uygulanması ile mümkündür.
Şiddetin ortadan kaldırılmasına yönelik, hem ulusal hem de uluslararası yasal düzenlemelerden en önemlileri; CEDAW, İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunlardır. Ancak Aylardır yürütülen, kadınlara ve LGBTİ bireylere yönelik düşmanca karalama kampanyaları sonucunda, İstanbul Sözleşmesi bir gece yarısı Cumhurbaşkanı Kararı ile tek taraflı feshedildi.
Hemen hemen her gün kadın cinayetinin yaşandığı bu ülkede, kamuoyunu yanıltmak için İstanbul Sözleşmesi’nin içeriğini bilinçli ve kasıtlı olarak manipüle edenler; sözleşmeyi uygulamak yerine feshedenler, şiddeti önlemeyenler, şiddeti cezasız bırakanlar bu cinayetlerin suç ortağıdır.
Bizim artık bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok.
Ölmek istemiyoruz. Yaşamak istiyoruz.
Eşit, özgür, sömürüsüz, şiddetsiz bir yaşam istiyoruz.
İstanbul Sözleşmesini kendisine bir tehdit olarak gören siyasi iktidarın baskıcı ve ataerkil politikalarına teslim olmayacağız.
Yaşamın her alanında kadın mücadelesi ve kadın dayanışması ile eşit, özgür bir toplumu hep beraber inşa etmek için; Haklarımızdan, Eşitlikten, Adaletten, İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN VAZGEÇMİYORUZ!”