ANILARIM VE ÖFKELERİM!

Gazetecilik hayatım, 50 yılı aştı.. Haberciliğin her dalında hizmet verdim 50 yıl boyunca.. Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Valiler, Emniyet Müdürleri, katiller, hırsızlar, dolandırıcılar ve spor alemi.. Toplumun her kesiminden, her branş insanlarla karşılaştım, tanıştım, haberler, röportajlar yaptım..Toplumsal olaylarda ölümün kıyısından döndüğüm anlar yaşadım.. Çok iyi dostlar edindim, erkek görünümlü kahpeleri de tanıdım..

Bazen, anılarımı hatırlarken, öfkelerimin arttığını , iyi niyetin istismarını, arkadaşın kalleşliğini, çıkarcılığın insanlığa tercih edilişini filim şeridi gibi gözlerimin önünden geçtiğimi hissettim.. Sonra kendimi yargıladım,   herkesi kendim gibi bilmekle suçladım..

Kendimi suçladığım anılarımdan  bazılarını bu gün siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum;

Fevzi Şen, ailece görüştüğümüz biri.. Çukobirlik’in Yönetim Kurulu Başkanı.. Bir gün telefonla aradı, tanıdığı bir kişinin benimle tanışmak istediğini ısrarla söyledi..Hakkında çok olumlu konuştu.. Kabul ettim.. Kızılay Caddesindeki bir balık lokantasında buluştuk, tanıştık.. Her gün aramaya başladı, sık sık görşüyorduk, ailece tanışır olduk.. Zaman zaman bazı kuruluşlarla ticari ilişkisi olduğunda kendisine yardımcı da oldum yıllarca.. Çok para kazanıyordu..

Bir gün telefonla aradı, Fevzi Şen ve Toros Birol’u gazeteye davet etmemi rica etti, “Sohbet edelim” dedi.. Aradım, geldiler.. Kendisi de geldi.. Durup dururken, hiç beklenmedik anda ortalığı gerdi, sonra döndü Toros Birol ve Fevzi Şen’e “Bende sizinle ilgili ses kayıtları, görüntüler var” dedi..  Sonra bana da da dönerek “Nevzat senin de var” diye konuşmasına devam etti.. Koltuktan kalktım yanına yaklaştım, bir yumruk çaktım, sersemledi “S…’tir git, bir daha karşıma çıkma.. Varolduğunu söylediğin görüntü ve kasetleri hemen savcılığa ver” diyerek odadan kovdum..

Bir gün sonra gazeteden aradılar, malum şahsın beklediğini söylediler.. Gittim, boynuma sarıldı, özür diledi, tekrar ettim.. Yumruğu kaldırırken, gitmek zorunda kaldı.. Eşi ve ailesini, çocuklarını severdim.. Onlar devreye girdi olay kapandı, görüşmeler hiçbir şey olmamış gibi sürdü..

Bir gün eşi telefon açtı, malum şahıs gözaltına alınmış.. Birini dövdürdüğü ve gözaltına alındığı için yardımcı olmamı istedi.. Vali Naci Parmaksız Adana Valisi.. Akşam saatleri.. Yanıma Şahin Esendemir’i de alıp, valilik köşküne gittim.. Naci Abi bahçeye indi, konuyu anlattım, yardımcı olmasını istedim.. Kendisinin bu konuda müdahil olmayacağını, polisin görevini yapacağını söyledi.. Nöbetçi Savcı ile görüştüm, serbest bırakılmasını sağladım.

Sonra bu malum şahsın “Beni gözaltına aldıran Nevzat” dediğini duydum, doğru olup olmadığını kendisine sordum.. Böyle bir şey olmadığını, birilerinin birbirimize düşürmek istediğini söyledi.. İkna olmadım, şüphelerim oluşmaya başlamıştı.. Söyleyenleri davet ettim, yüzleştirdim.. Evet, kendi hayal dünyasında böyle bir senaryo yazmış..

Bir başka anı.. Bir gün Atatürk caddesinden yürüyerek gazete binasına gidiyorum.. Malum şahısla yolda karşılaştık.. Yanında dönemin ANAP Adana il Başkanı Namık Akay vardı.. Boynuma sarıldı.. “Biz Aksantaş’a bir ziyarete gideceğiz, sen de gelir misin?” dedi. Namık ta ısrar etti. Gittik. İşçiler eylem yapıyordu, bahçe oturma eylemindeki işçilerle doluydu.. Genel Müdür’ün odasına girdik.. Genel Müdür de Ceyhanlı imiş..Malum şahsı görünce “Sen burada ne geziyorsunlan” diye yüksek sesle bağırdı.. Malum şahıs ağzını açamadı.. Namık’la ben şaşkınlık içindeydik.. Adam ağzını bozmaya başladı, elimle sert bir şekilde ittim, koltuğa düştü.. “Ben gidiyorum, seninle görüşeceğiz” dedim.. Odayı terkettik.. Düşündüm, bu adam bu tepkiyi neden, niçin gösterdi diye.. Gazeteye geldiğimde AKSANTAŞ Genel Müdürü’nü odamda buldum.. Beni görünce ayağa kalktı, boynuma sarıldı “Senden özür diliyorum.. Bu adam çok tehlikeli.. Fabrikadaki müdürleri, yetkili arkadaşları bağlamış, Aksantaş’ı soymuş” dedi..

Çay ısmarladım, sohbet ettik, öyle şeyler anlattı, öyle şeyler anlattı ki.. Şaşkına döndüm. Sonra araştırdım Çukobirlik’i de soymuş, soğana çevirmiş.. Çok sayıda yetkili, hem Çukobirlik’ten, hem malum şahıstan maaş alıyormuş.. Kumpasa dahil olmayanları dövdürüyor, tehdit ediyormuş..

Mesafe koydum..Ne arıyor, ne soruyordum.. Kendisi aradığında da ”Yok” deniliyordu.. Yanıma geldi, neden uzak durduğumu söyledi, anlattım, gitti..

Bir gün, CHP Adana Milletvekilliği yapan  ve Çukobirlik Genel Müdürü olan Sedat Doğan’ın çalışmalarıyla ilgilibir haberini yaptım.. Bir grup gazeteyi bastı, malum şahsın adamları.. Günlerce haberini yaptık baskının.. Dönemin Valisi telefonla arayarak kutladı,  davacı olmamı istedi.. Hayatımda kimse hakkında davacı olmadığımı, bunu bir ilke haline getirdiğimi, kendi göbeğimi kendim keseceğimi söyledim. Bu  arada baskın yapanlardan biri benimle görüşmek istemiş.. Kabul ettim.. Geldi, özür diledi.. Kendisini tanıttı.. Güneşli katliamında 7 kişiyi öldüren katilin yiğeniymiş.. ”Sizden özür diliyorum.. Siz delikanlı adamsınız, ben güneşli katliamını yapan kişinin yiğeniyim” dedi.. Ve gazeteye yapılan saldırının nasıl düzenlendiğini, kimin talimat verdiğini, hangi taahhütlerde bulunduğunu anlattı.. ”Ben sizin delikanlı tavrınızı ve duruşunuzu sevdiğim için bunları anlatıyorum” dedi.

Sonuçta bu malum şahıs çok zengin oldu çoook.. Servetine servet kattı.. Bazı siyasetçiler, bürokratlar yanından ayrılmıyor..

Zaman zaman düşündüğümde sinir sistemim dağılıyor, hani bir türkü vardır ya; BİLMEM SÖYLESEM Mİ, SÖYLEMEZSEM Mİ?

Yukarıda ifade ettiğim gibi çok insan tanıdım çok..

Çöpçüsünden, hırsızından, katilinden, uğursuzuna..

Bakanından, Başbakanından, Cumhurbaşkanı’na kadar.. Ama böyle birini ne duydum, ne gördüm..

Zaman zaman düşünüyorum.. Ayrıntılara gireyim mi(!) diye.. Sonra çocukları, eşi, kardeşleri aklıma geliyor, vicdanımı dinliyorum, vaz geçiyorum.. Kendimi ne kadar tutarım onu da bilmiyorum..

Selahattin Çolak’ta Adana Belediye Başkanı iken, bu tip insanlarla karşılaşmış, kahretmiş, o nedenle ilk çocuğunun adını VEFA koymuştu.. Ne kadar haklıymış..

Biraz da gülelim;

Avukat Yusuf Akıncı, bir gün benim de kurucu üyesi olduğum Hukukçular Derneği”nde oyun oynuyormuş.. O dönem CHP Adana İl Başkanı olan Dr.Fevzi Ciritçi yanına oturmuş, oyun seyrediyor.. Yusuf Akıncı sürekli kaybetmeye başlamış. Sonunda Fevzi Ciritçi, BEN GİDİYORUM demiş .Doktor giderken Yusuf Akıncı kafasını geriye  çevirerek “SENİ TANIDIĞIMGÜNE LANET OLSUN” demiş..

Evet.. Ben de tadığım güne lanet okuyorum.. Ama ben sadece lanet okumam!.

Kurt 40 yıl sonra intikamını almış “Ne kadar erken davrandım” demiş.. Derler ya ISIRACAK İT DİŞİNİ GÖSTERMEZ.

Göstere göstere olacak ki içindeki nefreti dökesin, içine atarak değil..

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Röportaj

    Sağlık

    Spor