İSMAİL HAKKI TONGUÇ VE EĞİTİM POLİTİKALARI (6)

Cumhuriyet, böylece “Çağdaş Anlamlı İlköğretim Kavramı” ile başlar işe. Ama 1936 yıllarında, Cumhuriyet’in kuruluşundan on üç yıl sonra, ilköğretim kavramının köy birimine inemediği, uygulanamadığı bir gerçek olarak ortaya seriliyor.

Cumuhriyetle ‘İlköğretim Kavramı’ girmiştir topluma, ama uygulama nerededir?

1936-1937’de kaba sayılara göre bir milyon okumayan çocuk vardır yurtta. Tonguç’un ‘Köyde Eğitim’ kitabını incelerken daha derinden ineceğimiz bir konu çıkmıştır ortaya.

İlköğretim kavramının bir de greçek yönü vardır. Bu yön, ilköğretim kavramıyla üretim düzeninin ve üretim biçimlerinin ilişkisidir.

Burada ‘İlköğretim Kavramı’ karşısında halkın ve aydınların tutumları söz konusu edilmeye değer.

Halk, kendi yaşama düzenini değiştirmeyen, gelirine yeni bir şey eklemeyen, üretimi artırmayan, gündelik hayatın maddi isterlerini etkilemeyn bir ilköğretim karşısında, şöyle demektedir.

“Bütün çocuklarımız ilkokul çarkından geçse ne olacak?” Hele köylerde bu soru, geri bir üretim düzeni içinde ve ilkokulun etkileyemediği hayat koşulları ortamında gerçekçi bir soru olmaktadır.

Bu soruya ‘Çağdaş Anlamlı İlköğretim Kavramı’ üretimi etkileyerek, halkın ve köylünün gündelik hayatını değiştirerek karşılık vermek zorundadır.

İlköğretimden geçmeden önce ve ilköğretim geçtikten sonra, köylünün yaşantısında, üretimde belli elle tutulur bir değişiklik olmadıkça, yani ilköğretim okuma-yazma-hesap-yurt ve yaşama bilgileri veren kuru bir okul halinde kalmaktadır.

Köy eğitimine yöneldikten sonradır ki, Türkiye’de ‘İlköğretim Kavramı’ laik ve olumlu yapısına, doğrudan doğruya üretim hayatına ve üretim düzenine, yani halkın gündelik hayatına biçim vermeye çalışan bir ‘Ekonomik-Toplumsal’ özellikle eklenmiştir.

‘İlköğretim Kavramı’nın kitapsal anlamına ses çıkarmayan aydınlar, işte burada, ilköğretim gerçek hayatı, üretim hayatını ve ilişkilerini doğrudan doğruya etkileyici bir özellik kazanınca, yani ilköğretim kavramı köylünün gündelik hayatını değşitirmek amacıyla uygulanmaya başlanınca seslerini yükseltmişler ve ‘Çağdaş Anlamlı İlköğretime’ düşman kesilmişlerdir.

Bu aydınlara göre, yaygın ve köklü bir ilköğretim hareketi köylünün rahat ve mutlu hayatını bozacak, onu geleneklerinden ve yüzyıllarca kurduğu ulusal düzeninden ayıracaktı.

Bütün köylüyü okutmak, ilköğretimden geçirmek de ne idi?

Neye yararlı?

Bir takım aydınlar, İnönü’nün o günlerdeki deyimiyle ‘Aydın Karaları’ böyle diyorlardı. ‘Çağdaş Anlamlı İlköğretim’ köy düzenini etkilerken bir şeye yaramazdı da, bu ilköğretim yoluyla bir şey olmayacaktı da, belli bir düzenin savunucuları, güç kendilerine geçer geçmez neden ilköğretimin hızını kestiler.

Ve neden köy düzeninin üretim hayatını ve etkilemeye yönelik ilköğretim hareketlerinin tekeri önüne taş koydular?

‘Çağdaş Anlamlı İlköğretim Kavramı’nda toplumu değiştirici ve hele toplumsal-ekonomik yönden gerçeklere inerse, üretim ilişkilerini etkileyici bir güç vardı.

Halkın bu gücü ayırt etmesi için, aydın karaları zaman bırakmadılar ve Türkiye tarihinde ilk kez, bütün bir ulus ‘Çağdaş Anlamlı İlköğretim’ çarkından geçeceği sırada, bu çarkı durdurdular.

Halkı okutacak ne vardı?

Halk bilginmi olacaktı?

Halk oylarını vermeliydi ve halkı yönetecek bilgiyi onlara bırakmalıydı.

Bilgi halka değli, yönetenlere, egemenlere gerekliydi.

‘Çağdaş İllköğretim Kavramı’ 1946’dan sonra, aydın karalarının, laf ebelerinin, halk avcılarının ellerinde can vermişti!…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor