FRANSIZ KURMAYI ŞAŞIYOR YİĞİTLERİMİZ DE COŞUYOR

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Tespih tanesi dizer gibi peş peşe kazanılan zaferler çetelerimizin gücüne güç, cesaretine cesaret katmıştı. Ayrıca, ele geçirilen karakollardaki silahlar da vurucu güçlerini arttırmaktaydı. Buna karşın, işgal güçlerinin Adana’daki kurmay subayları şaşkınlık içindeydiler. “Baldırı çıplak(!)”, askeri eğitim almamış bu Türkler nasıl olur da böyle sonuçlar alabiliyordu. Eğitimli subaylar düşünedursun, bizim kahramanlar nefes almadan karakoldan karakola koşuşturmaktaydı.
ŞIHLI KÖYÜNDEN ABDURRAHMAN 18’İNDE ŞEHİT DÜŞEN KAHRAMAN
Üst üste kazanılan mucizevi zaferlerle moral bulan güçlerimiz 28 Mart günü Çiftehan-Akköprü Karakolu’na baskın verip burayı da ele geçirirken Fransız askerler dehşet içinde Pozantı’ya kaçtılar. Çatışma sonrası binaya giren çete efradımız Karakol Komutanı Yüzbaşı Lebel ve 3 askerin öldüğünü gördüler.
Karaisalı yürüyüşü başlarken Ermenilerin kontrolü altındaki ve çok iyi korunmuş olan Kadirhanı Karakolu kuşatıldı.
Bu noktada şu açıklamayı yapmamda yarar var; Kadir Hanı ve onun da Güneyindeki Çamalan Karakolları hem manevramızı engelleyecek ve hem de Fransızlara gelecek yardımı destekleyecek yerdeydiler. Çamalan ele geçirilmiş, sıra, çok iyi korunmakta olan Kadir Han’a gelmişti. Burası
Tekir’in hemen Güneyinde, Gülek Boğazı’nın burnu dibinde olduğundan, adamakıllı tahkim edilmişti. Karakol görevlileri daha çok Ermenilerden oluşturulmuştu.
31 Mart 1920… Günlerden Çarşamba… Tatlı bahar yelinin serinlettiği seherden hemen önce Çamalan ele geçirilir geçilmez Doğudaki dağ eşiklerini aşan mücahitlerimiz Kadir Hanı’na iyice yaklaştı. Bu sırada, İstihkam Teğmeni, 22 yaşındaki Cemal Efe de yardıma yetişerek komutayı üstlendi. Karakol, kalabalık nüfusu, etkin silahları yanı sıra, çepeçevre kum torbaları ile de koruma altındaydı. Kahramanlarımızın kelle koltukta yaklaştığını görünce yaylım ateşine başladılar. “Teslim ol!” çağrılarına ateşin dozunu arttırarak cevap veriyorlardı. Bizimkiler sayılı mermilerini kıt-kanaat, idareli kullanmak zorundayken kale yavrusu gibi bir binada ve pervasızca harcanabilecek cephanelik imkanlarıyla savunmaya geçmişlerdi. Türkleri püskürteceklerinden kuşku duymuyorlardı. Kaldı ki, bu teşebbüs Fransız Komutanlığı tarafından duyulacak ve Pozantı’dan olmasa bile, aşağıdan, Güneyden yardım gelebilecekti.
Fransızı, Ermenisi, yekün karakol ehli böyle düşünedursun, bizimkiler akşamın geç saatlerine kadar gayretlerini yoğun biçimde sürdürdü. Gece olduğunda, mücahitlerden gencecik biri hazırlığını bir kez daha gözden geçiriyordu. Bu, Şıhlı Köyünden Abdurrahman’dı. 18 yaşındaydı. Karanlık gecenin sessizliğini bozmaksızın Karakola doğru süründü. Binanın arkası yamaca baktığından dış davurı pek yüksek değildi. Bir anda dama sıçradı ve elindeki gazyağlı bezi yakarak çatıyı tutuşturdu. Hızla büyüyen yangın kısa sürede cephanelikle buluştu ve arkasından o büyük patlama!..
Karakol ve içindekiler yok oldu. Şıhlı’nın Abdurrahman da, şehitler kervanına katılmış, Peygamber Kucağına uçmuştu aynı anda… Takvimler, 1 Nisan’ı gösteriyordu.
BELEMEDİK DEYİP DE GEÇEMEZSİN DÖRT ETRAFI DAĞDIR GİREMEZSİN
Yaratan, Adana’yı yaratırken orasına, burasına öyle güzellikler lütfedilmiş ki, tek tek incelemeye kalksak ömür yetmez. Dağlarından bağlarına, yamaçlarından ovalarına; güneşin doğduğu yerden tutun, battığı yere kadar, doğanın doğal ziynetleri yapar binlerce nimetleri… Belemedik de onlardan biri… Dört etrafı yüksek dağlarla çevrili, dapdaracık tek girişli, içinden Çakıt Suyu geçen, her mevsim başka güzel, her saati ayrı şirin bir vadi ki, gezmelere ve dahi görmelere doyum olmaz.
Almanlar, Toroslarda açılan tüneller ve Hacıkırı Köprüsünün inşası için buraya 4000 nüfuslu modern bir kasaba kurmuşlardı. Hastanesiyle, depolarıyla, idare binaları ve hatta elektrik santralıyla çağdaş bir kasaba. Fransızlar, özellikle doğal bir kale oluşu ve ancak daracık tek geçitten girilebilmesi yüzünden de en üst düzeyde güvenli oluşuyla pek sevmişlerdi. Gıda, silah, cephane, ilaç depoları da buradaydı. Hastaneleri mükemmel donatılmıştı. Zaten binalar hazırdı.
YARIN: BİZİM BELEMEDİK BİZİM OLUYOR
KADİR HANI
KADİR HANI KALINTISI: Tekir’e varmadan hemen önce sağ tarafta duran bu yapı, İşgalcilerin çok önemsediği bir noktadaydı. Gülek Boğazı ile tek geçit olan ana yolu buradan kontrol edebiliyorlardı. Havaya uçurulmadan önce küçük bir kale gibiydi.

CEMAL EFE
22 YAŞINDA GENÇ MÜLAZIM: Cemal Efe, gencecik mülazım, yani teğmen olarak savaş boyunca cepheden cepheye koşuşturmuş kahramanlarımızdandı. Fotoğrafta, zaferler sonrasında arkadaşlarıyla bir dinlenme sırasında görülüyor (ortada oturan).

BELEMEDİK
BELEMEDİK MÜKEMMEL BİR YERDİ: Fransızlar Torosları kontrol için Pozantı’ya Verdün Kahramanı olarak bilinen Binbaşı Mesnil (Menil) komutasındaki taburu uygun görmüşlerdi. Belemedik ise, Almanlardan kalma bina ve tesisleriyle büyük bir olanak kabul edilmişti. Dört etrafı yüksek dağlarla çevrili, daracık tek geçitli bir yer olduğundan korunması pek kolaydı. Tabii bizimkiler gelinceye kadar…
