ALTMIŞ YIL ÖNCESİNDE BAYRAM HAZIRLIKLARI

“Iyd-i said-i athanızı tebrik ile bilvesile arz-ı hürmet eylerim, Efendim.” Okumuş, yazmış ve hele bir de devlet katında yer edinmişse, amirlerine bu mesajı gönderirdi kişiler. Günümüz Türkçesi şöyle: “Kurban Bayramınızı kutlarken bu vesileyle saygılarımı sunarım, Efendim.” İfadenin baş tarafı “Iyd-i said-i fıtrınızı…” olursa, bu kez ramazan bayramı kutlaması yapılıyor demekti. Diyebilirim ki, bizden önceki kuşak temsilcileri arasında bu tür tebrikleşme nezaket gereği sayılırdı.

Dünyada Hanya (*) ve Konya olduğunu öğrenmeye başladığımız delikanlılık çağımızda bayramlar bayram gibi kutlanır, hazırlıklara haftalar öncesinden girişilirdi. Kentin pek çok noktasında tebrik kartları sergilenir, küçüklü-büyüklü, rengarenk baskılı, gofreli, yaldızlı kartlar beğeniye sunulurdu. Kartların bir kısmı da kentten çeşitli görüntüleri yansıtan fotoğraf olurdu. Bayram şekeri satıcıları da renkli kağıtlarla hazırlanmış tezgahlarını bayramdan iki-üç hafta önce kurardı. Kağıda sarılı şekerlemelerin yanı sıra, lokumlar, baharatlı akideler, hamiriler bu tezgahların ana ürünleriydi.

Esnaf grubunda büyük yük terzilerin omzundaydı. Konfeksiyon elbiseyi bilmezdik. Kumaş alınır, terziye gidilirdi Bayramdan iki ay öncesinden itibaren terzilerin başını kaşıyacak vakti olmazdı. Kadın elbiselerini hemen her sokakta bir veya ikisini bulabileceğiniz terzi kadınlar dikerdi. Bunların model defterlerindeki resimler daha çok kendi çizgilerinden oluşur, kadın başı sadece profilden görünürdü. Kadın olsun erkek olsun, terzilerin tamamı kömürlü ütü kullanmak zorundaydı çünkü elektrikli ütü henüz bilinmiyordu bile.

Kunduracılarda harıl harıl çalışırlardı. Hazırı bulunsa da, rahatına düşkün olanlar ısmarlama kundurayı tercih ederdi. Bunun için de her iki ayağın izdüşümü kartona çizilir, kalınlık ve aşık kemiği yüksekliği not edilerek kalıp hazırlanırdı. 

Pek çok aile kurbanlığını da haftalar önce alır, evinin avlusunda beslerdi.Çocukların sevip okşadıkları hayvancıklar kurban edileceği zaman da, engel olmaya çalışan çocukların feryat ve figanları gökyüzünden yankılanırdı.

Kalaycılar da normal mesailerinin dışına çıkardı.

Buraya kadar yazdıklarımız, yakından görüp tanık olduklarımızdan bazıları. Bir de görmediğimiz önemli hazırlıklar vardı; bayram yeri düzenlemeleri. Beyaz kaput bezinden kurulan çadırların resimleri yapılır, yazıları özenle hazırlanırdı. Aklımda kalanları saymaya çalışayım: sihirbazlar, konuşan kesik baş, Afrika ormanlarında yakalanmış canavarlar, kemiksiz canbaz kız, yetişkin erkekler için dansöz kumpanyası, silindir yapıda yatay kullanılan motorsiklet üstüvanesi, sigara kazandıran halka atıcısı… Çadırsız olarak da atlı karıncalar, salıncaklar, dolaplar bayrama kadar yetişmek üzere hummalı çalışmaların konusu olurdu elbette. Bu gösterilerle ilgili bazı sırları bayrama yakın yazarız kısmetse.

BİT PAZARINA NUR YAĞARDI

Gurbetçi garibanlar da bayram için alışverişlerini bit pazarında yapardı. Pazar, şimdiki Kocavezir İş Merkezinin Güney Batısında çok geniş bir alandaydı. Burada “yok” yoktu. Bayramı memleketinde geçirmeyi düşünenler eş ve çocukları için de bit pazarının zengin çeşitlerinden yararlanırdı.

(*) HANYA, Girit Adasında görülmeye değer bir kent. 1645 yılında Osmanlılar tarafından 45 günlük mücadele sonucu alınmış.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor