ABDÜLMECİT ZAMANINDAKİ BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE BELGE

Oturduğumuz yerde zamanı yıllaaar yıllar gerisine taşımak çok kolay. Önemli olan taşıdığımız tarihteki yapım-edimleri özenle değerlendirmek.

İzninizle, sizi 163 yıl gerilere, Sultan Abdülmecit zamanına götüreceğim. Tarih, 22 Ekim 1860…  Tercüman-ı Ahval (Durumların Tercümanı) Gazetesi o gün yayına başlamıştır. Eğitimli, umur görmüş ediplerimizden Şinasi “MUKADDİME”, yani Takdim başlığıyla kaleme aldığı başyazı’ya şöyle girmiş… Önce yayımlandığı dille verelim, ardından günümü Türkçesiyle sunalım; “Mâdem ki bir hey’et-i içtimaiyede yaşayan halk bunca vezaif-i kanuniye ile mükelleftir, elbette kal’en ve kalemen kendi vatanının menafiine dair beyan-ı efkâr etmeyi cümle-i hukuk-ı müktesebesinden addeyler…”

 

Çevirelim: “Mâdem ki bir sosyal toplumda yaşayan halk bunca yasal görevlerle sorumlu tutulmuştur, elbette sözle ve yazıyla kendi vatanının çıkarlarına ilişkin fikirlerini açıklamayı, doğal olarak kazanılmış haklar arasında sayar.”

 

Tekrar edelim; bu yazı günümüzden 163 yıl önceki  gazetede çıkmıştır.  Temelinde de, geleneklerimizin dayandığı “Sorumluluk hak doğurur” kavramı bulunuyor. Düzgün insan olmak, erkek için askerlik yapmak, vergi vermek, oy kullanmak, sürücü belgesiz direksiyona oturmamak nasıl yasal sorumluluklarımızdan sayılıyorsa, ülkemizin çıkarlarına ilişkin görüş ve fikirlerimizi kal’en, yani sözle veya kalemen, yani yazıyla açıklamak da bu görevlere karşılık hakkımız sayılır.

 

Şinasi, yazısının devamında, Tanzimat Dönemi Anayasası ile tanınmış haklardan ve haklara sığınarak ülke çıkarına yapılabileceklerden uzun uzun bahsetmekte.

 

BİZ DE BU DENKLEM

IŞIĞINDA MIYIZ Kİ?

 

Sultan Abdülmecit Zamanındaki basın özgürlüğünün geleneksel sosyal yapı kapsamında böyle tarif edilmiş olması, günümüz vatandaşına en azından geçmişiyle gururlanma fırsatı verir. Dünya gibi biz de geçen zaman içinde sosyal yapımızı özgün gelenek ve göreneklerimize zarar vermeksizin ileriye götürme gayreti içinde olduk. “Az zamanda, çok ve önemli işler yaptık.” Fakat bunları yeterli göremeyiz. Özellikle yazar-çizer takımının, ülke çıkarlarını kendi öz filtrelerinde süzerek söz veya yazıyla halka duyurmaya çalışırken “Fincancı katırları ürker mi acaba?” biçiminde gelişebilecek endişeden uzak durması esas olmalı. Her kes her zaman doğru düşünmeyebilir. Düşünürken dar ufukta gördüklerine inanır ve o fikrin nasıl sorunlar yaratabileceğini göremeyebilir. O zaman da “Vayy namussuz, izansız vay!.. Vay terörist vayyy!.. Devlete karşı geliyorsun ha!..” deyip azarlamak hatta cezalandırmak yerine, “Dur bakalım bu dediklerinde doğru da nerede? Acaba neden böyle söylüyor? Böyle söylemesine yol açan acaba kendi hatamız mı?” diye analize neden yönelinmesin!..

 

Dünya milletleri arasında basın özgürlüğünde bilmem kaçıncı sırada olmamız şahsen beni ve yakın çevremi çok üzüyor.

 

SİYASET BENİM

İŞİM DEĞİL AMA…

Amcamın delegeliğini 1954’te tanıdım ve merakla takip ettim. 1964’ten beri en az bir ayağım basın dünyasında. Üç cumhurbaşkanı ve birkaç başbakan, pek çok bakanla birebir görüşmem oldu. Türkiye Belediyeler Birliği Kurucu Başkanı Aytaç Durak’ın yıllarca Dış İlişkiler, Çevre ve Kültür Danışmanlığını yaptım. Yani siyasetin ortasında olmadıysam da yakın çevresinde bugüne geldim. İçtenlikle söylüyorum, 59 yıldan beri, yazarken hiç son yıllardaki kadar tedirgin olmadım. Bazı tümcelerimi “Acaba terörist mi sayılırım?” diyerek değiştirmemiştim daha önceleri. Aslında siyasi yazıları siyaset uzmanlarına bırakmışım ve daha çok sosyal ve kültürel alanlardan seçerim konularımı. Yine de, ve az da olsa, endişelendiğim için kendim kendimden utanıyorum. Üstelik bugüne dek en ufak bir tenkit de duymamışım.

Şimdi Cumhuriyetin İkinci Yüzyılının arifesindeyiz. Sayın Cumhurbaşkanımız her yönden kalkınma ve gelişme “müjdeleri” verdi. Dilerim, yazıp çizerken endişe duyduğumuz günler tamamen yok olur. Biz de Abdülmecit zamanındaki basın özgürlüğü temeli üstünde milletçe yüceliriz.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor