ALTIN ORANIN YAZARIYLA KONUŞTUK

“Doğada, Sanatta, Mimaride Altın Oran ve Fibonacci Sayıları”

 

            Ulusal ve Uluslararası dergilerde 137 bilimsel araştırma makalesi ile 16 kitabı yayınlanan; 23. Baskısı yapılan “Olasılık ve İstatistik” adlı kitabı Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) tarafından “kayda değer eser” ödülüne layık görülen; TUBİTAK Bilimsel yayınları teşvik ödülü alan; 1971’de Fen doktoru unvanı verildiğinde İstatistik bilim dalında ülkemizde ilk doktora yapan kişi olan;Türk İstatistik Derneği kurucu üyesi ve Matematikçiler Derneği (MATDER) “Ömür Boyu Matematiğe Hizmet Onurluluk Ödülü” ile DKM “Yılın Öğretmeni” ödülü sahibi ve Uluslararası International Statistical Institute (1993) seçilmiş üyesi Prof Dr. Fikri Akdeniz ile söyleşip, Altın oran kitabı hakkında konuştuk. 

 

Cumali Karataş***Genetik yönden ailede resim, edebiyat ve bilimle ilgilenen var mı? Ayrıca, bu yönde sizi teşvik edenler oldu mu?

Fikri Akdeniz—Ailede ve çevrede olmadı. Sadece, Kepirtepe Köy Enstitüsü mezunu olan babam askerde iken mektupla gönderdiği matematik problemlerini çözüp geri ona gönderirdim.

  1. Karataş***Ne zaman resim yapmaya başladınız?
  2. Akdeniz—1960’lı yılların başında..Babamın mezun olduğu Kepirtepe Köy Enstitüsü benim okuduğum Kepirtepe Öğretmen Okulu olmuştu. O okulun resim atölyesi benim sorumluluğumdaydı. Bulunduğum öğrenci kolu beni görevlendirmişti. Suluboya, resim yapıyordum.

C.K.***İlk yaptığınız tabloyu hatırlıyor musunuz?

F.A.—Önceleri suluboya resim çalışması yaparken, ilk yağlı boya resmimi 1963 yılında henüz üniversiteye başlamadan yapmıştım.

***Resimden koptuğunuz bir dönem olduğunu biliyorum. Bunun bir nedeni var mı?

Üniversitede okuduğum ve görev yaptığım yıllarımda resimle ilgilenemedim. Yalnızca yılbaşı ve bayram kutlamalarında tebrik kartlarına suluboya resim yapardım.

***Ne zaman yeniden resme döndünüz?

1999-2001 yılları arasında Adana, Sabancı Kültür Merkezi’nde ressam Mustafa Dulda Atölyesi’ne üç yıl kadar devam ettim. 45 yıllık devlet hizmetim 2012’de sona erip Çukurova Üniversitesi İstatistik Bölümü’nden emekli olduktan sonra 2013-2022 yılları arasında Çağ Üniversitesi’nde çalıştım. Böylece 55 yıl üniversitelerde görev yaptım. 2013-2021 yılları arasında Kubat Sanatevi’ne, 2023 yılında ise Özgün Sanatevi’ne devam etmeye başladım.

***Bir tarz ya da akım eğiliminde oldunuz mu?

Bir ayrım gözetmeksizin soyut, manzara, doğa, natürmort resimler yaptım, yapmayı da sürdürüyorum.

***Resim yolculuğunuza baktığınızda neler söylemek isterseniz?

İlk resim yaptığım öğrencilik dönemimde karakalem, kuruboya, suluboya resimlerle yüzeysel çalışmalar yaptım. Aradan geçen yıllar içinde resim sanatına bilinçli bir yaklaşım içinde olduğumu düşünüyorum.

***Sayı önemli olmasa da sormak isterim… Şimdiye kadar kaç resim yaptınız ve kaç resim sergisi açtınız?

İlk yaptığım resim manzaraydı. Şimdiye kadar 60 kadar yağlı boya resim yaptım. 2014 ve 2017 yıllarında Çağ Üniversitesi’nde 2 kişisel sergi açtım ve 20 kadar karma resim sergisine katıldım.

***Sayın Akdeniz, siz bir bilim adamısınız, şiir ve yazı yazıp, resim de yapıyorsunuz? Sergi açılışlarınızdaki açılış konuşmalarınızda sanat ve resim üzerine de güzel konuşmalarınız oluyor. O nedenle öncelikle resim sanatı ve işlevi hakkında neler söylemek isterseniz?

