ÖKÜZ ALTINDA BUZAĞI ARAMAK

Ekonomi alabildiğine kötüye gidiyor.. Üretim yok, tüketim çok.. İnsanlar nefes almakta zorlanıyor.. Topraklar ekim yapılamadığı için çoraklaşıyor, biz başka ülkelerin topraklarını kiralayarak üretim yapıyoruz.. Çiftçimiz, çiftçiliğini unutuyor, işçimiz işçiliğini unuttu çünkü çalışacak fabrika , işlenecek toprak , kullanılacak su yok..
Ya devlet memurları!.. Gün sayıyorlar, teskere bekler gibi.. Çocuklarının geleceğinden, umudunu yitiren bir toplum haline geldik..
Peki durup dururken, bu kadar sorun varken bu SÜRTÜK, ÇÜRÜK nereden çıktı?
Öküz altında buzağı aramayın.. Geçeklerin er ya da geç meydana çıkma gibi bir huyu vardır.. O nedenle bir geçmişe bakın, gelecek için örnek alın..
Yıllar önce.. Siyasetin en alevli olduğu dönemdi.. Kıyasıya bir rekabet vardı CHP ve Adalet partililer arasnda. Her iki partinin sempatizanları, aynı kahveye gitmezlerdi karşılaşmamak için.. .
Ecevit ve Demirel, gerginleşen, kutuplaşan ortamı bir devlet adamı sorumluluğuyla gidermeye çalışıyordu. Demirel bir mitingi sırasında elinde Ecevit’in posteri bulunan bir çocuğu gördü. Yanına gitti.. Küçük çocuğun elinde Ecevit’in posteri vardı, Ecevit’e selam göndermek istediğini söylüyordu..
Demirel bu talebi memnuniyetle karşıladı. “Tabii ki selamını iletebilirsin” dedi, daha sonra Ecevit posterini taşıyan küçük çocukla kameralara görüntüyü verdi..
Böyle olunmalıdır, böyle davranılmalıdır.. Büyük önder Atatürk, bakın devlet adamlığını nasıl tarif etmiş, nasıl önerilerde bulunmuş, nasıl uyarılarda bulunmuş.. Bir okuyun bari;
İşte devlet adamlığı budur.. İşte toplumu barıştırma sorumluluğu budur..
Öküz altında buzağı aramayı bir tarafa bırakın, ülkenin ve halkın geleceği için mücadele edin, halka bu yönde mesajlar verin.. Bu ülke daha fazlasını kaldıramaz. Atatürk’ü dinleyin;
“İnsanlar daima yüksek, temiz ve mukaddes hedeflere yürümelidirler. Bu hareket şeklidir ki insan olanın vicdanını, dimağını ve bütün insanî kavramını tatmin eder. Bu şekilde yürüyenler, ne kadar büyük fedakârlık yaparlarsa, yükselirler ve bu hareket şekli mutlaka açık olur. 1926
Çünkü alnı açık, dimağı açık, kalb ve vicdanı açık insanlar tarafından idare olunabilen toplumlar ancak bu manada hareketlerin izleyicisi olabilirler. Fikirlerini, duygularını ve teşebbüslerini gizli tutanlar, gizli vasıtalar uygulamaya girişenler mutlaka utanma ve sıkılmayı gerektiren, akıl ve mantığın haricinde hareket edenler olabilirler. Bu gibi işlere girişenlerin sonu er geç acıdır. 1926 “
“Bizim yüzümüz, her zaman temiz ve pâk idi ve daima temiz ve pâk kalacaktır. Yüzü çirkin, vicdanı çirkinliklerle dolu olanlar, bizim vatansevercesine vicdanlıca ve namusluca hareketlerimizi küçük ve çirkin ihtirasları yüzünden, çirkin göstermeye kalkışanlardır. 1927 ’
“Yemin mukaddes bir sözleşme demektir. Namus sahibi olan bir kimse verdiği sözden dönmez. 1919 “
“Asla hatırdan çıkarmamalısınız: Bizim en büyük kuvvetimizi, bugün de, yarın da dürüst, açık bir siyaset ve sözlerimize bağlılık teşkil edecektir. 1915 “
“Mesuliyet yükü her şeyden, ölümden de ağırdır. 1915 “
Hakikati konuşmaktan korkmayınız. 1918
“Her an tarihe karşı, cihana karşı hareketimizin hesabını verebilecek bir vaziyette bulunmak lâzımdır. 1930”
“Yapmamıza imkân hasıl olan işleri yapmazsak, tarih bizi tenkit eder. 1928 ’
“Millî egemenlik esası üzerinde idare edilen medeni devletlerde, kabul edilmiş ve fiilen geçerli bulunan esas; milletin genel isteklerini en çok temsil eden ve bu isteklerin bağlı olduğu menfaat ve gerekleri, en yüksek kudretle ve selâhiyetle yapabilecek siyasî grubun, devlet işlerinin idaresini üzerine alması ve bu mesuliyeti en yüksek liderinin omuzuna bırakması prensibinden ibarettir. 1927 “
“Zaten bu şartları kazanamayan bir hükümet vazife yapamaz. Hükümetin, kuvvetli grup üyeleri arasından ve fakat birinci derecede olmayanlarından zayıf bir hükümet yapmak ve onu partinin birinci liderlerini emir ve öğütleriyle yürütmeye kalkışmak fikri, elbette doğru değildir. Bunun feci neticeleri bilhassa Osmanlı Devletinin son günlerinde görülmüştür. İttihat ve Terakki liderlerinin elinde oyuncak olan sadrazamlardan ve onların hükümetlerinden, millete gelen zararlar sayılamayacak kadar çok değil midir? 1927 “
“Mecliste, hâkim olan partinin, hükümet kurmayı, muhalif ve azınlıkta bulunan bir partiye terk etmesi ise asla söz konusu olamaz. 1927 “
