AMERİKA FIRSAT YAKALDI İSRAİL MAŞASINI ELE ALDI

HAMAS denilen Örgüt, nasıl nitelenirse nitelensin, beklenmedik atağıyla Filistinlileri bir kez daha felâket bataklığına sürükledi. Şu ana kadar iki taraftan en az üç bin insan can verdi. Binlerce, belki de on binlerce yaralı var. Filistin tarafında elektrik yok. Hastane jeneratörlerinde de yakıt bitti, bitecek. Cesetler ortalıkta. Yaralılar inim inlerken zavallı çocuklar sadece yaralarından değil, susuzluk ve açlıktan ağlıyor. Gazze’nin Kuzeyindeki bir milyon insan Güneye sürgün edilirken Tanrı bilir ne zorluklarla karşılaşıyor ve bundan sonra ne sıkıntılar içinde olacaklar…

AMERİKA 3 MİLYAR İNSANI ÇOK BULDU

Dünya nüfusu 8 Milyar eşiğinde. Doğanın dengesi insan eliyle adamakıllı bozulurken su kaynakları da hızla azalıyor. Amerikalı bazı bilim insanları yakın gelecekte dünya nüfusunun 5,5 milyara inmemesi halinde büyük dramlar yaşanacağını hesaplamış. Dolayısıyla, muhtemelen Amerikan Yönetimine göre, 3 milyar insanın eksilmesi gerekiyor. Gelişmiş ülkelerde nüfus artmıyor, aksine azalıyor. Fakat az gelişmiş ve geri kalmış ülkelerde, özellikle bağnazlığa prim veren yönetimlerde, nüfus artışı teşvik edilmekte. Bu ikinci gruptaki insan sayısı, gelişmiş ülkelerden kat be kat fazla.

ABD FIRSAT BULDU

İnsafsızlığını, vicdan yoksunluğunu Hiroşima ve Nagaziki’ye attığı atom bombalarıyla kanıtlayan, üstelik bu canavarlığıyla öğünebilen Amerika, sonraki yıllarda da nice soydaşları birbirine kırdırmaktan geri durmadı. Iraklıları, sözüm ona, kurtarmak için harekete geçti, dillere destan Bağdat’ı yakım yıkarken milyon üstünde can aldı. Aklı başında herkes biliyor; kana ve cana doymayan Amerika, yıllardır Ortadoğu’yu karıştırma teşebbüslerinden geri durmadı. Kuklaları aracılığıyla yaktırdığı ateşe benzinle koşma fırsatını bir kez daha, üstelik tavında, yakaladı. “Acaba, Hamas’a saldırı görevi Amerika’dan mı verildi?” sorusu yavaş yavaş fikri yoğunluk kazanıyor. Arada, yakın dostu ve Ortadoğu’daki karakolu olan İsrail’den birkaç bin kişinin ölmesini umursayacağına inanmak zor.

Daha kıvılcım sıçrarken, neredeymiş, uçak gemilerinden biri şakkadanak gelip olay alanına yanaştı. Aynı anda da israil’e “Vur vurabildiğin kadar, arkandayım!” mesajını ulaştırıverdi. Belli ki, bu  Canavarlık dürtüsü, ateşin sönmesine değil, aksine çok daha geniş alanlara yayılmasına proğramlanmış.

İSRAİLOĞLU’NUN GENİNDEKİ KORKU

Bir zamanlar sahip oldukları topraklara asırlar sonra yeniden sahipleneceğine inanan Yahudi Milleti, tarih boyunca çeşitli zulümlerle karşılaşmış. İki olayı, binlerce yıl sonra bile unutmayacaklardır;

BİRİNCİSİ; 300 bin kadar Yahudinin İspanya’dan sürgün edilmeleri. 1492’de,  İspanyollar Yahudilere “Ya din değiştireceksiniz, ya da defolup gideceksiniz!” ültimatomunu verdi. İspanya’yı kesinkes terk etmeleri için son tarih olarak da 2 Ağustos 1942 verildi. Büyük çoğunluk dinini değiştirmek istemedi. Yaklaşık 150 bin kadar Yahudi çeşitli ülkelere göç ederken, kalan 150 bin kadarı ne yapacağını bilemiyordu. Durumu öğrenen Sultan İkinci Bayezid, Kemal Reis (Piri Reis’in amcası) komutasındaki filoyu göndererek kalanları ülkemize getirdi. İnanç ve hareket özgürlüklerine zerrece dokunulmadan Anadolu’nun çeşitli yerlerine yerleştirildiler. 13 bin kadar Yahudi dinlerini değiştirdiklerini bildirdilerse de, bir süre sonra bunlar da idam edildi. Yahudiler, bu eziyeti de, Türklerin âlicenaplığını da unutmadı.

 

İKİNCİSİ, Hitler Almayasındaki inanılmaz işkenceler ve toplu cinayetler. O yıllarda da, fırsatını bulanlar, ki aralarında bilim insanları da vardı, yine bize sığındılar. Bu iki korkunç olay, ve tabii diğer bazı olgular, Yahudi’nin genine işlemiş. En ufak tehdide karşı var güçleriyle ve de acımasızca karşı koymaktan, yakıp-yıkmaktan, ne kadar fazla olursa olsun, can almaktan çekinmeyen ırk haline geldiler.

“FİLİSTİNLİ” ANLAMI

Profesör İlber Ortaylı şöyle konuştu: “Filistinliler toprak sattı. İki Savaş arasında, (Filistinli) demek, toprak satıp Beyrut’ta eğlenen insan demekti.”

Bizzat ben, Filistinlilerin Yahudilere sattığı ilk alanları gördüm. Araplar, gelen Yahudilerin peşinde koşup “Benden de al!” şeklinde ısrarlı olmuşlar. Yani, topraklarını elleriyle, seve seve teslim etmişler.

BİZE VE AZERBAYCAN ÇÖZÜME VARABİLİRİZ

Son olaylarda Azerbaycan beklenmedik biçimde İsrail’i destekledi. Hemen anımsatalım, Karabağ olaylarında da Avrupa’nın neredeyse tamamı Ermenileri tutarken; biz, Pakistan ve İsrail Azerbaycan’ın yanındaydık. Bu itibarla, Amerika’nın karşı konulmaz baskılarına ve Yahudi Milletinin güdülerine rağmen, İsrail’le konuşabilecek, en azından insani yardımları derhal ulaştırabilecek koşullara davet edebilecek iki lider,  Erdoğan ve Aliyev’dir. Birleşmiş Milletlerin tutumu da destek sayılabilir. Erdoğan’ın en başından beri tam da bu görüş paralelindeki davranışı, ümit ışığı sayılabilir.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor