PLASTİK ATIKLARLA GELEN BELANIN GERÇEKLİĞİNİ, YAŞAYAN ANLATIYOR

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Inside Turkey News başlıklıİngilizce Bültenden tercüme ediyoruz…
“Küçükçıldırım mahallesinde, narenciye bahçesi olan İzzettin Akman bu (kaçak) döküm yapılan sahalardan birine yakın yerde yaşıyor. Inside Turkey’e şöyle konuştu: “Sürekli olarak atıkları yakıyrlar. Biz de duöamının tamamını teneffüs ediyoruz. Hatta koku yüzünden pencere bile açamıyoruz.”
Türkiye Hükümeti yüzde 75’ten fazla plastik içeren polietilen ithalatını yasakladığında, Akman o en kötü güNlerin sona erdiğine inandı. Yasak Kararı 18 Mayıs günü, 2 Temmuzdan itibaren geçerli olmak üzere alınmıştı. Ancak, plastik işletmeci temsilcilerinin yoğun lobisi üzerine ve sadece 8 gün sonra yasak, yeni uygulama kararlarıyla kaldırıldı.
Akman bu olayı şöyle anlattı.
“Önce yasaklandı, sonra yasak kaldırıldı. Sanki bizde plastik atıkları yokmuş da dış ülke atıklarına ihtiyacımız varmış gibi.”
Eurostat tarafınan bildirildiğine göre Avrupa Birliği’nin Çin’e yaptığı plastik atıkları ihtacatı 2009’da rekor kırarak 10,1 milyon tona ulaşmış. 2020’ye gelindiğinde Çin’e yapılan ihracat sadece 0,6 milyon tonda kalmış.
2020’deTürkiye Avrupa Birliği ülkelerive İngiltere’den 659.960 ton plastik atığı ital ederek en önemli atık menzili oldu. Ne zaman ki medyada bu atıkların geri kazanımda kullanılmayıp dere yaaklarına ve yol kenarlarına dökülmekte olduğunu yazdı, halkı uyandı ve Green Peace önderliğinde 180 bin imza toplanarak ithalatın yasaklanması istendi.
İzzettin Akman atıkların yaklaşık beş yıldır yüksek miktarlarda sürekli olarak dökülmesi üserine kendinin ve komşularının durumu belediyeye şikayet olarak götürdüğünü fakat bu başvurularına içbir dönüş olmadığını söylüyor ve şöyle devam ediyor; “Başlangıçta bu atıkların kendi ülkemizden toplandığını sanmış, dışarıdan ithal edildiğini düşünmemiştim. Bunların İngiltere, Almanya, İsviçre ve Polonya’dan getirldiğini nasıl bilebilirdim ki?”
Atıkların pek çoğu geridönüşüme uygun malzeme değil ve (kılıfına uydurmak için) çıkış yerinde gerçek dışı içerik etiketi hazırlanarak gönderiyorlar…”
BİR DE KARAHAN’DAN GELEN ŞİKAYET VAR!..
Tercümeye devam edelim. “Sindy Yılmaz, Karahan’daki böyle döküm alanlarından birine sadece 400 metre mesafede yaşıyor. Üç yıldır, bu konuda mücadele sürdürüyor.
Şöyle anlattı: “Ocak ayında yeni uygulamalar getirildiğinde kaçak çöp dökümü devam etmekteydi. Mersin Liman Etililerin gidip bu çöğlerin girişine nasıl izin verildiğini sordum. Oradakilerin yasaktan haberi bile yoktu. Bana, böyle bir yasak kararın kendilerie ulaşmadığını söylediler.”
Konu üzeride ciddi ve ayrıntılı çalışmalar yapan Doçent Dr. Sedat Gündoğdu ilginç bulgulara ulaşmış. Örneğin, yakmalar sadece döküm alanlarında olmuyor. Sık sık da, plastik işletmelerinde (güya) kazara yangınlar çıkıyor ve mal yanıyor. Ortalama her üçgünde bir işletme depolarındayangın çıkıyor. Çünkü bu kadar atık plastiğiyok etmek kolay değil.
YARIN: ŞİMDİLİK KAYDIYLA SON SÖZÜMÜZ

İBRETLİK FOTOĞRAF: Bu fotoğrafa dikkatle bakınız… Adana’nın bağrına paslı bir pala saplar gibi getirilip felaket üstüne felakete yol açabilecek plastik atıklarla ilgili kocaman yalanların fotoğrafıdır bu… Dünyanın en büyük haber ajanslarından Ajans Frans-Pres tarafından Adana’da çekilmiş… Kentimizin kutsal diyebileceğimiz topraklarına kaçak dökülen ithal atık yığınında yapılanı görüyor musunuz?.. Sözüm ona geri dönüşüm için ithal edilen zehir kaynağı plastiklerden, işe yarayanları bir toplayıcı seçiyor. Seçebildiklerini de gerçekten geri dönüşümde kullanacak birilerine satacak. O zaman, her kim ya da kimlerse, şu soruyu cevaplamalı: madem geri dönüşüm için getirdiniz, neden içindeki kullanılabilir ürülerle beraber gözden ırak yerlere rastgele attınız? Öyle yapacaktınız da, bu mallar için gümrükte bir bedel göstermediniz mi? O bedel üzerinden gümrük vergisi, KDV, fon vesaire ödemediniz mi? Navlun masrafı, yurtiçi taşıma bedava mıydı? Bu kadar masrafı sırf komşular alışverişte görsün diye mi yaptınız? Yoksa, size bunları satanlardan hayır dua almak mıydı amacınız? Bakınız, Avrupa bu atıkları alan Çin,Malezya, Sinngapur, Tayvan gibi ülkelere ton başına 200 – 250 Euro ödüyordu. Bari siz de alsaydınız da, memlekete döviz getirmiş olsaydınız… Değil mi ama?..

AVRUPA BELADAN PARA VERİP KURTULUYOR: Avrupa’nın coğrafi kalbinde yer alan Graz’daki atık ayrıştırma ve kompost tesislerinde çektiğim fotoğraf. Dikkat edilirse, toplanan artıklarda egemenlik plastiklerde. El-alem bunun hangi felaketlere yol açabileceğini fark eder etmez çareler aramış. Çok palı ve yüksek teknolojiye sahip tesislerde akmakla baş edemeyince bir adım daha atmış; plastik yerine bez torba ve kese kağıdına yönelmiş ama, bu da fazla bir yarar getirmemiş. Sonunda, Çin ile, uzak doğunun fakir-fukara memleketlerine, “Alın bunu siz işleyin, üste de ton başına 200 – 250 Euro verelim. Bakın, bu iyiliği size babanız da yapmaz haa!..” deyip belayı defetmişler.ne var ki, o ülkeler de, aldıkları parayla asla ölçülemeyecek felaket boyutlarını fark edip durdurmuşlar ya da üründe seçici olmuşlar. Avrupalı da, iyilik (!) yapabileceği ülke olarak bizi bulmuş. Bizde de, şans, kader, kısmet diyelim, Adana kavuşmuş bu iyiliğe, iyilik denilebilirse yani!..

FESTİVAL OLMAZSA ÇÖPLÜK VERELİM: Yavaş yavaş dünyaya açılmaktaydık; Adanamızı “Festivaller Kenti” diye one kavuşturmaktı niyetimiz. Portakal Çiçeği en büyük gücümüzdü. Lezzet Festivali de her yıl biraz daha olgunlaşıyordu. KOZA’yı da azıcık daha bezersek ve Aytaç Durak zamanında olduğu gibi uluslar arası platformlara yeniden zatabilirsek bu niyetimiz ete kemiğe bürünmüş olacaktı… geli görün ki, Adana bir anda “Avrupa’nın en üstün çöplüğü” diye isim yaptı.Elin çöpüyle ünlendi. Lanet olsun böyle üne, böyle şana, böyle şerefe… Fotoğrafın üstündeki yazı şöyle: “Avrupa’nın Plastik Atıklarının yolculuğu Adana’nın yol kenarlarında nasıl sona eriyor…” Dedik ya, Festival derken Avrupa çöpüyle tanınıyoruz artık…