YARGIÇLARIMIZ VE BARONLARIMIZ

Önce son haberi hep birlikte okuyalım, sonra yargımızın geldiği son noktayla ilgili anılarımı anlatmaya çalışayım;
“Adana’dan Konya’ya uyuşturucu sevkiyatı yapılacağı ihbarını alan Konya Narkotik Şube Müdürlüğü ekipleri yaptıkları çalışma sonrasında kent girişinde uyuşturucu kuryesinin bulunduğu aracı durdurdu. Araçta yapılan aramada 25 kilogram eroin ele geçirilirken kuryenin polis memuru olduğu ortaya çıktı. Polis memuru F.K. ile yanındaki eşini gözaltına alan Narkotik polisi, şüphelinin cep telefonuna da el koyuldu
F.K’nın telefonunda Whatsapp mesajlaşma uygulamasını inceleyen polisler, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosunda görevli Cumhuriyet Savcısı O. Y.’ın F.K’ya uyuşturucu sevkiyatı ile ilgili talimatlar verdiğini tespit etti. Konya Emniyet Müdürlüğü ve Konya Cumhuriyet Başsavcılığı ele geçirilen dijital materyaller sonrasında soruşturmayı derinleştirdi. 8 ay süren teknik takip ve çalışmalar sonrasında savcı Y.’ın, Antalya’da lise arkadaşından emanet bir araç aldığı ve bu aracı uyuşturucu sevkiyatında kullandığı da tespit edildi.
Aynı zamanda şüpheli polis memuru F.K’nın Konya’ya 25 kilogram eroin getirdiği gün, Cumhuriyet Savcısı O. Y’ın örgüt üyelerinden yine Adana Emniyeti Narkotik Şubede görevli polis memuru M.B.Y. ile birlikte Antalya’ya gittiği tespit edildi. O. Y. ile M.B.Y’nin de uyuşturucu sevkiyatı yaptığı değerlendirildi.
Yapılan çalışmalarda örgüt liderinin Cumhuriyet Savcısı O.Y olduğu, örgüt lider yardımcısı C. K. ile S.K olduğu, Narkotik Şubede çalışan polis memurları M.B.Y. ile F.K’nın ise uyuşturucu kuryeliği yaptığı belirlendi.”
Ben yıllarca Yeni Adana, Milliyet, Ekspres gazetelerinde polis-adliye, siyaset, spor, ekonomi dallarında habercilik yaptım.. Ögünmek gibi olmasın ama, Türkiye’nin en iyi gazetecilerinden biriydim..
Sizlerle yargıyla ilgili anılarımı kısaca paylaşmak isterim.
Ordu yönetime el koymuş, sıkıyönetim ilan edilmiş.. İnsanlar patır patır evlerinden işyerlerinden alınıyor.. Alınanlar arasında ya tanıdıklarım, ya da tanıdıklarımın tanıdıkları var.. Benden yardım istiyorlar.. Cezaevine atılan, ya da gözaltına alınan çok sayıda gencin salıverilmesini sağladım..
Belediye Başkanı Selahattin Çolak’ta tutuklanmıştı..
İddianameyi benim, Selahattin Çolak’ın tanıdığı, Ataman Fedai’nin hemşehrilik bağı olduğu bir denizci savcı hazırlamıştı..
Adı Özcan olan savcı, iddianamede Selahattin Çolak’ın idamla yargılanmasını talep ettiğini öğrendim.. Odasına girdim ayağa kalktı, elini uzattı HOŞ GELDİN dedi..
Elimi uzatmadım “Sen nasıl bir dostsun, nasıl böyle bir iddianame hazırlarsın.. Sen Selahattin Çolak’ı tanımıyor musun?” dedim ve odayı terkettim..
Arkamdan bir asker gönderdi, dönmedim..
Daha sonra, duruşma hakimiyle görüştüm, dosyanın iyi incelenmesini, iddianamenin bir talimat sonucu hazırlanmış olduğuna inandığımı söyledim.. Sonra Kenan Evren’in yeğeniyle evli olan hakim Yarbay Ayhan Ulusay’la görüştüm, durumu anlattım.
Kısa bir süre sonra Selahattin Çolak iddia edilen tüm suçlamalardan beraat etti. Çünkü kendisine bir kumpas kurulmuştu ve o kumpas bozulmuştu.
Bir başka anı;
Yine sıkıyönetim dönemi.. Bir sivil savcı, kan-ter içinde Milliyet’tin Ataltürk Caddesi’ndeki bürosuna geldi.
Tanıdığım birisiydi..
Hoş sohbetti, sevecendi, kibirli değildi. Yakından tanırdım, kahve içtik..
“Seninle bir şey konuşacağım, çok para kazanacağız oğlum çook” dedi. Anlattı.. Mersin’de açık denizde uyuşturucu dolu bir gemi yakalanmış.. Davaya Askeri Mahkeme bakıyormuş.. Kurtarılabilirlerse milyonlarımız olacakmış.. Benim tanıdıklarım vasıtasıyla bu kişilerin serbest bırakılmasının sağlanmasını istiyormuş..
Kendisine “Abi benim hayatta en korktuğum şey, elime kelepçe vurulmasıdır.. Bunu ne sen söylemiş ol, ne ben duymuş olayım” dedim..
Üzüldü, hayalleri yıkılmıştı.. Kısa süre sonra bir berberde traş olurken kalp krizinde vefat etti..
Bir başka anı.
Basın Savcısı Mehmet Ali Kurtça aradı.. “Başsavcım, bütün gazete sahipleri, temsilcileri beni ziyarete geldi bir tek bu Nevzat Uçak adlı gazeteci gelmedi diyor.. Bir ziyaret edersen memnun olurum.. Başsavcım da memun olurum” dedi..
Kurtçaya “Sayın savcım, hayırlı uğurlu olsun. Ama her savcı, başsavcı geldiğinde ziyarete gitme zorunluluğumuz mu var” dedim..
Bir gün sonra Hakan Bülent Yardımcı aradı, “Geçmiş olsun” dedi..
Hayırdır dedim..
“Başsavcı seni odasından kovmuş” dedi..
“Başsavcıyı tanımam ki beni odasından kovsun” dedim “Hadi Nevzatçığım sonra görüşürüz” dedi..
Hemen Basın Savcısını aradım, başsavcı ile görüşme talebinde bulundum.. Kapadıktan hemen birkaç dakika sonra, randevu verdi..
Gittim, başsavcı kapıda karşıladı.. Kahve ikram etti teşekkür ettim…
Sonra “Sayın savcım, sizinle ilk kez karşılaşıyoruz ama, siz beni odanızdan kovmuşsunuz” dedim, kimin söylediğini sordu “Hakan Bülent Yardımcı söyledi” dedim öyle birşeyin olmadığını, şimdi hemen kendisiyle görüşeceğini, yalan söylediğini belirtti, telefonu eline aldı, sonra geri yerine koydu “Ben onu sonra ararım ” dedi..
Durum belli olmuştu o başsavcı da sonradan uyuşturucu baronu çıkmıştı..