DÜNYA BARIŞ GÜNÜ (5)

Atatürk’ün Dünya Barışını Koruma Formülü-2
Atatürk dünyada ‘Sürekli Barışın’ formülünü şöyle açıklamıştı;
“Eğer devamlı bir barış isteniyorsa, kitlelerin durumlarını iyileştirecek uluslararası tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın bütününün refahı açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları kıskançlık, aç gözlülük ve kinden uzak şekilde eğitilmelidir.”
Atatürk, kalıcı barış için her şeyden önce insanlara birbirini sevdirmek gerektiğini düşünüyordu. 25 Ekim 1931’de Balkan Konferansı üyelerine şöyle sesleniyordu;
“İnsanları mesut edeceğim diye onları birbirine boğazlatmak, insanlıktan uzak ve son derece üzünülecek bir sistemdir. İnsanları mesut edecek tek araç, onları birbirlerine yakınlaştırmak, onlarla birbirlerini sevdirecek, karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarını temine yarayan hareket ve enerjidir. Dünya barışı içinde insanlığın gerçek mutluluğu ancak bu yüksek ideal yolcularının çoğalması ve başarılı olmasıyla mümkün olacaktır.”
Atatürk, dünya barışına katkısı nedeniyle, üstelik Venizelos tarafından 1934’de NOBEL’e aday gösterildi.
UNESCO, 27 Kasım 1978 tarihli kararında Atatürk’ü şöyle tanımladı;
“Sömürgecilik ve emperyalizme karşı açılan savaşların ilk önderi; uluslararasında anlayışın, sürekli barışın öncüsü; insanlar arasında hiçbir renk, din, ırk ayrımı gözetmeyen bir işbirliği çağının doğacına inanan birisi.”
Atatürk, 13 Temmuz 1923’te The Saturday Evening Post yazarı Isaac F.Marcosson’un “Dünyanın bugünkü hastalığı için ilacınız nedir?” sorusuna, “Aptalca şüphe ve güvensizlik değil, akıllıca işbirliği” yanıtını vermişti.
Atatürk’ün Balkan Konferansı üyelerine yaptığı konuşmadan bir bölümü yazarak barış konusundaki yazılarıma şimdilik ara veriyorum.
“Artık, insanlık mefumu, vicdanlarımızı tasfiyeye ve hislerimizi ülvileştirmeye yardım edecek kadar yükselmiştir.
Vaziyetleri ve onların icaplarını medeni insan fikriyle ve yüksek vicdan aydınlığı ile müşahade ve mütelea edersek şu neticelere varırız.
İnsanları mesut edeceğim diye onları birbirlerine boğazlatmak gayri insani ve son derece teessüfe şeyan bir sistemdir.
İnsanları mesut edecek yegane vasıta, onları birbirlerine yaklaştırarak, onları birbirine sevdirerek, karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarını temine yarayan hareketler ve enerjilerdir.
Cihan sulhu içinde beşeriyetin hakiki saadeti, ancak bu yüksek ideal yolcularının çoğalması ve muvaffak olmasıyla mümkün olacaktır.
Size, tutuğunuz şerefli insanlık yolunda imtisal numunesi olacak, ciddi ve devamlı mesai ve bu mesainizin muvaffikiyetlerle teveccüh etmesini temenni ederim.
Temsil eylediğiniz balkan milletlerine de geniş refah ve saadetler dilerim. Ve Balkan milletlerinin muhterem devlet reisleri için sıhhat ve saadetler temenni ederim.”