ADANA’NIN 99 YIL ÖNCEKİ COŞKUSUNU UNUTMUŞUZ

Her 20 Aralık günü mangal başında büyüklerimden dinlerdim o müthiş heyecanı, yüreklerden taşan gururu ve Atatürk’e uzanan minnet demetlerini.
Sene, 1921; Aralığın 20’si, günlerden Salı… Bir gün farkla, bundan tam 99 yıl öncesi yani. Teknolojinin en üst perdesinden silahları, pahalı kumaştan mevsimlik giysileri, sayısız motorlu araçları, bela kesilen uçakları, etli-sütlü-çerezli bol yiyecekleri ve üstüne kuruldukları Mondros Mütarekesi koşullarıyla bir tarafta Fransızlar. Diğer yanda da, yalın ayak, yırtık-sökük giysileri, bulunabilirse atıştırmalık yiyecekleri, kara barut-dolma tüfek gibi yetersiz silahları, ama sağlam yürekleriyle Adana çocukları…
İşgalciler, eşine rastlanmamış ve bir daha rastlanmayacak soykırım teşebbüsü olan Kaç-Kaç Faciasına göz yumacak kadar sivrilmiş kinlerine ve uyguladıkları işkencelere rağmen dize gelmiş. 20 Ekim’de Ankara’da yapılan anlaşma ile, işgal kuvvetlerinin en geç 2 ay içinde yönetimi tamamen Türk tarafına devrederek çekilecekleri imza altına alınmış. Fransız tarafı, topunu, tüfeğini, mermisini, uçağını bize bırakarak çekilmiş. Geriye sadece formalite anlamında, savaş ertesi dostluk nutukları atmak ve sıcak günleri soğutmak için birkaç Fransız subayı var.
O günün sabahında Pozantı’dan Adana’ya gelmiş olan askerimiz, Giritliler Mahallesinin bulunduğu yerde bekliyor. Bir adı da derme-çatma ve teneke yamalı kulübelerden oluştuğu için Teneke Mahallesi olan yer, şimdiki Atatürk Parkının kapladığı alan. Adanalı, kahramanlarımızı karşılamak ve onlarla kucaklaşmak için doluşmuş. Sevinç çığlıkları ve şükür duaları gökyüzünden yansımakta. Saat 12’de yürüyüşe geçen birliğimiz, sevinç heyecan taşmış mahşeri kalabalık nedeniyle Kolordu’ya iki saat sonra ulaşabiliyor.
Birliğimiz Kolordu önünde yerini alınca bayrak çekme töreni başlatılmış. Bando, büyük günü şen-şakrak marşlarla süslemekte. Başkomutanımızin, devir-teslimde ordumuzu temsil etmek üzere görevlendirdiği Muhittin Paşa, emir subayındaki şanlı bayrağı alarak üç kez öptükten sonra, direğe çekmesi için Merkez Kumandanı Ata Bey’e teslim etti. Şanlı ve nazlı al bayrak özlem gidermenin sevincini gösterircesine dalgalana dalgalana yükselirken bando da selam marşını çalmaktaydı.
Marş bitince, Muhittin Paşa birliğimize dönerek “Merhaba asker!” dedi ve özlü, duygulu bir konuşma yaptı. On binlerin doldurduğu alanda çıt çıkmıyor, paşanın her sözcüğü adeta belleklere kazınıyordu. Paşa, Konuşmasında iki isme de yer vermiş ve şöyle demişti: “Böyle şerefli bir günde bulunmak bahtiyarlığını bana tevdi buyuran Başkumandanımız, Müşirimiz Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine bütün kalbimle minnettarım. Şunu da hatırınızda tutunuz ve bir buçuk seneden beri kendi milletleri arasında bizim için mücadeleye girişen Franklin Buyyon cenaplarını da asla gönülden çıkarmayınız. Türk, kendisine muhabbet ve dostluk gösterenlere karşı daima minnettardır”.
Buyyon’un, gerçekten de barış anlaşması için olağanüstü gayret gösterdiğini Ulu Önderimiz Nutuk sayfalarında dile getirmiştir. Aralarındaki dostluk savaştan sonra da sürmüş ve Buyyon defalarca Ankara’ya gelerek Gazi’yi ziyaret etmiştir. Muhittin Paşa sözlerini bitirdiği anda yüzlerce kurban kesildi. Bunların tamamına yakını “Bayrağımızı yeniden görebilmeye” adanmıştı. Nakib-ül eşraf Ramazanoğlu Hüseyin Efendi’nin duasından sonra askerimiz kışlasına giderek dinlenmeye çekildi. Töreni takip eden kalabalık, bu kez de, Adana’ya gelmiş ve şimdiki İstiklal İlköğretim Okulu olan evdeki Franklen Buyyon’u ziyaret ederek hizmetlerinden dolayı teşekkür etti.
O çok büyük, o muhteşem, o gözyaşlarını sevinç pınarı gibi akıtan kutsal günün yılda bir kez olsun anılmaması ne kadar üzücü değil mi?
20 ARALIK BÖYLE İSE 5 OCAK NE OLUYOR?
Fransız Askeri güçleri gerçekten de tamamen çekilmiş, geride, yüksek rütbeli birkaç subay kalmıştı. Bunlar bir yandan barışı güçlendirmek, kırılmış-yanmış yürekleri rahatlatmaya çalışmak ve diğer yandan ordumuza devredilen tüm uçak, silah, cepanelik, araç ve hayvanlarla ilgili protokolleri düzenlemek için 15 gün daha kaldılar. Bu süre içinde de hemen her akşam karşılıklı davetlerde dostluk nutukları atıldı, savaşın acı bazı anları hoşgörüyle hatırlandı.
Bu içtenliğe saygı duyan büyüklerimiz, son Fransız subayın ayrıldığı 4 Ocak’ttan bir gün sonrasını Kurtuluş Günü ilan etti. Nur içinde yatsınlar.
ZAFERLER BURADA RESMİLEŞTİ: 18 Aralık 1918’de başlayan işgal 3 yılı aşkın bir süre devam etti. Görülmedik, duyulmadık işkence ve amansız savaşlardan sonra kıyas götürmez silah üstünlüğüne Vatan Aşkıyla kaşı koyan atalarımız mucize zaferlere imza atmıştı. Sonuçta, aman dileyen Fransızlar askeri güçlerini çekmiş, 20 Aralık 1921 günü al bayrağımız Kolordu gönderine çekilmişti. Binanın çevresindeki geniş alanlar sevinç ve heyecan sarhoşu on binlerce Adanalı arafından hınca hınç dolmuştu.

FRANSIZ GENERALİN VEDASI: Ermenilerin pek azı kalmış, çoğunluğu Adana’yı gereksiz korku içinde terk etmişti. Fransız General Duffieux, 20 Ekim Antlaşmasından sonra pek çok kuruma veda ziyaretinde bulunmuştu. 19 Kasım 1921 günü çekilen fotoğraf, generalin hristiyanlara ait Jan d’Arc okulu ziyaretinde karşılanışını gösteriyor.

ERMENİLERİN YERSİZ ENDİŞESİ: Başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Devlet büyüklerimizin “Canınız, malınız bize emanettir. Gönül rahatlığıyla kalabilirsiniz” çağrılarına karşın, intikamdan korkan on binlerce Ermeni üç-beş gün içinde Adana’yı terk etti. Fotoğra, vapurla kaçmak için yük vagonunu hıncahınç doldurmuş Ermenileri Mersin yolculuğu sırasında gösteriyor.
