DEĞİŞEN TÜRKİYE’YE YENİ BİR CHP Mİ?

Baykal sonrası CHP nasıl bir CHP olacak? Bu sorunun yanıtı CHP’nin; değişen Türkiye’yi nasıl okuyacağına bağlı olarak gelişecek.

Askeri vesayetten kurtulan sosyal, siyasal tarihiyle barışma süreci içindeki Türkiye’yi geleneksel Cumhuriyet orta sınıfının nasıl okuyacağı ve CHP’nin bu okumayı nasıl anladığı ve kendisi değişirken CHP’nin geleneksel destekçisi sosyal sınıfların değişimine sunacağı katkıya bağlı.

Baykal sonrası Kemal Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP kendi tarihiyle Kemalizm’le radikal olmayan bir kopuşu gerçekleştirebilir mi? Gerçekleştiremez mi?

Bu sorunun yanıtı; CHP’nin ideolojik sınıfsal kimliğinin tarihsel süreç içinde TUTARLI olduğunu gösteriyor. Kendisini Cumhuriyetin kurucu ideolojisi ve Cumhuriyet devletiyle özdeşleştiriyor.

Hasan Bülent Kahraman Kemalizmi, Solu ve CHP’yi şöyle tanımlıyor; “Bugüne kadar bir çok yerde beş farklı Kemalizm olduğunu belirttim. 1960’ların sol, 1970’lerin sağ, 1980’lerin bürokratik, 1997’nin laikçi, 2000’lerin Ulusalcı Kemalizmi…”

Bunlardan başka bir de çok genel bir modernleşme anlayışının Kemalizmi var. Ve yeniden yapılanma sürecinin içinde olduğunu gösteren adımlar atmaya başladı.

Sadece CHP’de değil kamuoyunda da Kılıçdaroğlu rüzgarı estiği açık!…

Kemal Kılıçdaroğlu, kurultay konuşmasında rejim tartışmalarına girmedi. İdeolojik yönü ağır basan bir konuşma yapmadı. Daha çok reel sorunlarla ilgili konuştu. Eleştirilerini bu noktalarda yoğunlaştırdı.

İşsizliği, gelir uçurumunu, diğer eşitsizlikleri öne aldı. Bu yaklaşımına zaman zaman 68 kuşağının simgelerini, sloganlarını kattı. Halkçı bir imaj çizdi. Gürsel Tekin’in telkiniyle, kaşket, kareli gömlek, boğazlı kazak imajıyla 68, Ecevit modeli simgeler üstünden solculuk denemesi yapıldı.

CHP 2012 genel kurul sonrası CHP içi boşta olsa söylemini dle getirmeye başladı.

Yeni CHP’nin ilk çıkışı, KÜRT SORUNUNUN çözümü için Mecliste komisyon oluşturulması bu olmaz ise AKİL ADAMLAR komisyonu oluşturulmasını önerdi.

Uzunca bir zaman, reel politika yapmayan CHP’nin bu çıkışı, CHP’nin demokrat kesiminde, liberal, sol aydınlar arasında bir umut ışığı olarak görüldü. Demokratikleşme sürecinde CHP’nin rol oynama umudu ortaya çıktı.

Kılıçdaroğlu bu ihtiyaca cevap verir veremez. Onu zaman gösterecektir. Ne var ki, onu adaylığa bu dinamik itmiştir. Buna bağlı olarak şunu belirtelim. Eğer Kılıçdaroğlu bundan böyle partiyi, tıpkı Ecevit’in 1970’lerde CHP’yi AP’lileştirmesi gibi, AK Partilileştirirse CHP toplumsal bir momentum yakalayabilir.

Bunu Kılıçdaroğlu’nun tek başına yapması olanaksızdır. Bugünkü dünyada sol artık çok farklı anlamlar kazanmıştır ve çok zor bir problem odağıdır.

Aynı şekilde diğer siyasal ideoloji kavramlarının da anlam koymalarına, değişmelerine uğradığı bir çağdayız. Türkiye’nin en örgütlü siyasal makinalarından biri CHP ve kendisini çok uzun süre sol olarak tanıttı.

Bu büyük bir ayıptı. Çünkü insanlar şimdi sol denilince, CHP’yi ve iddialarını savunuyor, kabul ediyor. Onu sol sanıyor, oysa solu, sosyal demokrasiyi hatta hatta Kemalizmi bile bir yana bırakalım; CHP 20 yıl boyunca düpedüz MİLİTARİST-BÜROKRATİK-VESAYETÇİ bir parti oldu.

Toplumsal dönüşümün sosyolojisini bile kavramakta aciz kaldı. Şimdi değiştim falan diyor ama özü yok. Bu soldan bir değişme değil sınıfsal tercihler üstünde bir değişme değil.

Sınıfsal tercihler üstünden bir değişme iddiası değil. Gündelik siyasetin popülüst söylemine oturan bir iddia. Kurama ve modele dayanmayan bir sol hamle olamaz.

CHP’nin de Kemalizm, Cumhuriyet, altı ok diyerek bunu yapacak hali yok. Yani o da hala 1970’lerin efsanesiyle ilerliyor.

“Tek parti dönemi CHP’si kültürel ve siyasal bir modernleşmenin, tabire göre pasif modernleşmenin partisi idiyse, Baykal’ın CHP’si de sadece hukuksal ve hatta kültürel palnlarda siyaset yapmayı seçti.”

Öyle davranırken ordu gibi, sosyolojik temsil gücü olmayan diğer gruplar gibi odaklarla kendini bütünleştirdi. CHP kitleden, toplumun ürettiği yeni sosyolojiden de bu dönemde kopmuştur.

Modern politikanın özünü meydana getiren talep temsil ilişkisi bu parti için geçerlilikliğini yitirmiştir. Bugünkü CHP kadroları ve yönetimi bu toplumda kimin, neyin temsilcisidir sorusuna cevap verebilecek bir  tek kişi varmıdır?

Hala külahlarla anlatabilecek biçimde sol olduğunu söyleyen bir parti bu gidişle ancak bugünkü noktaya varabilirdi.

Şimdi  taban, temsil ve talep eksenine dönerse CHP, Türkiye’de de reel problemler etrafında bir sol siyaset üretebilir. Demek ki, her şeyin başı taban, toplum ve ideolojisidir.

CHP için söylenen bu saptama, sosyalist sol içinde geçerlidir. Sol 12 Eylül darbesinin hemen ertesi gününden başlayarak değişim ve yenilenme arayışı içinde oldu.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor