ADANA’NIN YOLLARI HENDEK!

Beynimin bir tarafında hayal meyal anıların dosyalandığı bölüm var. Arada sırada buraya girme dürtüm uyanır ve zorlayarak da olsa dalarım yarı şeffaf görüntüler yığınına…

İncelediğim son anı belgesi, sokaklarımızın iki yanındaki hendekler…

Her yerde aynı olup olmadığını söyleyemem; evimizin önünden geçen yaklaşık 70-80 santim genişliğinde ve orta noktası itibariyle 40 santim kadar derinlikte olmalıydı. Hendekler, yağmur sularının birikmesini önlemek amacıyla sokakların iki yanında açılmıştı.

Evlere giriş için ufacık köprücükler vardı. Çoğu ahşaptandı. Bazıları enlice bir kalasla, varlıklı olanlar küpeşteli demir köprü kullanarak evle sokak arası ulaşıma çözüm bulmuştu.

Sokaklarımızda beton hayal bile edilmemişti. Taş kaplama da yoktu. Her sonbahar bitimine doğru demir kasalı damperli kamyonlarla dökülen çakıl serilir, böylece yolumuzun geçilebilir olması sağlanırdı. Bu malzeme geçirimli olduğundan yüzeyde pek birikinti olmaz, sular hendeklere akar, buradan da güneye doğru taşınırdı.

Silik anılarımı zorlayarak söyleyebilirim; sokakların tahliyesini sağlayan bu hendekler, o zamanlar Hergele Yolu diye bildiğimiz şimdiki Bakımyurdu Caddesi’nin solunda 3 metre kadar genişlikte açılmış kanalda sonlanır, bu kanal da Ağba dediğimiz bataklık-ormanlık çevreye kadar uzanırdı. Bataklığın Güney ve Batı yanları ormanlıkmış. Ben görmedim. Büyüklerimizden ve oraları tanımış arkadaşlarımdan duyduğuma göre gür ve gür olduğu kadar sık ağaçlar arasına girmekten çekinirlermiş. Yılanlar değil de, abartmak gibi olmasın, manda iriliğindeki domuzlar korkuturmuş.

KİLOMETREYE VURALIM MI?..

Cumhuriyet’in 15’inci Yılındaki İllerimizi etraflıca inceleyen kitaplar Atatürk Araştırma Merkezi tarafından hazırlanmış. 566 sayfalık ilk kitapta Adana, Afyon, Aydın ve Balıkesir yer almakta. Kentimiz ilginç bilgi ve bugün için inanılmaz gibi algılanan rakamlarla anlatılıyor. Kısmet olursa, Cumhuriyet’imizin 100’üncü Yıldönümüne yaklaşırken bunlardan etraflıca bahsederiz. Şimdilik, hendeklere, daha doğrusu, kitapta “Lâğam” diye geçen bölümü kurcalayacağız. Buyurunuz, birlikte okuyalım:

“Adana’da (… ) 5845 metre üstü kapalı lâğam (sıvı atık kanalı anlamındadır), 2020 metre hususi lâğam, 3845 metre fabrikalara ait lâğam, 12 kilometre üzeri açık lâğam verdır…”

Üzeri açık denilen lâğım, bizim yazı  konusu hendekler… 12 kilometre demek, o yılların Adanası için, kent merkezine yakın sokakların neredeyse tamamı demek.

HENDEK BAKIMI

Belediye, yanılmıyorsam, yılda iki kez hendek düzenlemesi yaptırırdı. Ellerinde mecrefe (Geniş ağızlı kazma) ve kürek, birkaç görevli, sokakların bir başından başlayıp öteki uzuna kadar hendekleri elden geçirir, akıntıya engel birikim ve bitkiler alınarak kanala derece kazandırılırdı. Çıkan moloz, çamur ve bitkiler de, aynı ekibin ayrılmaz parçası olan zibil arabasına yüklenirdi.

Zibil Arabası, o yılların çöp toplama aracıydı. Yaklaşık birbuçuk metreye ikibuçuk metre tekerlekli sal üstüne yerleştirilmiş, üstte iki yandan açılan kapaklı, bir metre kadar yüksekliğindeki basit, tahta sandık. Önünde, akıllı-uslu, lâftan anlayan, belediyede kadrolu at. Görevlilerden gelen komutla yavaş yavaş yürüyen ve “Durrr!” ya da “Çüşşş!” komutuyla duran atın söz tutmasına her zaman hayret etmişimdir. Gerçi şimdilerde de bazı kişilerin körü körüne itaat ettiklerini görüyorum ama artık  hayret etmiyor, acıyorum.

1938 yılı Adanasını inceleyen kitapta, Cumhuriyet’in 15’inci Yılı itibariyle çok yönlü incelemeler var. Buradan alıntı yapıyorum:

“Yollar ve Lâğımlar: Normal Bütçede her yıl ayrılacak tahsisatla şehrin ana yollarını birden yaptırma imkânsızlığı düşünülerek bir müteahhitle yapılan mukaveleye göre şehrin büyük yolları 1929-1929 yıllarında tamamlanmış ve şehrin yol işinin en büyük kısmı halledilmiştir. Hükûmet Konağından başlayıp (Burada bir kısım asfalttır) Saat Kulesi, Yağcami Meydanı, Belediye Caddesi ve Yeni Otel önüne kadar uzayan caddenin kaldırım taşları ile döşenmesi ve gerek bu caddenin, gerekse Abidinpaşa ve Yeni Otelden Borsa önüne ve yine Yeni Otelden asfalt Dörtyol ağzına kadar uzanan caddelerin iki tarafı beton plâklı yaya kaldırımları böylece tamamlanmıştır.”

Aynı paragrafta diğer yollar ve kaldırımları hakkında bilgi verildikten sonra, takip eden bir başka paragrafta da Adana rakamlarla nitelendiriliyor:

“Dünürüm Eyüp Ağba çocukluğunun yazlarını Camuzcu Köyünde geçirmiş. Söylediğine göre, karpuz tarlasına bekçi bulmak meseleymiş. Ne kadar gözü pek olursa olsun, tuttukları bekçi ertesi gün ya da en çok üç gün sonra “canavar var” diyerek bırakıp gidermiş. Canavar dedikleri de işte bu domuzlar. Tabii ki bataklığın ciddi bir yararı da var; mandalar, yani camızlar (Camuzlar)… Camuzcu Köyü de ismini  bu hayvanların bolluğundan almış zaten. Hoş, şimdilerde ilaç için bile bir tek camız bulamazsınız Camuzcu Köyü’nde, o başka.

Dönelim yine hendeklerimize… O vakitler insanlığın çevre bağlamında güzel günleriyle geçiyordu. Çünkü plastik henüz icat edilmemiş, edilmiş olsa da yaygınlaşmamıştı. Sebze, meyve daha çok sepetle, zembille taşınır, bakkaliye ürünleri de kağıt torbalara doldurulurdu. Bunları neden yazdığımı gençler anlayamayabilir. Şunun için yazdım, plastik devri öncesinde dünya çok daha temiz, çevre çok daha sağlıklıydı. Hendeklerimiz de tıkanmazdı kolay kolay. Arada sırada kürekle, kazmayla  ufak-tefek müdahaleler yeterli olurdu.

Aklım ermeye başladığında yöremizde sıtma ile mücadele başlamıştı. Hastalığın tedavisi bir yana, sıtmaya yol açan sineklerin kuluçka alanlarına da mazot sıkılırdı. Bu alanların en bereketlileri arasında elbette hendekler de sıra tutar, tabandaki havuzcuklarda biriken sular kuluçkaya güç-kuvvet verirdi. Mücadelenin temel öğesi mazotlu sırt pompalarıydı. Sıtma savaş görevlileri sokak sokak dolaşır, gerekli yerlere mazot püskürterek larva dediğimiz sinek öncesi kurtçukları yok etmeye çalışırlardı.

Kanalizasyon bizim sokağa 1953’te geldi. Kısa sürede Adana’nın her tarafına yayıldı ve kim bilir kaç asır hizmet vermiş olan hendekler tarihteki yerine çekildi, bir de beynimdeki yarı şeffaf anılar köşesine…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor