ADANA’DA KURULAN MHP ADANA’DA KUTLANIYOR
6 Şubat 1969’da CKMP Adana İl Başkanı Faruk Akkülah, “Adana teşkilatı olarak partinin adının “Milli Hareket Partisi” ambleminin de üç hilal olarak değiştirilmesi için kongreye teklifte bulunacaklarını” bildirmiştir. Buradan, kongre safhasına gelinen dönemlerde dahi partinin ismi konusunda bir netliğin sağlanamadığı tespiti çıkarılabilir.
Akkülah konuşmasının devamında kongrenin, yalın ayaklı komandoların katıldığı “milli hedefler yürüyüşü” ile başlayacağını ifade etmiş ve kendisinin “bizim parti çıplak ayaklı partidir” sözünü sembolize eden çıplak bir çift ayak resminin de döviz olarak taşınacağını söylemiştir.
KONGREDE İLK GÜN: 8 ŞUBAT 1969
Kongre günü gelip çatmıştır. Kuruköprü semtindeki parti binasından saat 09.45’te başlayan yürüyüşte, dokuz ışığı temsilen dokuz adet olan mavi gömlekli motosikletli ekip yer alır. Arkasından 43 kişilik Millî Türk Talebe Birliği’ne bağlı mehter takımı ve 500 komando onları takip eder. Komandolar son anda alınan bir kararla yürüyüşe, daha önce belirtildiği gibi çıplak ayakla değil ayakkabılı olarak katıldılar. Alparslan Türkeş, Muzaffer Özdağ, CKMP Genel Yönetim Kurulu Üyeleri ve 750 delegenin birçoğu bu heyetin en sonunda yer alırlar.
Yürüyüşte sık sık “Bozkurtlar geliyor, Başbuğ geliyor” sloganları atılmıştır. Taşınan dövizlerde ise şu sloganlar vardı:
“Daha az köy, daha çok fabrika”
“Tanrıdağı kadar Türk, Hiradağı kadar Müslümanız”
“Felsefemiz hareket… Hareket… Hareket…”
“Kağnı temposundan füze temposuna”
“Hayatımızın milli misakını istiyoruz”
Kurultayın yapılacağı Adana Kapalı Spor Salonu’nda 16 Türk devletine ait olduğu ifade edilen bayraklar bulunmaktaydı. Salondakilerden bir kısmı “Türkeş Marşı” olarak da bilinen ve “ceddin deden”in ritmi ile söylenen:
Güvendik biz sana Türkeş
Sensin Alparslanlara eş
Milletimin gözü yaşlı
Kurtar onu Başbuğ Türkeş
Marşını söylüyordu.
Kongrenin açılış konuşmasını Alparslan Türkeş yapmıştır.
“Ülkücü Türk gençleri, sevgili bozkurtlar” hitabıyla başlayan konuşma “Torosların eteğinde, güzel topraklar üzerinde tevekkün eden (sesini duyuran) irade yeni bir Ergenekon müjdeliyor.” girişi ile devam etmiş ve daha sonra dünyadaki ve ülkemizdeki ekonomik sistemler uzun uzun tahlil edilmiştir.
Türkeş konuşmasına şu sözlerle devam eder:
“Sevgili arkadaşlarım,
Biz yeni bir ahlâk, yeni bir maneviyat, yeni bir iktisat davasını temsil ediyoruz. İçimizde Tanrı Dağı’ndan taşıdığımız Ergenekon setini eriten ateş, gönlümüzde zihnimizde Hira Dağı’ndan doğan güneşin ışığı var. Biz Müslüman Türk’ün öz nizamını, milli nizamı temsil eden milli hareketiz.
İslam iman ve fazileti, Türklük şuur ve gururu, Türk harsı ile 21. yüzyıl medeniyeti feza, atom, elektronik çağının yeni Müslüman Türk medeniyeti; davamız budur. Bu gaye ile iktidara talibiz.
Bu amaçla Türk milletini yeniden teşkilatlandırmaya, devleti yeniden kurmaya kararlıyız.”
