“ÇİÇEKSİZ” PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALI DA MUHTEŞEMDİ

Turunçgillerin ruhlara can veren o eşsiz kokusu için en az iki hafta daha geçmesi gerekirdi. Onbir ayın Sultanı Ramazan dolayısıyla portakal ağaçları daha yeni yeni tomurcuğa otururken Karnaval gerçekleşti. Çiçeksiz, miçeksiz; yine oteller ve resmi kurum misafirhaneleri tıklım tıklım doldu. Uçaklarda, otobüslerde yer bulunamadı. Merkez Parkta en az 250 karavan olduğunu söylersem, ilginin büyüklüğü daha iyi anlaşılır. Seyhan Belediye Başkan Yardımcısı Sayın Rukiye Çinkılıç mutlaka tartışılması gereken bir fikir attı ortaya; “Adana, bundan böyle ev pansiyonculuğunu da düşünmeli” dedi.
Cumartesi günü yapılan kortej muhteşemdi. Fakat Pazar günü nehirde yapılan etkinlikler de ondan aşağı kalmazdı. Suya Dair Herşey etkinlikleri Adana’ya getirip çok zor bir işin altından kalkan Güniz Çulcu van Cress’e teşekkür borcumuz var.
Şunu gördüm; bu coşkuyu, sosyal ve ekonomik katkılarıyla bütünleştiren iki yetkili, Valimiz Sayın Süleyman Elban ve Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Zeydan Karalar hedefe varışta en büyük rolün sahibiydiler. Sağ olsunlar…
TENKİT TE YAPALIM
Eh, insan benim yaşıma gelip arkasında da 58 yıllık gazete yazarlığını alırsa, iyilik adına tenkitlerde de bulunur. Hoşgörülere sığınarak yazalım:
MADDE BİR: Kutsal Ramazan Ayına denk geldiği için adına ters gelme pahasına çiçeksiz geçti. Bayramdan sonraya alınsaydı çiçeklerin hala var olduğu döneme denk gelebilirdi. Hem hava da büyük olasılıkla daha uygun olurdu. Önemli bir başka konu da, ağaçlarımızın kış uykusu mahmurluğunda olması. Mayısa alınsaydı, katılımcılar çok daha yeşil, çok daha sevimli Adana ile karşılaşacaktı. Bu yıl böyle oldu, önümüzdeki karnaval inşallah önceki yıllardaki gibi kokulu ve yeşil coşkulu geçer.
MADDE İKİ: Merkez Parktaki planlama doğru değildi. Standların yerleştirilmesindeki büyük yanlışlık, başarı puanlarından haylisini silip attı. Ana girişlerden standlara yaklaşanlar itici bir hengameyle karşılaştılar. Sayısız kebapçı ve sucukçu ocağından çıkan yoğun duman kıvrıla kıvrıla harman oluştururken, salata hazırlayanların taktakaları tempo tutar gibiydi. Bunlar belki sineye çekilebilir de, her tezgahın başındaki “Buyurun!..” görevlileri de sevimli değildi. Hiç olmazsa karnavala uygun giysileri olsaydı, saç-sakal biçimli, hareketler nezakete yaklaşsaydı belki belki birazcık daha hoş görülebilirlerdi. SÖZÜN ÖZÜNÜ SÖYLEMEK GEREKİRSE, bu ada Lezzet Festivali’nin büyütüşmüş fakat kötü bir kopyesi sayılırdı.
Asıl üzücü yanı, karnavalı simgeleyen takılar, rengarenk el işi estetik eşyalar için ayrılan standların adeta “Bunlar da nereden çıktı şimdi” denmiş gibi arkalara atılmış olmasıydı. Yiyecek adasından önce bu şirin görünüşlü mekanlar alana gelenleri karşılasaydı, gönüllere hitap edilmiş olacaktı.
MADDE ÜÇ: “Maşallah ne kadar çok davulcu varmış da haberimiz yokmuş” diyecektim ki önümüzdeki oruç ayı aklıma geldi. Çevre köylerden, mezralardan çok davulcu gelmiştir kuşkusuz. İyi de, ezelden beri “Davulun sesi uzaktan hoş gelir” derler. Boşuna söylememişler. Uzatmanın alemi yokİ karnavaldan epeyce puan da bu yüzden gitti.
CANIMI KIRAMADIM
Bir süredir görme yeteneğimde zayıflama vardı.
Canım, katarakt ameliyatı olmak istedi.
Canımı kırmadım; hatta “Canıma minnet” dedim.
Anladınız değil mi?
Doktorumun belirleyeceği süre için mazeret izni istiyorum.
Kısa sürede bukuşmak ümidiyle, sağlıklı günler diliyorum.