ATATÜRK

Cumhuriyet aydınlığını Anadolu halkıyla buluşturmak için Köy Enstitüleri’nin mimarlarından Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in Atatürk’ün vefatından sonra kamuoyu ile paylaştığı ATATÜRK değerlendirmesini kelime ve satırlarına dokunmadan siz okurlarımla buluşturmayı bir eğitim emekçisi olarak görev adde ettim!…
“Son garargahında…
Şu anda Türk milletinin sana sonsuz karargah olmak üzere hazırladığı yere aziz vücudun göçtü, yerleşti. Şimdi vatan topraklarına sarılsın. Sana bundan kutsal kefen olamaz.
O topraklar içinde senin de atalarının varlığından zerreler var. Karış, onların varlığına karış!.. Bu uhravi kavuşmanın huzurunu biz de ruhlarımızda duyuyoruz…
Hepiniz bize vatan bağışlayan şeref ve istiklal veren insanlarsınız…
Ölümsüz olun!..
Atatürk!
Bu son karargahın hiçbir muharebede düşman karşısına kurduğun duraklara benzemiyor. Ne Anafartalar’da kanlı sırtların denize bakan yamaçlarına diktiğin çadır, ne Yıldırım Orduları’nı yürütmek için üstünde kahramanca durduğun tepe, ne Çal Köyü’nde Akdeniz’i gösteren parmağınla hücum emrini verdiğin yer; hiçbiri bu son durağın kadar en büyük vasfın olan kurtarıcılığına mekan olamamıştır.
Sen buradan sadece Adalar Denizi’ne, Suriye topraklarına, Akdeniz’e, Afyon ovalarına, İzmir kıyılarına değil, ebediyetlere bakıyorsun.
Milletinin bitmeyecek istikbali senin alev mavisi gözlerinin diriltici ışıkları altında zamanın ufuklarını delip delip geçecek durmadan yürüyecek, hiç batması olmayan bir doğuşla Türklüğe bahtiyar yarınlar getirecek. ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’
Atatürk!
Sen bizim için sonu olmayan bir kudretin kaynağısın. Türk seni düşündükçe, senin düşündüğün gibi düşündükçe senin gibi diri kalacaktır.
Nen öldü?
Türk Milleti’nin yapıcı istidadına imanın mı?
Türk Milleti’nin medeniyet aşkına dayanan kıvançlı ümitleri mi?
Bugün otuz yılına basmış, genç, dinç Türk Cumhuriyeti’nin dokunulmazlığına güvenin mi?
Türk çocuklarının emanetinde duran milli istiklale bütün varlığını bağlayıp bağışlayışın mı?
Bunların hepsi, hepsi sağ, hepsi canlı. O halde ölen nendir?
Hakikat şudur ki ne sen öldün, ne senin inandığın öldü. Yaşıyorsun, bizde senin hayalinle yaşıyoruz…
Atatürk!
Dalga dalga mezarlarının taşlarını öpmeye gelen bu imanlı ruhlar ortasında aziz ruhun ölemez… Faniliğini Hakkın rahmetine teslim ettiğin andan bu yana hergün biraz daha canlanarak Türk Milleti’nin önderliğine devam ediyorsun.
Senden sonra doğanlardan hiç kimse bu kudrete ermedi, eremedi. Türk milletine doğru yolu göstermek ancak senin inandıklarına inanarak mümkün. Sen mezarında uyuyan bir ölü olamazsın.
Sen fikirsin,
Sen cansın,
Sen imansın,
Varlığın, hatta yokluğun bu son durağında rahat olsun!..
Biz senin baş ucunda yaptığın inkilapların bekçisi olarak duruyoruz… Fakat sen bizden sonra geleceklerinde her afetten, her felaketten koruyucusu olacaksın.
Sen Türk Milleti’nin nöbetçisisin!.
Atatürk!..
Ulu tanrının rahmeti her zaman senin üstüne olsun. Sana inecek rahmet bizimdir. Türk milletinindir.”
NOT: Ölümcül olan Atatürk’ümüzü ve en yakın silah arkadaşına İKİ AYYAŞ diyerek onu ve kurduğu Cumhuriyet’e karşı olanlar, hem de Cumhuriyet’in olanaklarıyla tam tamına 20 yıldır yıkım ekipleriyle birlikte balyozu acımasızca sallıyorlar.
Tek umudumuz yine sana sarılarak, senden alacağımız güçle bu yıkım ekibini alaşacağı ederiz!…