ALLAH’IN HİKMETİ BAZI YANGINLAR BUTİK GİBİ

Kuraklığın tavan yaptığı yaz günlerinde orman yangınları olur. Sadece bizde değil, dünyanın hemen hemen her yanında günler, hatta haftalar süren orman yangınlarıyla karşılaşılmıştır. Bundan sonra da karşılaşılacaktır. Velakin, bizdeki son felakette olduğu gibi, birkaç gün içinde 200’e yakın noktada yangınların patlaması oldukça düşündürücü.
Hani, “Acaba…” diyesim var, “Yoksa, hazır millet büyük yangın alanlarına odaklanmışken fırsattan istifade kendine de yer açmak isteyen vicdan koklamamış göz açıklar da devreye girmiş midir?”
Bir de, butik olgusunu anımsatan yangınlar oluyor. Bu türleriyle Bodrum, Milas, Manavgat, Fethiye, Marmaris gibi turizmin yoğunlaştığı yerlerde her nedense daha çok rastlanıyor. Bahsettiğim tarz yangınlar daha çok plajlık sahillerde çıkıyor. Neyse ki, çok yayılmıyor, belli en ve boyda bir alanı kül ettikten hemen sonra sönüveriyor. Güzelim yeşillikler arasında öyle kapkara bir alanın varlığından rahatsız olan hayırseverler de, “Bari Turiste yönelik bir tesis kuralım” diyerek kolları sıvayıp sevabına girişiyor işe.
Mabalı (Vebali) bazı münafıkların boynuna, güya ki, bir kısım yangınlar da, yine tamamen tesadüf eseri, maden veya taş ocağı olabilecek alanlarda çıkıyormuş. Milletin ağzı torba değil ki büzelim, böyle şeyleri de uyduruyorlar.
Şişe kırıkları ve su şişeleri de yangına yol açabiliyor. Çocukken yapılışını defalarca görmüştüm; ben de birkaç kez denedim: Sigaranın ucuna Güneşe karşı tuttuğunuz merceğin odağını tutun. Saniyeler içinde sigaradan duman çıktığını göreceksiniz. Ormanlık bölgede otomobilden fırlatılan şişelerin, binde bir de olsa, düştüğü yerdeki kuru otları tutuşturma olasılığı gözardı edilemez. O küçücük alevcikler saatler içinde kocaman yangına dönüşüverir. Bu yayılmada en büyük payı, anılan bölgelerde çoğunluğun kızılçamlardan oluşması alıyor.
Kasıt olmaz mı? Elbette olur ve olmuştur da. Aynı anda birkaç noktada birden çıkan yangınlar büyük olasılıkla kasıt sonucudur.
HAVADAN MÜDAHALE
Yaş 75… Düşünüyorum da, geçtiğimiz haftadakiler gibi peşpeşe yangın olduğunu daha önce duymadım. Yangın konusunda özellikle araştırma ve uygulama yapmış emekli orman mühendisi arkadaşımla konuştum. Ekranlarda boy gösteren uzmanları dinledim. Belli ki, ormanda yangına ilk yarım saatte müdahale ettiniz, ettiniz; etmediyseniz yandı gülüm yeşil orman. Bunun için de elde helikopter ağırlıklı hava araçlarının hazır olması gerek. Ben anlamam, fakat THK elindeki uçakların kullanılmamış olmasının yaşadığımız felakete yol açtığına inananlardan taraftayım. Bu konu er veya geç hukuki süreçte yerini alacaktır.
Önceki yazıda da ifade ettiğim gibi, seller, daha önceki nedenlerden olsun, yangınlardan olsun, ormanlarımızın giderek ve hızla tahrip olmasıyla sıkı sıkı ilişkilidir. Üstelik her sel, bir sonrakine güç verecek yeni koşulların yapımcısıdır. Maalesef HES’ler, maden ve taş ocakları, orman işletmeciliğinde müteahhitlere yönelişten bu yana ciddi yanlışlıklarla ilgili söylentiler ve kontrolsüz keçi otlatma alışkanlığı, bence, ağaç varlığımıza yangından kat be kat fazla zarar vermektedir.
Bu konuda yazılacak çok şey var ama lafın irilerini bilim adamlarına bırakıyoruz. Gerçi bir bilim adamı keçinin patikadaki kuru otları yediği için yangının yayılmadığını söyleyerek inanılmaz yanlışa düşmüştü. Yanan ağaçtan bomba gibi fırlayan kozalakların onlarca metre ileriye düşerek yangını yaydığını bilmeden akademik şapkasıyla yaptığı savlamayı unutmam mümkün değil.