KARBOĞAZI ZAFERİMİZLE FRANSIZLAR APIŞTI KALDI

SEKİZİNCİ BÖLÜM
Belemedik ile Birinci ve İkinci Kavaklıhan Savaşlarında aldığımız sonuçların her biri zaten bir mucize sayılıyordu. Bunların üstüne de rüyalarında bile göremeyecekleri Karboğazı esareti, işgalcilerin feleğini şaşırtmaya yetmişti. Olaylar sadece Adana’daki karargahlarında değil, Paris’teki parlamentoda da ciddi surette ümitsizliğe yol açmıştı. Kilikya’dan en az zararla çekilmeyi tartışmaya başlamışlardı.
ORGANİZE CİNAYET SERİSİ VE KAÇ-KAÇ
Adana’daki kurnmay heyeti Türklerden ciddi intikam almak için yol arayadursun, Fransızların zafiyet ve ümitsizliğini fark eden bilenmiş Ermeniler harekete geçerek üst üste cinayetlere giriştiler. Hatta 20 günlük ateşkes süresinde bile durmadılar. Fransızlar da bu olaylara göz yumarak takip etmeyi yeğ tutuyordu. Şiddet ve cinayetler o denli arttı ki, Müslüman halk canından çok çoluk çocuğunu ve namusunu kurtarmak için Güneye doğru kaçmaya başladı. Zaten Adana’da eli silah tutan erkekler ya çetelerde, ya da hapisteydi ve geriye kalan kadınlar, çocuklar ve yaşlılar ile engellilerdi. Bu facia, tarihe Kaç-Kaç diye geçti.
Bu olayları ayrıntılarıyla Ocak içinde ayrıca sunmaya çalışacağım. Şimdi, yavaş yavaş askerimizin 20 Aralık 1921 günü Adana’ya girişi ve Kolordu Binası önündeki göndere bayrağımızın çekilişine uzanan yoldaki olaylara döneceğim.
PAŞA POZANTI’YA GELDİ VİLAYET ERKANI SEÇİLDİ
Adana, malum, ilk’lerin, en’lerin kentidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduktan sonraki ilk demokratik seçim de, 5 Ağustos 1920 Perşembe günü, Mustafa Kemal Paşa’nın huzurunda gerçekleşti. Ulu Önder o gün trenle, düşmandan tamamen arındırılan Pozantı’ya gelmişti. Adana eşrafı da zaten buradaydı. Geleceği biliniyordu ve ismiyle efsane olmuş kumandanı görmek için Kaç-Kaç mağduru binlerce Adanalı ile birlikte uygun durumdaki müfreze komutanları da buradaydı. Gazi, başta Mareşal Fevzi Paşa (Çakmak) olmak üzere yakın çalışma arkadaşları ve Ankara, Sivas, Kayseri temsilcilerinden oluşan kalabalık refakatçiyle trenden indi. O anda sevinç çığlıkları, alkışlar ve tekbirler birbirine karışıyordu. Daha o gün, Paşa’dan “Halaskar”, yani “Kurtarıcı” diye bahsediliyordu.
Başkomutan kısa bir dinlenmeyi takiben kent cephelerin durumunu öğrendi ve “Duyduklarımla mutlu oldum. Benden ne istesiniz?” diye sordu. Adanalılar, mücadele güçlerinin en zayıf halksı olarak yetersiz top sayısını öne sürdüler ve yanı sıra da çeşitli savaş gereçlerine ihtiyaç olduğunu söylediler. İstek bu kadarla kalmadı; ayrıca, cephelerin daha uyumlu ve verimli hale getirilmesi ile sevk ve idareyi etkinleştirmek için Pozantı’nın Adana Sancak merkezi yapılmasını ve liyakatli bir yöneticinin tayin edilmesini talep ettiler.
GAZİ PAŞA MECLİSTE ADANA İÇİN NE DEDİ?
Parantez açıyoruz ve bir anda 9 Ağustos gününe varıp Meclisteki Gizli Toplantıda konuşan Gazi Paşayı dinliyoruz: “Cephedeki kuvvetlerimiz faaliyette bulunuyor. Bu güçlerde gayet etkin düzen ve bağlantı kurulmuştur. Bu güçler kendiliğinde, Hüdai Nabit (Allah’ın bitkisi) gibi vücuda gelmiştir. Ellerinde bulunan silah vesaireyi orada ahali vermiştir. İnsanların kanlar dökerek düşmanların elinden geri almak istedikleri yerler elimizdedir. Diğer traftan, mülki yönetimin oluşmadığını gördük. Valisi, adliyesi, polisi yoktur. Hiçbir şeyi yoktur. Biz burasını idare etmeyi unutmuşuz. Ben, doğrusu, ahaliye karşı biraz mahcup oldum.”
Bu sözler Çukurova için, Adana için ne büyük övgü, ne büyük onurdur fakat ne yazık ki günümüzde, Adanalıların belki on binde, belki elli binde biri ancak duymuştur bunları.
SEÇİM YAPILIYOR
Parantezi kapatalım ve tekrar Paşa’dan istenenlere dönelim. Ulu Önder, yapılan ricalara karşılık olarak “İmkan nisbetinde silah ve cepane yardımında bulunulacağını, sancak yerine vilayetin kurulmasını ve kendi aralarından Valiyi seçmelerini” önerdi. Bunun üzerine, istasyondaki bir odada sandık kurulup oylama yapıldı. Vali olarak seçilen İsmail Safa Bey yaşlılığını öne sürerek ancak geçici bir süre için görevi üstlenebileceğini bildirince Vali Vekili oldu. Adana Vilayeti, o gün, Merkezi Pozantı olmak üzere kuruldu. Paşa, formaliteleri Ankara’ya dönünce tamamlatacağını bildirdi. Tarihte önemli yer tutan Pozantı Beyannamesini teslim edip bastırılmasını istedi ve öğleden sonra Pozantı’dan ayrıldı.
YARIN: ATATÜRK’E YANAŞIYORLAR
VİLAYET ERKANI
GAZİ PAŞA HUZURUNDA SEÇİLDİLER: Adanalı Kanaat Önderlerinin Pozant’ıyı sancak yapma önerilerine karşılık Mustafa Kemal Paşa “Sancak değil, Vilayet olsun ve erkanı seçimle siz belirleyin.” dedi. Adana Vilayeti o gün, merkezi Pozantı olmak üzere kuruldu. Fotoğaftaki zevattan ismi belirlenebilenler: 1-Odacı: Ahmet Ağa, 2-İdare Meclisi Başkatip Yardımcısı: Memduh Bey (Çelik), 3- Eşraftan: Dıblanzade Salim Bey, 4- Şifre Katibi: Abdüssamet Bey, 5- Komiser Yardımcısı: Hacı Mehmed Efendi, 6- Polis: Bahri Efendi, 9- Belediye Odacısı: Ali Efendi, 11- Belediye Başkanı: Dıblanzade Mehmed Fuat Bey, 12- Ziraat ve Orman Müdürü: Halil Bey, 13- Komiser: Mahmud Nedim Bey, 14- Yaver: Semrazade Yüzbaşı Emin Bey, 16- Eşraftan mücahid: Hulusi Bey (Akdağ), 17- Evrak Müdürü: Nuri Bey, 18- Mektupçu: Süleyman Faik Bey, 19- Defterdar: Ahmed Bey, 2 Kadı: Kadızade Feyzi Bey, 21- Vali: Serficeli Hilmi Bey (Seçilen İsmail

GENERALLER
GENERALLER SÜKLÜM-PÜKLÜM: Fransız İşgal Güçlerinin en üst rütbedeki iki generali, Gouraud ve Duffieux, moral çöküntüsü ve Paris’e nasıl bilgi vereceklerini bilmemenin huzursuzluğu içindeydiler. Fotoğrafta, iki general vilayetten ayrılırken görülüyor.

HATİCE
HATİCE KADIN: Pozantı’dan ayrılıp dağ yolundan Mersin’e doğru yol alırken Fransızlar Hatice isimşi kadınla karşılaşmışlar ve para verip yiyecek getirmesini istemişlerdi. Hatice, saniye kaybetmeden durumu Gülek’e bildirdi. Yani, Karboğazı Mucizesinin temeline ilk harcı koymuş oldu.