“Kaideten ve usulen milletin ekseriyetini temsil eden ve özel amacı belli olan parti, hükümeti kurma mesuliyetini üzerine alır ve kendi amaç ve prensiplerini memlekette uygular. 1927 ’
’Bizim telâkkimize göre, siyasî kuvvet, millî irade ve egemenlik, milletin bütün halinde müşterek şahsiyetine aittir, birdir. Taksim edilemez, ayrılamaz ve başkasına bırakılamaz. 1930 ‘
‘İnsaf ve merhamet dilenmekle millet işleri, devlet işleri görülemez; millet ve devlet şeref ve bağımsızlığı temin edilemez. 1927 ‘
‘ İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk milleti, Türkiye’nin gelecek çocukları, bunu bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar. 1927 ‘
‘Bir hükümet iyi midir, fena mıdır? Hangi hükümetin iyi veya fena olduğunu anlamak için, “Hükümetten gaye nedir?” bunu düşünmek lâzımdır. Hükümetin iki hedefi vardır. Biri milletin korunması, ikincisi milletin refahını temin etmek. Bu iki şeyi temin eden hükümet iyi, edemeyen fenadır. 1923 ‘
‘Gerçi asıl olan millettir. Toplumdur. Onun da umumî iradesi, Mecliste belirir; bu her yerde böyledir. Fakat fertler de vardır. Meclis, memleket ve devlet işlerini fertlerle, şahıslarla yapmaktadır. Her devletin işlerini yöneten şahıs ve şahıslar meydandadır. Hakikati, manasız görüşlerle inkâra yer yoktur. 1922 ‘
‘ Benim istediğim sadece memleket işlerinin Büyük Millet Meclisinde açıkça münakaşa edilmesidir. Büyük Millet Meclisinde Türk milletinin gözü önünde açıkça konuşulamayacak hiçbir iş yoktur. 1930
Millete efendilik yoktur. Hizmet etme vardır. Bu millete hizmet eden, onun efendisi olur. 1921 ‘
‘Yapmak iktidarında olmadığımız işleri uyuşturucu, oyalayıcı sözlerle yaparız diyerek millete karşı gündelik siyaset takip etmek prensibimiz değildir. 1931 ‘
‘Memleket işlerinde, millet işlerinde, hakikî işlerde duygulara, hatıra, dostluğa bakılmaz. 1922 ‘
‘Memleket dayanışma isteyen bir birliğe muhtaçtır. Alelâde politikacılıkla milleti parçalamak, hıyanettir. 1925 ‘
‘Milleti idarede prensibimiz, milletin müşterek ve umumî fikir ve eğilimlerine uymaktır. Bu fikir ve eğilimlerin hakikî ve ciddi olabilmesi, milletin maddî ve manevî ihtiyaç kaynaklarından gelmesine bağlıdır. 1925 ‘
‘Milleti, aklımızın ermediği, yapmak kudret ve kabiliyetini kendimizde görmediğimiz hususlar hakkında kandırarak geçici teveccühler elde etmeye tenezzül etmeyiz. Millete, adi politikacılar gibi yalancı vaadlerde bulunmaktan nefret ederiz. 1925 ‘
‘ tarafından, millet adına, devleti idareye yetkili kılınanlar için, gerektiği zaman, millete hesap vermek, mecburiyeti, lâubalilik ve keyfî hareketle uzlaşamaz. 1930’
‘Ben düşündüklerimi önce milletimin arzusunda, ihtiyaç ve iradesinde görmeyi şart sayan ve bunu gördükten sonra ancak, uygulaması ile kendimi vazifeli bilen bir adamım. 1923 ‘
Bu memlekette çalışmak isteyenler, bu memleketi idare etmek isteyenler memleketin içine girmeli, bu milletle aynı şartlar içinde yaşamalı ki ne yapmak lâzım geleceğini ciddi surette hissedebilsinler. 1923
Her ne suretle olsun, hizmet edenler milletten büyük mükâfatlar bekliyorlarsa katiyen doğru bir harekette bulunmuş olmazlar. Milletten çok şey istememeliyiz. Hizmet edenler, namus vazifelerini yerine getirmiş olmaktan başka bir şey yapmamışlardır. 1923
Cumhuriyetçi ve milliyetçi olmakla beraber partimiz programından başka bir programla ve partili olmanın tabiî kayıtları dışında serbest çalışacak samimî yurttaşların millet kürsüsünden yapacakları tenkitler ve söyleyecekleri düşüncelerle millî çalışmanın kuvvetleneceği kanaatinde bulunuyoruz. 1935
Büyük Millet Meclisinde ve millet karşısında millet işlerinin serbest münakaşası ve iyi niyet sahibi kişilerin ve partilerin özel görüşlerini ortaya koyarak milletin yüksek menfaatlerini aramaları benim gençliğimden beri âşık ve taraftar olduğum bir sistemdir. Memnuniyetle görüyorum ki, lâik cumhuriyet esasında beraberiz. Zaten benim siyasî hayatta bir taraflı olarak daima aradığım ve arayacağım temel budur. Bundan ötürü Büyük Mecliste aynı temele dayanan yeni bir partinin faaliyete geçerek millet işlerini serbest münakaşa etmesini cumhuriyetinin esaslarından sayarım. 1930
Artık, bugün demokrasi fikri, daima yükselen bir denizi andırmaktadır. Yirminci asır, birçok müstebit hükümetlerin, bu denizde boğulduğunu görmüştür. 1930”