Türkeş, daha sonra sözü “komandolar” konusuna getirmiş ve şunları söylemiştir:
“Aziz arkadaşlarım;
Şimdi son aylarda çok konuşulan bir meseleye, gençlik hareketlerine de kısaca dokunacağım. Önce şunu belirteyim. Aşırı solu ve ortanın solunu tutan gazetelerin yazdıklarından hiçbirisi doğru değildir. Gençlerimizin saldırgan oldukları yolundaki iddialar yalandır, iftiradır.”
Türkeş, uzun konuşmasını “olağanüstü kurultayımızın hayırlı, uğurlu olmasını” dileyerek bitirir.
“Kongrede ilk kavga divan başkanlığı seçimlerinde yaşanır. Yumruklaşmaya kadar giden kavgalar sonucunda divan başkanlığına CKMP İstanbul İl Başkanı Orhan Kaleli getirilir. Sekreterliklere aday gösterilmesi esnasında bir delege, başkanlık divanına hitaben:
“Tarafsızlığınızdan şüphe ediyoruz. Ne biçim divan? Delegelere aday gösterme hakkı tanınmıyor” diye bağırır.
İstanbul delegelerinden Bahattin Erman ise “yapılan oylama usülsüzdür” diyerek yapılanlara tepki göstermiştir.
Yaşanan tartışmalar esnasında MHP Genel İdare Kurulu Üyesi Hüseyin Üzmez, kalabalığı yatıştırmak için şu sözleri söylemiştir:
“Bu bizim için son şanstır. Bütün Türkiye’nin gözü bizim üzerimizdedir. Sayın başkanımız hastadır. Bu yüzden kavgaya son vermenizi istiyoruz”
Uyarılara rağmen tartışmalar bazen kavga boyutunu alır. Yükselen ateş bir türlü dinmeyince başkanlık divanı kongreyi iki saat tatil etmek zorunda kalır. Parti taraftarları ile delegeler arasında çıkan kavgaya, bazı partililerin “delege olmayanların oy kullandığı” iddiası da eklenmiştir.
Akşam, CKMP yürüyüşünün ismi yüzünden partililer arasında çıkan kavgada, gazeteler ve bir dönem partililerce kullanılan tabir ile 50 partili karakolluk olmuştur.
KONGREDE İKİNCİ GÜN: 9 ŞUBAT 1969
Kongrenin ikinci gününde çıkan İlk tartışma, hem o dönem komando diye tabir edilen ekipten hem de delege olan bir ismin “gençlik kollarına yapılan yardımın yetersiz olduğunu” söylemesi üzerine başlamıştır. Bu sırada bir başka komandonun “Niye, biz para mı alıyoruz” demesi üzerine devam etmiştir.
Daha sonra bozkurtçular-hilalciler veya komandolar-ülkücüler olarak da tasniflenen, aslında Türkçü-ülkücü tasnifinin daha doğru olduğu iki grup arasında “hangi grubun temsilcisi önce konuşacak” tartışması ortaya çıkmıştır. Osman Yüksel Serdengeçti’den evvel Faik Baysal’ın konuşmasını isteyen grup ile diğer grubun arsında çıkan kavga sonrasında kürsüye Osman Yüksel çıkmıştır.
Kürsüde konuşan Genel Yönetim Kurulu Üyesi Osman Yüksel Serdengeçti’nin konuşması sırasında partililer arasında bitmeyen tartışmalar daha da alevlenmiştir. Bunun üzerine Serdengeçti sinirlenerek:
“İçimizde hilal düşmanları, din düşmanları var. Ben bundan sonra CKMP’de yokum” diyerek başındaki kalpağı fırlatmıştır.
Bu sözlerle kürsüden inmek isteyen Serdengeçti’ye, diğer Yönetim Kurulu üyeleri engel olmuş ve uzun uğraşlar sonrasında onu tekrar kürsüye çıkarabilmiştir. Tekrar kürsüye çıkan Serdengeçti:
“Ben bu memlekette Muhteşem Süleyman’dan Berbat Süleyman’a kadar Süleymanlar geçti, demiştim. Bütün buna rağmen Süleyman Demirel, Mecliste beni görünce hatırımı sorardı. Siz burada bu kadarcık müsamahayı göstermiyorsunuz” demiş ve şöyle devam etmişti.
“52 yaşındayım. 100’ün yarısını geçtik. Kimseye serfüru etmedik (baş eğmedik). Ne hükümete, ne de Süleyman’a… Şimdi üç buçuk sergerde (elebaşı) bizi tahakküm etmek istiyor. Bizi ümmetçi olarak, gerici olarak göstermek istiyor”
Uzun tartışmalar sonrasında nihayet seçim safhasına geçilmiş ve Alparslan Türkeş tekrar genel başkan seçilmiştir. Türkeş, Genel Başkan seçildikten sonra da bir konuşma yapmıştır. Kurultayda yaşanan tartışmalarla ilgili yorumu şöyledir:
“Arkadaşlar, sırası gelmişken çok ehemmiyetli saydığım bir hususu işaret edeceğim, pek az olmakla birlikte, bazı kimselerin milliyetçilikle İslamiyet’i çatıştırmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Böyle bir tutum yanlıştır. Abestir, cahilliktir. Şuurlu bir şekilde yapılıyorsa ihanettir, nifaktır. Mücadele farklı, hatta birbirine düşman mefkûreler arasında olur. Hâlbuki Türklükle İslamiyet, bin yıldan beri aynı mukaddes potada kaynaşmış, etle tırnak misali ayrılması imkansız bir hâle gelmiştir.”
“Partinin en yetkili ve sorumlu mevkiine layık gördüğünüz bir insan olarak, bir kere daha açıkça ilan ediyorum; milliyetçiliği reddeden bir dincilik anlayışı ve İslamiyet’e düşman bir milliyetçilik anlayışı bize yabancıdır, bizim dışımızdadır. Bu sakat görüşleri savunanlar bize mensup olduklarını ileri sürseler bile, bizimle bir ilgileri yoktur, bizden değildirler. Aziz Türk milletine ve savaşımıza katılan yiğit yürekli, mücahit ruhlu kardeşlerimize istirham ediyorum, nifak zamanı değildir; birlik günüdür.”
Türkeş, partinin amblemi ile ilgili tartışmalarla ilgili olarak şu yorumu yapmıştır:
“Ayrıca ve nihai olarak şunu belirteyim ki, motiflerde, sembollerde hayatiyet güç ve enerjisini kaybetmiş kalıplarda, mucize gücü yoktur. Türk İslam dünyasının utanç ve ıstırap veren perişan hâli önümüzdedir. Çağın hâkim medeniyetini temsil eden mağrur ve zalim kuvvetler, eski muhteşem medeniyet yurtlarında hüküm yürütmekte ve talihsiz ülkeleri zillet içinde tutmaktadır. Bu ülkeler çocuklarını, yurtlarını, varlıklarını korumak ve devam ettirmek için, bulacakları çare ve yol, ömrünü tamamlamış köhne kurumlara, tozlu küflenmiş motiflere şuursuzca sarılmak değil, hâkim medeniyetin üstünlük sebeplerine nüfuz ederek daha üstün bir hayat nizamı kurmak için çaba göstermektedir.”
Konuşmasının son bölümünde de;
“Millet hayatını yepyeni temeller üzerinde inşa ederken, milli nizam kurarken, insanı da yenileme, geçmişle ilgili kırgınlıkları silme kararında olmalıyız. Bu sebeple genel ve şümullü bir affı savunduk, savunuyoruz.”
“Kuracağımız milli nizam, kendi öz değerimizin, Türk’ün yaratıcı dehasına göre evrensel aklın, bilimin kanunlarına uygun düşünüşü temin eden bir hayat tarzı olacaktır.”
“Faşizme, Nazizm’e veya yabancı diğer bir sisteme özentiyi Türk milliyetçileri olarak reddederiz. Bu kabil özentiler dünün ve bugünün iktidarında görülmüştür. Ama milli nizamların yolu değildir.” İfadelerini kullanır.