Adana, yükselen yeraltı suyuyla depremde risk altında

Jeoloji Mühendisleri Adana Şube Başkanı Mehmet Tatar, kentte yeraltı su seviyesinin yüksek olmasından dolayı çok sayıda binanın bodrum katlarını su bastığını, bu nedenle de binaların taşıma sistemlerinin zarar gördüğünü söyledi. Kentte Çatalan İçme Suyu Projesi’nin devreye girmesi ile diğer içme suyu kuyularının kapatıldığını, bunun da yeraltı su seviyesinde artış yaşanmasına neden olduğunu anlatan Başkan Mehmet Tatar, su havzalarının yükselişe geçtiğini ifade etti.

Röportaj: Yener EKİNCİ

ADANA (BÖLGE) – Adana bir deprem bölgesi. Geçmişte yaşanan acıların yinelenmemesi açısından ne durumda olduğumuzu öğrenmek ve yeni gelişmelerden haberdar olmak için Jeoloji Mühendisleri Adana Şube Başkanı Mehmet Tatar’ı ziyaret ettik. Tatar, Adana’nın merkezinde yeraltı su seviyesinde 7 metrelik artış olduğunu, bunun alüvyon zemini gevşettiğini, olası bir deprem karşısında binaların emniyetini azalttığını söyledi. Tatar,  Kuyuların kapatılması ile birlikte yeraltı su seviyesi doğal haline geldi. Çatalan öncesine kadar Adana’nın içme suyu, kuyulardan temin ediliyordu. 2.5, 3 milyon metreküp su çekiliyordu. Ancak bu su şimdi çekilmiyor. Özellikle kentin güneyindeki binaların bodrum katlarının tamamı su dolmuş vaziyette. Vatandaş bu noktada doğru bilgilendirilmiyor. Bodrum katlarına dolan suyu çekiyor. Bu da, zemini boşaltıyor. Adana’nın en önemli sorunlarından biri budur, zemin artık eski zemin değildir. Olası bir depremde bu binalar yerle bir olur’’ dedi. İşte, Başkan Tatar ile yaptığımız röportaj;  

Son aylarda her röportajda sorduğum soruyu size de yönelterek sohbetimize başlamak istiyorum. Pandemi süreci sizi nasıl etkiledi?

Hatay, Mersin, Osmaniye ve Adana olmak üzere Çukurova bölgesi kapsamında bin 500 üye ile faaliyet gösteriyoruz. Pandemi sürecinden ötürü mesleki eğitim ve etkinliklerimizi internet üzerinden online devam ediyor. Dolayısıyla diğer odalar gibi, biz de son aylar da pek etkin çalışamıyoruz.

Jeoloji mühendislerinin genel sorunlarını hangi başlıklar altında sıralayabiliriz?

En büyük sorunumuz işsizlik. Madenler işletildiği, inşaatlar devam ettiği ve baraj yapımı gibi devlet yatırımları olduğu sürece bizlere ihtiyaç oluyor. Ekonomiyle birebir bağlantılı bir mesleğe sahibiz. Ancak şu an ekonominin durumu ortada. O nedenle şu an meslektaşlarımızın büyük bir bölümü işsiz durumda. Bizler genellikle deprem gibi doğal afetler sonrası akla gelen bir meslek dalındayız. Bu da bizi son derece üzüyor. Çünkü jeoloji mühendisleri hayatından her alanında vardır. Yer altı suyundan tutun da, madenlerin aranması veya zemin etütleri konusunda başvurulması gereken kişileriz. İkinci sorunumuz ise eğitim. Üniversitelerin açtığı fakülte sayısı gerçekten çok fazla. Bu da ihtiyaç fazlası mühendis ortaya çıkmasına neden oluyor. İş talebini karşılayacak yatırım zaten yok. Bu da işsizliği meydana getiriyor. Mesela maden işletmelerinde, baraj inşaatlarında ve HES’lerde çalışan yüzlerce mühendisimiz pandemiden dolayı çalışamıyor. Hepsi beklemede.

Odaya kayıtlı üyelerinizden ortalama ne kadarı işsiz?

Az önce de söylediğim gibi bin 500 üyemiz var ancak bir de kayıtlı olmayanlar bulunuyor. Onların da sayısı bin 500 civarında. Yani bölgede 3 bine yakın mühendis var ve bunların yüzde 60’ı çalışamıyor. Geçimlerini sağlamak için başka işler yapmak zorunda kalıyorlar.   

Jeoloji mühendisi olmak isteyen gençler sizlerden bilgi alıyorlardır. Mesleğe ilgileri ne durumda?  

Z kuşağı dediğimiz gençler iş potansiyeli olan meslekleri bizden daha iyi biliyor. Bu nedenle birçoğu son yıllarda yaşadığımız işsizliğin farkında ve jeoloji mühendisi olmak istemiyor. Genelde sağlık sektörünü tercih ediyorlar.

Adana’da kuyuların kapatılmasıyla birlikte yükselen yer altı sularının ciddi seviyelere ulaştığı söyleniyor. Bu doğru mu?

Kentte yeraltı su seviyesinin yüksek olmasından dolayı çok sayıda binanın bodrum katlarını su basıyor, bu nedenle de binaların taşıma sistemleri zarar görüyor. Çatalan İçme Suyu Projesi’nin devreye girmesi ile diğer içme suyu kuyularının kapatılması, yeraltı su seviyesinde artış yaşanmasına neden oldu. Su havzalarının yükselişe geçtiğini görebiliyoruz. Yeraltı su seviyesinin yüksek olduğu alüvyon kökenli birimler, serbest akifer türlerine sahip. Bu türlerin en büyük beslenme kaynakları yağışlar. Son yıllarda yağışların etkisinin de artmasıyla birlikte su taşmaları kent hayatını etkileyen önemli bir probleme dönüştü. Yeraltı su seviyesi 7-10 metre arasındayken, Çatalan Suyu’nun devreye girmesiyle 2-8 metre arasında yükseldi. Adana’da kuyuları tekrar aktifleştirmeliyiz. Çatalan Barajı ikinci aşamada kalmalı ve eksik kalan yerlerde devreye girmelidir.

Ne gibi tehlikeler arz ediyor ve neler yapılması gerekiyor?

Yeraltı suyunu göz ardı ederek binalar inşa ederseniz, depremlerde yıkım olarak karşımıza çıkar. Binayı ne kadar sağlam yaparsanız yapın, su yalıtımı olmazsa, olası bir depremde zarar görmesi kaçınılmazdır. Binanın temeline mutlaka bohçalama sistemi yapılması gerekiyor. Şehirdeki eski binalar da o anki su seviyesine göre inşa edilmiş. Kimse su seviyesinin yükseleceğini hesap etmemiş. Dolayısıyla eski binalar da risk altında.

Adana’ya hiç yağmur yağmazsa 50 yıl yetecek kadar su olduğuna dair bir görüş var. Siz de katılıyor musunuz?

Doğrudur. Biliyorsunuz ki Türkiye’de bir su kıtlığı yaşanıyor. Ancak Adana geniş bir su rezervine sahiptir. Bence 50 yıl değil de 60-70 yıl daha yetecek kadar suya sahibiz.

Bölgemizi ve Adana’yı bekleyen deprem tehdidi var mı?

1998 yılında Adana’yı yaralayan depremin üzerinden yirmi iki geçti ancak Adanalıların deprem korkusu ilk günkü gibi duruyor. Birçok can ve mal kaybına neden olan depremin ardından her ne kadar deprem konusunda bir adım daha bilinçlenmiş olsak da hala aklımızda sorular var. Bölgemizde yakın zamanda bir deprem beklenmiyor. Çünkü belirli periyotlarda oluyor. Ufak tefek depremler oluyor ama Adana ve çevresinde yıkıcı depremler geçmiş zamana bakarsak 45-50 yıl periyodunda oluyor. Bir deprem ülkesiyiz ve her an bir depreme hazır olmamız gerekiyor. Ne zaman olacağını kestiremiyoruz ama olacak yerleri biliyoruz en azından. Aktif fayların olduğu yerler bilimsel çalışmalar sonucunda ortaya konmuş, buralarda sağlam yapılar yaparsak korkulacak bir şey yok.

Adana olası bir depreme hazır mı?

Maalesef hazır değil. Deprem master planı, afet master planı veya afet yönet planı gibi planlama yok Adana’da. Deprem oldu, nerde toplanılacak, nereye gidilecek? Biliyorsunuz küçücük bir depremde trafik tıkanıyor ve bu kargaşadan yararlanmalar hatta can kaybına varan olaylar oluyor. Bu bilinci vatandaşlara aşılamadığımız için vatandaşlarımız panikliyor. Hâlbuki bir deprem, afet planımız olsa toplanma alanları ve hangi yolların açık olduğunu gösterir. Bırakın Adana’yı, Türkiye’de yok öyle bir planlama. Bütün yeşil alanları konuta açarsak olmaz. Ama deprem olduktan sonra çadır ve erzak yardımlarını çok iyi yapıyoruz. Bunlar önemli değil. Önemli olan planlamayı depremden önce yapmak. Bunların uygulanması yerel yönetimlere düşüyor. Başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere ilçe belediyelerine büyük iş düşüyor. Kurtarma ekipleri o konuda hazırlar. Donanımları iyi ama depremden sonraki o keşmekeşi, o kargaşayı önleyecek plan yok. İnsanları psikolojik olarak da hazırlamak gerekiyor. Bilinç aşılamak gerekiyor. En ufak depremde pencereden atlayıp, kolunu bacağını kırabiliyor. Hatta ölümlere varan yaralanmalar oluyor. Okullarda eğitim vermek gerekiyor, topluma bilgi vermek gerekiyor. Biz oda olarak daha önceki yıllarda milli eğitimle beraber bir protokol yapmıştık. Okullardan teklif gelirse depremin oluşumu ve depremden korunma yöntemlerini anlatıyoruz. Belediyeler ile istişare içerisindeyiz. Yeni yerleşim alanları açılırken imara yönelik önerilerimiz oluyor. Mesela Japonya’da deprem oluyor ama insanlar normal hayatlarına devam ediyor. Çünkü bilinçliler bu konuda.

Madencilik faaliyetlerinden değerlendirecek olursak Adana nasıl bir konumda?

Adana’nın genel jeolojik yapısı dağlık ve ovalık olarak iki kesimde inceleniyor. Jeolojik konumu nedeni ile Adana, çok çeşitli ve önemli yer altı kaynaklarına sahiptir. İl ve yakın çevresinde yaptığı çalışmalar sonucunda önemli metalik maden ve endüstriyel hammadde yatak ve zuhurları ortaya çıkarılmıştır. Bunlar, başta krom olmak üzere demir, alüminyum, bakır-kurşun-çinko, manganez, kuvars, kuvarsit, fosfat ve kum-çakıl olarak sayılabilir.  Feke-Mansurlu yöresi, Sivas-Divriği’den sonra Türkiye demir rezervleri ve üretim miktarları açısından ikinci önemli bölge konumundadır.

Zaman ayırıp vermiş olduğunuz bilgiler için teşekkür ederim

Ben teşekkür eder, yayın hayatınızda başarılar dilerim.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor