YAZARKEN DİKEN SÖYLEMDE TİKEN

Çocukluğumuzda “diken” sözcüğü daha çok “tiken” olaraksöylenirdi. Bir bakıma Adanacasıydı. Hind incirine de “tikenli incir” diyenler hayli fazlaydı. Ne hikmetse, diken yazanlar bile genelde, konuşurken tiken´i yeğ tutardı. Durup dururken köşemize düşmedi diken. Malum, dikenli incir tablalara düştü, biz de öz Adanalı olarak çocukluğumuzda pek bir yakın durduğumuz, parmağımızdaki kıldan ince dikenlerini yolduğumuz mübarek meyveyi konuşacağız bugün.
Bağlarımızın, bahçelerimizin, hatta bazen avlularımızın çiti gibiydi. Mahfesığmaz ve Kurttepedeki dere tabir edilen vadicikleri de doldururdu. Pamuk furyası başladığında bizim bağdaki ağaçlar ve üzüm tevekleri de sökülüp “koza” ekimine tahsis edilmişti. Yazları birkaç haftalığına halamların Mahfesığmaz 8´inci Duraktaki bağına gönderiliyordum. Bir cebimde çakı, diğerinde cimbit, yani cımbız olurdu. Her sabah dere tarafındaki ağaçlara uğrayıp ağzıma en layık olanları seçerek iki-üç dikenli inciri aç karnına tüketir, ardından cımbızla diken temizlerdim. Meyvenin kabuğunda biri kalın, diğeri çok ince olmak üzere iki tür diken var. Kalınlardan korkmayın ama incesi battı mı gavur gibidir, acı acı kaşındırır. Hemen yolunmazsa da derinlere gider.
Avrupa´da defalarca görmüştüm; stirapor tavalarda, üstü jelâtinlenmiş paketlerde “Egzotik Meyve” diye satılıyordu. En son Malta’da dikkatimi çekti. Adeta bahçeleri vardı. Sordum; meyvesinden Baytra isimli likör, reçel, çips yaparak ihraç ediyorlarmış. Kurutulmuş çiçekleri de çay gibi içildiğinde nice maraza deva oluyormuş. Tabii ki tazesinden kazandıkları dünya kadar para da cabası.
YARARLARI SAY
SAY, TÜKENMEZ
Yararlarının bir kısmını yazalım;
- Yüksek C vitamini ile bağışıklık sistemini güçlendirirmiş.
- Bol vitamin ve mineraliyle zindelik sağlar, depresyon ve stresten uzaklaşmayı desteklermiş.
- Lifi bol ya, barsak çalışmasını düzenlermiş,
- Yüksek potasyumuyla kalb ve damarlara iyi gelir, kolesterolü düzenlermiş.
- Mideyi yavaş terk ettiğinden kan şekerini düzenleyiciymiş.
- Fakaaat; Aşırı tüketiminde zararları görülebilir. Özellikle çekirdeklerinin sindirilememesi ciddi mide ve bağırsak problemlerine yol açabilirmiş.
Televizyon programlarından birinin konusuydu. Etraflıca araştırmıştım. İkametgâh Tezkeresine göre aslen Meksikalıymış. Nasıl olmuşsa, Akdeniz kıyılarını sevip yerleşmiş sağolasıca. İklim uygun olduktan sonra toprak bakımından hiç de müşkülpesent değil. İki milim kum bulsun, kök salıp yeşeriyor. İlk başta azıcık su yeterli. Gerisini kendi gücüyle halledebiliyor. Ekimi de pek kolay; yaprağından parçalar kesip atın yere, o kadar.
Misis dağları çırıl çıplak. Helikopter yardımıyla tamamı kaplanabilir ve Malta´da yapılanlar bizde de uygulanabilir. İki üç yıl sonra on binlerce kovanın arısını besleyecek kadar çiçek verecektir. Alın size mükemmel bal alanları. Ayrıca karbon özümlemesine de inanılmayacak kadar ciddi katkısı olur. Dikenlerinden kurtaracak tesisi kurmak zor olmamalı. Dök pazara, vatandaş yesin; mineralinden, vitamininden yararlansın. Diyet yapanlar da kilo kaybederek karnını doyursun. Eski gemiciler, C vitaminince zengin olduğundan iskorpit hastalığına karşı önleyici ilaç olarak tüketirmiş mübareği. Akademisyenlerimize ışık tutsun diye Latincesini de yazalım: OPUNTİA FICUS INDICA…
ÜNİVERSİTEYE SİTEM
Üniversitemiz yerel değerleri neden dikkate almaz, bilemiyorum. Arada sırada bazı akademisyenleri araştırma ve makalelerine rastlarız, o kadar. 15 yıl kadar önce genç bir doçent kızımız ilde 40 küsür kekik türü saptamıştı. Sonra?.. Sonrası, sen sağ ben sol… Adana Tarihinde olağanüstü yeri olan şeker kamışı da bitti bitecek, Üniversitemizin umurunda değil. Yeşil hurmamız, elleme küser’imiz de öyle. Anadan doğma sarı pamuk Karaisalı´da bol bol yetiştirilirdi. Sanırım tohumu bile bulunmuyor artık. Üniversitemiz sahiplenseydi, Dünyanın her yanına yüksek ücretle ihraç edebileceğimiz çok değerli ürünümüz olurdu.