19 MAYIS KUTLAMASI ESKİSİ GİBİ OLMUYOR
Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk “19 Mayıs benim doğum günümdür” demişti. Nasıl bakarsanız bakınız, 19 Mayıs aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin de doğum günüdür. Çünkü, Adana’dayken Paşa’da oluşan “His-si Teşebbüs” 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basışıyla somut olaylar zincirine dönüşmüştü. Bu olaylar, halk bilincinin harekete geçirilmesi, ulusal direniş güçlerinin kurulması ve nihayet elde avuçta, köşede kıyıda hiçbir şey yokken yedi düvele karşı koyarak Cumhuriyet’e uzanan çok çetin yoldaki zaferlerdir.
Vicdanı körelmemiş herkesin mutlaka kabul edeceği bu tarihi gerçek karşısında 19 Mayıs Gününün ne asla yadsınamayacak önemi ortada. İşte ben bu yüzden çok üzülüyorum; bu yüzden, son yıllarda her 19 Mayıs’ta içimde isyan volkanları patlıyor. Çünkü biz bu olağanüstü önemli günü artık değerini kavrayarak kutlamaz olduk.
19 Mayıs stadyumlarda, genç kız ve genç erkek öğrencilerin zarafet ambalajlı sportif hareketleriyle kutlanır, halkın ilgisi çok büyük olurdu. Başlarda yokluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele edeceğini ifade eden AKP, 2012’de kutlamaların stadyumda yapılmasını yasakladı. O zamandan beri, özel genelge uyarınca okullarda kutlanıyor. Yani halktan kopuk, yani gelenekselleşmiş gösterilerden çoook uzak. Kişisel düşünceme göre, günün “Gençlik” ve de “Spor” temelleri tarihte kaldı.
KENAN PAŞANIN GAFLETİNE BAK!
19 Mayıs’ı Gençlik ve Spor Bayramı olarak bellemiştik. Hak dünyasına giden ve Atatürk ismiyle puan arttırmayı huy edinen İhtilalci Kenan Paşa zamanında önüne bir de “Atatürk’ü Anma” getirildi. Bana sorarsanız çok saçma bir fikirdi. Yani, Atatürk’ü sadece 19 Mayıslarda mı anıyoruz? Örneğin şu son yıllarda, öyle teşebbüslerle karşılaştık ki, Ulu Önder’i anmadığımız tek saat yok gibi. İçimdeki duyguları şu mısralarla ifade etmiştim 1916 yılının 19 Mayıs’ında:
ATA EN ÇOK YÜREKTE
Yerde, gökte, her yerde,
Ama en çok yürekte
Bazen köyde; evlerde,
Kerpiç duvarlı mektepte…
Camilerde, mescitte,
Bulutlara el veren
Yüce ahşap direkte
O, ağaçta, çiçekte
Limanda, mendirekte
O’nun adı duyulur
Doğar doğmaz beşikte
Beleğe iğnelenmiş
Kurdeleli çeyrekte…
Sözleri yansır gibi
Tarladaki sabanda
Yaba, kazma, kürekte…
Biliriz payı vardır
Bardaktaki çayında
Ve bandığın çörekte
Alın teri duruyor
Ankara’da, Mecliste,
Kutsanmış Hürriyette…
En buhranlı zamanda
O ışıldar bellekte…
Çocuk, kadın, erkekte
Yaşlılıkta, gençlikte
Özlemle anılıyor
Dünyada, memlekette…
O, her zaman, her yerde,
Ama en çok yürekte
Çelmeoğlu sığınmış
O’na şimdi zulmette…