ASLA PES ETTİREMEYECEK

Yaşayan en deneyimli üç-beş CHP’liden birisi olduğum için politik gidiş konusunda soranlar çoğaldı; “bundan sonra ne olacak, nereye gidiyoruz?” diye.
Deneyim, görülen ve yaşananlarla ilgilidir. Politik yaşamımda böylesini görmediğim için en azından soranların umudunu yeşertecek bir bilgim yok ki yanıtlayayım doğrusu.
Bir yıl öncesine kadar, okurlarım anımsar, her yazımın sonunda “yine de iyimserim” derdim. Hatta yazdığım kitabımın kapağı da bu başlıkta idi.
12 Eylül İhtilalini, Yassıada mahkemelerini, İsmet İnönü’nün Demokrat Parti yerine kurulan Adalet Partisi (AP) ile birlikte kurulan koalisyon hükümetinin Başbakanı iken, harbiye komutanı Albay Talat Aydemir’in iki kez kalkıştığı isyanını ve ertesinde idam edildiğini gördüm.
Yine 1965’te Başbakan olan İsmet Paşa’nın Kıbrıs krizi yüzünden ABD Başkanı Johnson’un tehditkâr mektubuna karşı çıkıp, “yeni bir dünyada biz de yerimizi alırız” dediğinde, Washington’a davetli iken AP’nin genç yeni Genel Başkanı Süleyman Demirel tarafından düşürüldüğüne tanıklık ettim.
1965-12 Mart 1971 arası hızla gelişen çoğulcu siyaset ve genç kuşağın içine düştüğü ayrışmada Ankara’da olayların içinde oldum. Bir yandan Demirel’in “plan değil bize pilav lazım” diyerek özel sektörü hızla desteklerken, öte yandan İskenderun Demir Çelik, Aliağa Rafinerisi, Seydişehir Alüminyum başta olmak üzere sanayiinin alt yapısını SSCB (Komünist Rusya) ile nasıl kurduğunun canlı tanığıyım.
12 Mart 1971 dolaylı darbesi ile başlayan Deniz Gezmiş ve arkadaşları Yusuf Aslan ile Hüseyin İnan’ın idamını ve Mahir Çayan gibi çok gencin öldüğü/öldürüldüğü kriz dönemlerini gördüm. CHP’li Nihat Erim’in Başbakanlığındaki hükümet döneminin hüzünlü tanığı oldum.
1973’te ilk Adana Milletvekilliğim ile başlayan ve 1974’teki Milli Görüşçü Necmettin Erbakan ve CHP’li Bülent Ecevit’in kurduğu Hükümette Bakan oldum. Böylece Erbakan Hoca ve çevresinin Arap yanlısı düşünce, inanç ve saplantılarını da yakından tanıdım.
1978’den sonra hızla gelişen sağ-sol çatışmaları ve AP-CHP gerginliği yüzünden Kenan Evren ve kuvvet komutanlarının “geliyoruz!” diyerek yaptığı darbenin partimizin kapatılması Genel Başkanımızın ayrılması ve bizlerin yasaklanmasına varan ihanetini de yaşadım.
1987’de siyasi yasağımız kalktı. Erdal İnönü’nün CHP’nin yerine kurduğu SHP (Sosyal Demokrat Halkçı Parti) de yeniden bir araya geldik. Ecevit kurduğu kendi Partisi DSP (Demokratik Sol Parti) ile ayrı baş çekti. 1992’de CHP yeniden açıldığında ise SHP’den ayrılıp Deniz Baykal’ın Başkanlığında yola devam ettik.
Ancak artık tabanı CHP’li olan üç Parti olmuştuk. Bence o dağılma politik olarak 1994’te İstanbul’da R. T. Erdoğan’ın, Ankara’da Melih Gökçek’in önünü açtı.
Özal’ın yolundan giden merkez sağ parti koalisyonları, ülkenin ihtiyacı olan demokratik çıtayı yükseltemediği gibi; ekonomide istikrarı da elden kaçırdılar. Bu sosyal-ekonomik iklimde gerçekleştirilen 1995’seçimlerinde pahalılıktan, işsizlikten dertli olan seçmen denenmemiş Erbakan’ı Başbakan yaptı.
Önce belirttiğim gibi Erbakan Hocanın laik demokratik cumhuriyete olan inançsızlığı ve İslam dünyasına lider olma hevesi ülkeyi 28 Şubat krizine, sonunda da 2000 ekonomik çöküşüne sürükledi.
Bütün bu politik krizleri atlattı derken, hem de bu krizlerin yarattığı iş-aş derdinden kurtulacağını sanan seçmen, 2002 seçiminde devlette denenmemiş kendinden sandığı R.T. Erdoğan’a ülkeyi teslim etti.
Bunları, son 25 yılı Tek Adam Erdoğan’la yaşayan genç kuşaklara bir kez daha anımsattım. Çünkü düne kadar laik demokratik cumhuriyetin başına gelenleri de bütün halkla birlikte gün gün yaşadılar. O nedenle hak, hukuk, gelenek ve göreneğin kalmadığı ve “artık ne olacak?” diye soranlara sahte iyimserlik göstermemin bir inandırıcılığı kalmadı.
AK Sarayın, devletin ve kamu kurum ve kuruluşlarının ve medyanın bütün güçlerini kullanarak toplumun üstüne gerdiği algı ve korku bulutu bütün ülkeyi sarmış durumda. Pes mi diyeceğiz, elbette hayır…
Başta genel başkanıyla CHP, bütün laik demokratik hukuk devleti sevdalıları direnmekte devam edecekler. Ta ki, geçmişteki değişim dönüşüm ve yenileşme sürecini bir kez daha görene kadar.