Resim sanatı açısından bakıldığında yaratıcılık, duygu yüklü mesajlarla insanın kendini ifade ettiği çizim, boyama, desen akla geliyor… Bir düşünceyi, konuyu, bir görselliği en güzel şekliyle yansıtan veya ifade edebilen bir sanat eserini resim olarak düşünebiliyoruz. İşlevi ise duyguları zenginleştirmek, kişiyi coşkulandırmak ve ona estetik bir olgunluk kazandırmak olduğu kadar, onu aydınlatmak eğitmek ve bilgilendirmektir. Resim, bilinen en eski ve köklü sanat dallarından biridir. 30.000 yıl önce mağara duvarlarında rastlanan resimler tarihi önemleri dışında, insanoğlunun soyut düşünme yeteneğinin o dönemlerde de gelişmiş olduğunu kanıtlayıcı değer taşırlar.

****Sanat ve sanatçı hakkında söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Sanat, bir toplumun ortak duygu ve düşüncelerinin, yaratıcılığının, ortak zevklerinin ve yaşam tarzının en belirgin yansımasıdır. Diğer bir yaklaşımla, sanat, duygu ve düşünce dünyasının estetik ölçülerle birlikte anlatım biçimi olarak tanımlanmaktadır. Doğal olarak, bir toplumun sanat değerleri o toplumun kültürünün en önemli bileşenini oluşturur. İnsanlarda güzel duygular uyandırmakla birlikte düşünce ve hayallerini etkileyip, geliştirip harekete geçiren eserlere sanat eseri diyoruz. Ayrıca sanat, insanlık tarihinin her döneminde var olan bir olgudur. İnsanlığın geçirdiği evrimler yaşam biçimlerini, yaşama ve sanata bakışlarını değiştirmiştir. Her dönemde ve her toplumda, sanat farklı görünümlerde ortaya çıkmıştır. Sanat, düş gücünü ve düşünceyi ayakta tutmakla kalmaz duygu ve aklı da yetkinleştirir; insanlara yüce duygular ve estetik heyecanlar verir. İnsanlar arasındaki ilişkileri kolaylaştırdığı gibi toplumsal gelişmeye de katkı sağlar. Bize doğayı öğreten bilim, akıl ve sanattır.

***Sanatçı kimdir? Nasıl olmalıdır? Bir görevi var mıdır?                                     

Bir düşünceyi ya da görselliği en güzel şekliyle yansıtan veya ifade edebilen kişidir sanatçı. Sanatçı, alnında ışığı ilk duyan bir insan olarak yaşadığı toplumun aydını ve çağının tanığı olmalıdır. Sanatçı, tanıklığını estetik ve etik bir biçimde yansıtıp toplumsal iletişim sağlayabilmelidir. Toplumu aydınlatan sanatçı, içinde yaşadığı toplumu uygarlık düzeyine çıkarmak için de çaba göstermeli, sanatçının yaşamda duruşu olmalıdır.

***Sanatçının üç olmazsa olmazı desem, önem sırasına göre sıralayabilir misiniz?

Etik, yetenekli ve aydın olmalıdır sanatçı.

***Adana ve resim dediğimde size neler düşündürmüş olurum?                 

Adana’da bulunan,  3-4 resim derneği ve birkaç sanatevi çevresinde resim sanatıyla amatörce uğraşan az sayıda insan zaman zaman kişisel ve karma resim sergiler açarak resim sanatı adına bir şeyler yapmaya çalışmaktadırlar.

***Beğendiğiniz, etkilendiğiniz ressam ve sanatçılar var mıdır?

George Seurat, Leonar da Vinci ve Hieronymus Bosch beğendiğim ve etkilendiğim ressamlardır. Ayrıca ressam İbrahim Çallı ile Yaşar Kemal ve o kuşağın yazarlarını da beğenirim.

***Resmin yanı sıra matematik, istatistik ve eğitim yetkinliği olan emekli bir bilim adamı olarak şimdi geriye dönüp de baktığınızda neler söylemek istersiniz…

55 yıllık akademik yaşamımda mesleğini hep seven; Ankara Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi ve Çağ Üniversitesi olarak üç ayrı üniversitede görev yapmış olan bir akademisyen olarak eğitim ve bilimsel araştırmayı birbirinden ayırmadan yönetmeye çalıştım. Önce ülkem, sonra üniversitem, sonra görev yaptığım bölüm ve en sona kendimi koyarak bu anlayışla görevimi yürüttüm.

***Toplumda şimdi öğretici olanlar da olan birçok öğrenciler de yetiştirdiniz?

—Binlerce öğrenciyi yetiştirerek hayata kazandırdığım ve ayrıca, 22 öğrenciye master, şu anda 10 tanesi profesör olan 15 doktora öğrencisine danışmanlık yapma gibi topluma eğitim ve öğretim hizmeti verdiğim için huzurlu ve mutlu olduğumu söyleyebilirim.

***Yayınlanmış makaleleriniz de vardı…

Uluslararası düzeyde çok sayıda bildiri sundum. Uluslararası dergilerde yayınlanmış 83 bilimsel araştırma makalesi ve ulusal dergilerdeki 54 makalesi ile toplam 137 yayınım bulunmaktadır.

***Birkaç yıl da “Yeni Adana” gazetesinde köşe yazarlığı yaptınız?

Üzülerek belirtebilirim ki, düşman işgaline karşı çıkan ve Adana’nın kurtuluşunda oldukça yararlı olan 106 yaşındaki “Yeni Adana” gazetesinin maalesef kapanmasına çok üzülenlerden biriyim…  “Yeni Adana “ gazetesinin “Bilim Dünyası” köşesinde dört yıl haftalık yazılar yazdım ve bu köşede yayınlanan yazılarımdan “Olasılıkla Birlikte Geçen Yaşam”, “Yaşamın İzleri”  ve “Doğada, Sanatta, Mimaride Altın Oran ve Fıbonacci Sayıları”, “Bilim Dünyası”, “Bilim ve Yaşam” ve “Eğitim ve Yaşam Sırları” adlı kitaplarım Akademisyen Kitabevi’nden çıktı.

***Üniversitelerde okunan matematik ve istatistik kitaplarınız da var…

Ülkemizde Matematiksel İstatistik alanında 1971 yılında ilk doktora derecesi alan bir akademisyenim. Çukurova Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü’ne 1982 yılında profesör olarak atanıp, 21 yıl bölüm başkanlığı yaptım. 2002 yılında ise aynı fakültede İstatistik bölümünü kurup, 3 yıl bölüm başkanı olurken, 6 yıl da öğretim üyesi olarak çalıştım. Bu ara,1976 yılından itibaren matematik ve istatistik dallarında tek yazarlı ve ortak yazarlı 10 kitabım üniversitelerde okutulmaktadır.

***Resim sanatı ve matematik arasında bir ilişki görüyor musunuz?

Matematik ve resim zaman zaman ayrı iki alan gibi gözükseler de ikisi de doğanın soyutlaması, yorumu ve sunumudur. Sayılar, denklemler bu hâlleriyle doğada yokturlar ama resimler ve heykeller gibi doğayı betimler ve yeniden sunarlar. İkisinin de amacı düşüncelerin akılda şekillenip üç boyutlu dünyaya aktarılmasıdır.

***O zaman üstat, hazır matematik ve resim konusuna gelmişken, farklı bulduğum ve kaynak olarak ilgi gösterilen “Doğada, Sanatta, Mimaride Altın Oran ve Fıbonacci Sayıları” adlı eserinize geçelim olmaz mı?

Sayın Karataş, elbette güzel olur, Altın oran değeri doğada bir güzellik ölçütüdür. Ayrıca da 25 bilim insanı bilimsel makale ya da kitaplarında bu kitaba atıfta bulunmuş, kaynak göstermişlerdir.

*”DOĞADA, SANATTA,MİMARİDE ALTIN ORAN VE FİBANOCCİ SAYILARI”

***Sayın Akdeniz, “Doğada, Sanatta, Mimaride Altın Oran ve Fıbonacci Sayıları” isimli bir kitabınız yayınlandı. Nedir efendim bu doğadaki uyum ve estetiği şifreleyen Altın oran ve Fıbonacci Sayıları?

Altın oran 1,618 sayısıdır. Kısaca 8/5=1,6 alınabilir. Bu sayı uyum ve güzellik ölçütü olarak sanat ve estetiğin bir sınıflandırılması amacıyla kullanılabilir. İnsan tasarımından kaynaklanmadan, doğada var olan biyolojik bir gerçektir. İnsan görsel yaratım alanında, örneğin fotoğraf sanatında, mimaride, resimde, heykelde bu oran kullanılabilir.

***Peki bu Fıbonacci sayılarıyla Altın oranın ilgisi nedir?

—Önce, Fıbonacci’nin kim olduğunu kısaca açıklayalım… Fıbonacci 1170’de İtalya’da doğmuş bir matematikçidir. Matematikteki dört işlemle ilgili kuralları vermiş olan kişidir. Onun adıyla anılan ardışık toplamla elde edilen sayılar şunlardır:1-1-2-3-5-8-13-21-34-55-89-144 vs. Bu sayılardan ardışık ikisinin birbirine bölümünden, yaklaşık olarak 1,618 elde edilir. Bu sayı da çok iyi bilinen Altın oran değeridir.

***Bu sayıların önemi nerden gelmektedir?

—Doğanın sayılama sistemi denilen Fıbonacci sayıları çiçeklerin taç yapraklarında, çam kozalaklarında, papatyanın ve ayçiçeğinin kafasında, ananasta, hurma ağacında ve birçok biyolojik sistemin gelişiminde, DNA molekülünde karşımıza çıkmaktadırlar.

***DNA molekülü konusuna bir açıklama getirebilir miyiz?

—DNA molekülü tüm yaşamın programını taşımaktadır. Temelinde de Altın oran bulunmaktadır. DNA düşey doğrultuda iç içe açılmış iki sarmaldan oluşur. Her tam turunda 34 angstrom (Bir angstrom, santimetrenin yüz milyonda biridir.) uzunluğunda ve 21 angstrom genişliğindeki çift heliks sarmal yapısı bulunmaktadır. 21 ve 34 ardışık Fıbonacci sayılarıdır. Bu iki sayınının birbirine oranı yaklaşık olarak Altın oran değeridir.

***Bitkilerin yaprak düzenleri ile ilgili kitabınızda yer alan Altın oran bağlantısı nasıldır?  

–Bir bitki, özellikle büyüme noktalarında (dal veya yaprak gelişimi) Fıbonacci sayılarına sahip olur. Bir bitkiyi dikkatle incelediğimizde yapraklarının hiçbiri bir diğerinin alacağı güneşi ve yağışı önlemediğini görürsünüz. Ayrıca bir bitki üzerindeki yaprakların dizilişi incelendiğinde, bir yapraktan diğerine geçerek dönülüp, başlangıç yaprak ile aynı doğrultudaki diğer yaprağa rastlanıncaya kadar yapmamız gereken tur sayısı ve karşılaştığımız yaprak sayısı da birer Fıbonacci sayısıdır.

***Doğadaki bitkilerde görülen bu olağanüstü Altın oran örneklerinden sonra yaşamdaki Altın oran örnekleri konusunda ne diyeceksiniz? 

Öncelikle deniz canlılarından örnekler vermek uygun olabilir. Yunus balığının başından kuyruğuna kadar altın orana uygun bölümler vardır. Ayrıca çok iyi bilinen nautilusun ile  Altın orana uygun gelişim gösterdiği bilinmektedir. Salyangozun sarmal düzeni de altın oranla uyumludur.

***İnsandaki altın oran konusunda durum nedir Sayın Akdeniz?

Kendi vücudumuzda, parmaklarımızda, kolumuzda, yüzümüz ve dişlerimizde de Altın oranı görmek mümkündür. Örneğin: İdeal bir yüzde, yüz uzunluğunun yüz genişliğine oranı Altın orana eşittir. Kitapta da çok sayıda örnek verdim bu konuda.

***Bir de Altın açı konusu var… Bu konuyu da biraz açabilir misiniz?

Bir bitki gövdesinde dizilen yapraklardan söz etmiştik… Ardışık iki yaprak arasındaki açı 137,5 derece ise, diziliş altın açıya uygundur. Bu durumda yapraklar güneşi ve yağmuru en iyi biçimde almaktadırlar. İdeal bir insan yüzünde de göz çukuru, burun ucu ve dudak ucu arasındaki açı da altın açı olmaktadır.

***Mimari ve sanatta da Altın orandan söz edelim isterseniz.

M.Ö. 2.600’li yıllarda Mısır’da yapılan Keops Piramidi’nde Altın oran bilgisinin kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca Notre Dame Katedrali’nin yapımında ve yine İsa’dan önce 477-438 yıllarında Atina’nın Akropolis’inde yapılan Partenon Tapınağı’nda Altın oran vardır. Tunus’un Kairouan kentindeki 670 yılında tamamlanan Büyük Cami’nin tasarımı ve minarelerinde de Altın oran uyumu bulunmaktadır. Hatta son zamanlarda günlük yaşamımıza giren LCD ekranlı televizyonlarda da vardır. Ve yine diyelim… Masaj masaları, enstrümanlardan kemanın yapımındaki parçalarda da Altın oran uyumu görülmektedir.

***“Doğada, Sanatta, Mimaride Altın Oran ve Fibonacci Sayıları” adlı kitabınızı ne kadar zamanda araştırıp, hazırladınız ve kitabı hazırlamakta ki amacınız neydi?

—Altın oran konusunun milattan önceye dayandığını biliyoruz. l990’lı yılların başında bu konuya ilgi duyarak hazırlık yapmaya başladım. Lise öğrencilerinin dönem ödevlerine yanıt ararken,  konuya ilgim daha da arttı. Ve böylece doğadaki ve canlılardaki güzelliğin bir ölçütü olan Altın oran konusunu inceledim.

***Değerli zamanınızı aldık Sayın Akdeniz söyleşi için teşekkür ederim.

Ben de böyle ilginç bir konunun ve söyleşimizin okuyucularla paylaşımına katkı sağladığınız için teşekkür ederim.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor