İSMAİL HAKKI TONGUÇ VE EĞİTİM POLİTİKALARI (5)

Avrupa ortaçağından ve bizim tarihsel gelişmemizden ve Cumuhriyet’in eğitim deneylerinden kök alarak bu kavramı “İlköğretim Kavramı”nı gün ışığına, toplumumuzun ana sorunları arasına çıkarmaktır.

“Yeni anlamlı ilköğretimin tohumları ilk defa Batı Avrupa memleketlerinde serpilmiştir, ilköğretim kavramı Çağdaş Batı”nın yarattığı bir değer olduğuna ve ortaçağı yıkan bir güç haline geldiğine göre, Tonguç kitabında, ortaçağ eğitiminin özelliğini vermektedir.

Bu eğitimin özü, kilisenin yönettiği, halka inmeyen ve belli toplumsal katları kucaklayan tam anlamıyla dinsel öğretim ve eğitimdir.

Çağdaş anlamlı ilköğretimin özelliği ise, ortaçağ eğitiminin karşısından çıkmaktadır. Çağdaş ilköğretimin kaynağı ortaçağ karanlığını yıkan yeniden doğuş ve hümanizmdir.

Öğretilecek bilginin temeli; Eşya ile ilgi kurmuş, gözlemden, deneyden, nicelemeden geçirilmiş bilgisidir. Bilginin temeli doğa ve insan aklıdır.

Çağdaş ilköğretimin tohumları da ana dili, doğanın tanınması, gözlem ve deney, beden eğitimi ve bilginin halka yayılmasıdır. Ortaçağ öğreticisi ile çağdaş ilköğretimin ayraç yeri dil sorununda kesinleşir.

“Okullara ana dilinin girmesi Hümanizm hareketiyle başlar ve modern ilköğretimin ilk tohumu bu ana dili sorunudur.”

Tonguç, kitabının bir bölümünde Fransız büyük devriminin ‘İlköğretim Kavramı’ ile ilgisini, özellikle işlemektedir. Bu bölümde; Fransız büyük ihtilalinin ana ilkelerinden okulların devletleştirilmesi, ilköğretimin parasız ve mecburi hale getirilmesidir.

Fransız devrimi çağdaş ilköğretim kavramına hem bu halkçı ilkeleri, hem de laiklik ilkesini getirir.

Devrimin, din ile devleti birbirinden ayırmak isteyen çabası okulları da kilisenin baskısından kurtarmaya yöneltir. Devrimin eğitim ülküsünü en güzel Condercet deyimliyor;

“Önceleri din bilginleri ve din öğütçüleri yetiştirmek için uğraşılırdı, biz kafaları aydınlatılmış insanlar yaratmaya çalışıyoruz.”

Türk Devrimi, “Çağdaş anlamlı ilköğretim”in bu devrimci yolunu, Fransız devriminden daha çabuk geçer. 3 Mart 1924 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi “Öğretimin Birleştirilmesi Yasasını” çıkarır.

Din işleriyle devlet işleri ayrılırken, eğitim ve öğretimi de dinin etkilerinden kurtarılır. Öğretim kurumu olarak ‘Laik Halk Okulu’ kabul edilir.

Bu yasa, medreseleri Milli Eğitim Bakanlığı buyruğuna veriyordu. Ama devrimin ateşi ve güzelliği bu, devrimci bir bakan Vasıf bey, ikiliğe tam son verir, yasa çıkar çıkmaz, bakanlığına verilen medreseleri hepten kapatır.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor