AŞIRI GİDEN SICAK HAVALAR, TARIMI KAVURUYOR

Adana’da Temmuz’un ortasında değil de adeta çölün ortasındayız. Termometreler 40 derecenin üzerine çıkmış, toprak çatlamış, yapraklar yanmış… İklim krizinin etkilerini artık sadece haberlerde değil, her gün kendi penceremizden dışarı baktığımızda görebiliyoruz.
En çok etkilenen ise yine doğa ve onun kucağında var olan tarım sektörü.
Bu yıl da yaz, sıradan bir yaz değil. Mevsim normallerinin çok üzerinde seyreden hava sıcaklıkları, tarladaki ürünleri kavuruyor. Özellikle Akdeniz, İç Anadolu, Güneydoğu ve Ege bölgelerinden gelen haberler iç karartıcı. Buğday erken kuruyor, domates güneşte haşlanıyor, meyve ağaçları strese giriyor.
Sulama yetersiz kalıyor, hatta birçok yerde su kaynakları alarm veriyor.
Kuraklık Yetmedi, Sıcak Dalgaları da Geldi
Zaten yıllardır süregelen kuraklık sorunu, şimdi aşırı sıcaklarla birleşince, üreticinin sırtındaki yük dayanılmaz hale geliyor. Çiftçiler sabahın erken saatlerinde tarlaya giriyor, ama öğle saatlerinde çalışmak imkansız hale geliyor. Bitkiler ise bu sıcağa direnemiyor. Fotosentez durma noktasına geliyor, verim düşüyor, ürün tarladayken yanıyor.
Bazı köylerde artık üretimden tamamen vazgeçildiğini duyuyoruz. Tarım sadece geçim değil, kültür demektir. Eğer toprağı işleyemez hale gelirsek, geleceğimizin temelleri de çatlamaya başlar.
Bu sıcaklık artışları sadece çiftçiyi değil, hepimizi ilgilendiriyor. Çünkü tarlada verim azalırsa, pazarda fiyat artar. Nitekim şimdiden sebze-meyve fiyatlarında olağanüstü artışlar görülüyor. Bu da doğrudan soframıza, cebimize yansıyor. Üstelik bu sadece ekonomik bir sorun da değil; gıda güvenliği, yani yeterli ve sağlıklı gıdaya erişim, her geçen gün daha fazla riske giriyor.
Ne Yapılmalı?
Uzmanların görüşlerini derleyerek birkaç öneride bulunabiliriz. Bunlar arasında sayabileceğimiz maddeler şunlardır. Tarımda iklime dayanıklı tohum ve tekniklerin kullanımı yaygınlaştırılmalı. Modern sulama sistemleri desteklenmeli, su israfı önlenmeli. Çiftçiler eğitilmeli, erken uyarı sistemleri ve tarımsal danışmanlık yaygınlaştırılmalı. Uzun vadede ise iklim değişikliği ile mücadele artık bir devlet politikası haline gelmeli, sadece çevre meselesi olarak değil, ekonomik ve toplumsal bir öncelik olarak ele alınmalı.
Çiftçi üretmeden, şehirli tüketemez. Toprak kurursa, ülke kurur. Bugün sadece bir çiftçinin sorunu gibi görünen bu sıcaklık sorunu, aslında bir milletin geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle hep birlikte sesimizi yükseltmeli, bilinçli politikalar talep etmeliyiz.
Unutmayalım: İklim değişirse, her şey değişir.