LA EDRİ

Duyanı var, duymayanı var… Bileni var, bilmeyeni var… En iyisi La Edri ne demektir evvelemirde azıcık anlatıverelim.
Efendim; bir eseri, bir güzel sözü, bir şiiri kimin yazdığı belli değilse, La Edri diye nitelenir. Yazanı-çizeni-dilimize dizeni belli değil anlamındadır. Dilimizde nefis La Edri eserler vardır. Çok sevdiğim La Edri’lerden biriyle başlayalım:
Ta ezelden akrabayız akrep olduk biz bize,
Sırrımız meydane çıktı bakmaz olduk yüz yüze.
Görmedim ben akrabanın sadıkane gittiğin,
Akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğin.
Bizden, sizden uzak olsun diyelim ama bazı akrabalar için oldukça yerinde söz, değil mi?..
HINZIR BİRİ ÖLÜNCE
Diyelim ki herif insanları fena halde aldatoyor, rahatsız ediyor ve verdiği her rahatsızlık için de “Bunu sizin iyiliğiniz için yapıyorum. Göreceksiniz, sonu çok iyi olacak” diye diye avutuyor. Yetmiyor, bir de eşi dostu birbirine düşürüyor. Kiminin parasını kiminin malını fütursuzca çarpıyor ve Emr-i Hak ulaşıp da can verince de tanıyanlarda bir rahatlık, bir rahatlık; demeyin gitsin…
İşte o herifin arkasından söylenecek bir beyit:
Ne kendi etti rahat, ne aleme verdi huzur
Yıkılıp gitti dünyadan, dayansın ehl-i kubur.
Ukalalık sayılmazsa, ehl-i kubur’u açıklayıverelim; kabir, malum mezar demek. Kubur, mezarın çoğulu. Ehl-i kubur da, mezarlarda yatanlar, yani öbür dünya sakinleri anlamında… Bu La Edri de onu söylüyor; “Yaşarken, hırsından olmalı, ne kendi rahat etmiş, ne de çevresindekilerde huzur bırakmış. Dünyadan çekip gidince kalanlar kurtulmuş kurtulmasına da, bakalım öteki dünyaya giden zavallılar buna nasıl dayanacak!..”
Çevrenizde bu deyişi hak edecek birileri olabilir belki ama, ölünün arkasından konuşulmazmış; yine de siz bilirsiniz tabii.
İki şirin deyiş daha sunalım hemen:
-Misafirin iyisi, gelir geçer kuş gibi/Kötüsüyse oturur daima baykuş gibi
– İnsanoğlu hilebazdır, kimse bilmez fendini/Her kime iyilik etsen, sakla ondan kendini.
“En janjanlı La Edri deyişler ustadan çırağa devretmiş Karagöz-Hacivat gösterilerinin başlangıcında söylenen gazellerdir” desek yanlış olmaz. Çok örnek var da, ezberimdekinden birkaç mısra sunayım:
Nakş-ı sun’un remz ider hüsnüne rü’yet perdesi
Hüccet-i hükm-i ezeldendir hakikat perdesi
Hangi zılla iltica etsem fena bulmaz âceb
Oynatan üstadı gör kim kurmuş muhabbet perdesi
Perde kurdum, şem’a yaktım oynatam zıl-lı hayal
Şeyh-i Ekber Küşteri’nindir bu ibret perdesi
Dilinden belli ki, çoook eskilere ve biraz da tasavvufa dayanmakta. Gençler de öğrensin diye, felsefesini de dikkate alarak anlamını açıklayalım:
“Bu perdede yansıtılacak güzellikler aslında Yaratıcıyı temsil etmektedir. Gerçeklerin açıklanması, yaratılıştan bu yana geçerliliğini koruyan hükümdür. Karanlık nasıl ve nerede olursa olsun, sonunda ışığa yenilip yok olur (Kötülükler, sıkıntılar sona erer). Bak, (Karagözü) oynatan ustayı gör, kurduğu sevgi perdesidir. Perde kurdum, mum yaktım ki hayal gölgesini oynatayım. İbret perdesi olan bu hayal oyununu icad eden kişi, Büyük Şeyh Küşteridir.”
Neymiş demek ki; eğer bir özdeyişin altında imza olarak La Edri yazısı varsa, bileceğiz ki La Edri bir isim değildir. Sadece, o sözü kim yazmış, kim söylemiş, ne bileni vaaar, ne de göreni demektir.
