AİLENİN DERİN YOKSULLUĞU ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİ KÖRÜKLÜYOR

Maddi olanaksızlıklar nedeniyel çocukların eğitimden kopması ve erken yaşta çalışmaya başlamasıyla yoksulluk içinden çıkılmaz bir kısır döngü haline gelmektedir.

Yoksulluk çocukların eğitim yaşamını ilk günden etkilemektedir. Varlıklı ailelerin okul öncecsi eğitim alma ihtimali bile yoksul ailelerin çocuklarından 4 kat fazladır.

Ülkemiz OECD ülkeleri arasında ailelerin sosyo ekonomik durumunun öğrencilerin eğitim hayatını en çok etkilediği ülke olmuştur.

20-30 yaş arası gençlerin %65’i ailelerinin maddi imkanları daha iyi olsaydı, daha iyi eğitim alabileceklerini düşündüğünü ifade ediyorlar.

Eğitimde eşitsizlik, yoksululğun nesilden nesile aktarılmasına ve kalıcı hale gelmesine neden olmaktadır.

Toplumdaki eşitsizlikleri gidermenin en önemli araçlarından biri olan eğitim, ülkemizde bu işlevini yitirmek üzeredir.

Eğitimde KIR-KENT farklılıkları artarken, devlet okullarının da eğitim kalitesi farklılaşıyor.

Ülkemizde sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı öğrenciler kentsel bölgelerden daha çok kırsal alanlardaki okullarda bulunmaktadır.

PİSA 2018’in gerçekleştirdiği ülkelerde öğrencilerin sosyo-ekonomik durumunda kent-kır uçurumunun en büyük olduğu 2.ülke bizim ülkemizdir.

İlköğretimden ortaöğretime ilerledikçe, kırsalda okul, derslik ve öğretmen sayısındaki ciddi düşüşler göze çarpmaktadır.

Kırsal bölgelerde öğrenciler eğitim kurumları, altyapının yetersizliği nedeniyle kentsel bölgelerdeki yaşıtlarının gerisinde kalmaktadır.

2018 PİSA değerlendirmesine göre okuma becerileri alanında alınan puanlara göre bölgeler ayrımında öğrencilerin arasındaki fark yaklaşık üç okul yılına denk gelmektedir.

Aynı sistem içinde bu kadar nitelik farklılığı oluşu, ülkemizde bölgelerarası eşitsizlikleri gözler önüne sermektedir.

Müfredat değişiklikleriyle niteliksizleşen kamusal eğitim, özel okullaşmayı büyük bir hızla artırmıştır.

Devletin kendi okullarının bile birbirleriyle aynı olanaklara sahip olmamasına engel olunamamıştır.

Bu yüzden orta gelir grubundaki aileler bile boğazlarından keserek çocuklarını daha iyi eğitim almaları için özel okula göndermeyi tercih etmektedir.

Devlet okulları arasında okulun bulunduğu yere göre farklılıklar bulunmaktadır.

Yüksek gelirli ve düşük gelirli ailelerin yaşadığı mahallelerde bulunan  devlet okulları arasında eğitim kalitesi, sınıf mevcudu, güvenlik, altyapı ve sosyal olanaklar açısından büyük farklılıklar görülmektedir.

Ücretsiz olması gereken devlet okullarında toplanan bağışlar, devlet okulları arasındaki olanak farklılıklarını artırmaktadır.

Yoksul mahallelerdeki okullar kalabalık sınıflar ve donanımsızlık yüzünden eğitim kailtesi düşmekte ve çocukların geleceğini etkilemektedir.

Niteliksizleşmiş eğitim sisteminde yalnız devlet okulları ve kamusal eğitim tahrip olmamış, eğitime ve öğrencilere yatırımda yapılmamıştır.

2021 yılında OECD’nin açıkladığı verilere göre, ilköğretimden üniversiteye kadar geçen sürede öğrenci başına harcanan miktar OECD ülkelerinde ortalama yıllık 11.700 dolarken, bu miktar bizim ülkemizde yalnızca 5.723 dolarda kalmıştır.

Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin 2021 yılında %2,6 olan milil gelire oranı ise 2022 yılı için %2.4’e düşmüştür.

Bu oran OECD ortalaması olan %6’nın yarısına bile ulaşamamaktadır.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor